Kıymetli okurlarım bu hafta sizlerle oldukça eski zamanlara yolculuk yaparak tarih sayfalarında yerini almış iki köklü imparatorluk arasında yaşanan bir hadiseyi birkaç farklı perspektiften ele alacağız.
Hepimizin ismini duyduğu Pers ve Bizans imparatorlukları uzunca bir dönem aralarında güç kavgası yapmışlardır. Perslerin de Bizanslılarında; Anadolu, İran ve Orta Doğu bölgelerinde zaman zaman hükümranlık kurduğu tarihsel gerçektir. Bugün sizlerle iki imparatorluk arasında yaşanan önemli savaşlardan birisini konuşacağız.
Ninova Savaşı, her iki imparatorluğun arasındaki güç dengesini kesin olarak değiştirdiği gerçeği bir yana bizler yani, Müslümanlar açısından da içerisinde özel bir detay saklamaktadır. Bu arada karışıklığa ve yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için bir detayı daha belirtmekte yarar görmekteyim. Her ne kadar Persler diyor isek de Ninova Muharebesi döneminde İran’da Sasani devleti yaşamaktaydı. Pers ismi köken ve anlam olarak İran’da yaşayan ve uzunca bir dönem hükümranlığı elinde tutmuş olan büyük bir soydur. Ve elbette büyük bir başarı göstermeleri neticesinde de İran bölgesinde büyüyen devletlere de Perslerin devamı veya halefi gözüyle bakılmaktadır.
M.S. 627 yılında, Sasani ve Bizans arasında yaşanmakta olan güç, iktidar ve hâkimiyet mücadeleleri bu iki devletin ordularını karı karşıya getirir. Günümüzde, Musul civarında ve eski Asur Devleti’nin başkenti olan Ninova yakınlarında iki ordu savaşa tutuşur. Savaşın tam olarak kazananı olmaz ancak Bizans galip geldiği, savaş sonrasında Sasani Devleti’nin sarayını yağmaladığı, saraydan büyük bir ganimet elde ettikleri anlatılan tarihsel metinler içerisinde yer alır.
Sasani Ordusu komutasında Rhahzadh, Bizans ordusu başında ise Heraklios bulunur. Savaşın yaklaşık sekiz saat sürdüğü ve Bizans ordusunun bir nevi sahte ricat taktiğini uyguladığı anlatılmaktadır. Bu savaşın çeşitli açılardan önemi vardır. Misal, Perslerin yani Sasanilerin direnişlerinin kesin olarak kırıldığı, güç ve iktidar mücadelesinde üstünlüğün Bizans’a geçtiği gibi neticeleri su götürmez bir gerçektir.
Savaşın Müslümanlar açısından önemi ise şöyledir. O dönemde Mekke de Pagan dinine mensup olanların, Zerdüşt olan Sasanileri desteklediği, Müslümanların ise Ehl-i kitap indirilmiş olması hasebiyle Hristiyanları destekledikleri bilinmektedir. Ninova Savaşından önce Sasanilerin, Bizans’ı yenilgiye uğratmaları neticesinde Müslümanlarla alay etmeye çalışan paganlar olmuştur, çünkü nazil olan Rum Suresi’nin ilk ayetlerinde;
“Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.”
İndirilen ayetlere rağmen Paganlar sevinmiş ve Müslümanlara karşı kendilerinin de zafer kazanacaklarını iddia etmişlerdi. Ayetlere inanmayan Paganlar, mağlup olan Rumların kısa sürede toparlanması ve Sasanileri yenmelerini imkânsız olarak görmekteydiler. Lakin asla yanılmayacak olan, vaadi gerçek ve şaşmaz olan Allah’ın emri zaman sonra Ninova Muharebesiyle elbette yerine gelmiştir. Böylece, Kutsal kitabımız Kur-an’ı Kerim’in gerçekten Allah’ın sözü olduğu bir kaz daha ispat olunmuş ve bu durum Müslümanlara mücadele gücü vermiştir.
Kıymetli okurlarım, tarihin tozlu sayfaları arasında yaşanmış binlerce belki yüzbinlerce ibretlik hadise vardır. Kimilerinin içindeyse hiç kimsenin ummadığı neticeler çıkabilmektedir. Ninova Muharebesi’ni yapan iki imparatorluğun askerlerinin ne de komutanlarının aklında; bu savaşın neticesinin Müslümanlara sevinç, güç vereceği gelmemiştir, ancak sonuç işte orta yerdedir. Öyle ya, aynı surenin devam eden ayetlerinde sıklıkla şu ifadeler geçmektedir, “düşünen, işiten, bilenler için ibretler vardır.” İşte kıymetli okurlarım bizlere düşen ise, yaşanan hayırlı veya şerli olaylardan hemen sonra kesin hüküm içeren ifadeler kullanmamak ve hayrında, şerrinde haktan olduğunu bilip kabul etmek düşer.
Atalarımızın öğütlerinden anımsadığımız, “Öfkeyle kalkanın zarar ile oturacağı,” çoğumuzca yaşanarak görülmüştür. Öyleyse, bilip işitip düşünen varlıklar olarak, olan veya olmakta olan şeylere karşı da daha hakikat penceresiyle bakmaya çalışmanın her açıdan önemli olacağı kanaatindeyim diyor hepinize esenlikler diliyorum.