AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 6’lı masanın gündeme getirdiği anayasa teklifinin ciddiye alınacak bir tarafı olmadığını belirterek, “Bakın arkadaşlar, komedi gibi bir şey. Bu anlamda ataması, yetkisi yok; temsili bir cumhurbaşkanı. Çok açık söylüyorum; eski döneme, darbelere açık bir siyasi döneme dönmeye yönelik bir teklifi önümüze koyuyorlar” dedi.
AK Partili Numan Kurtulmuş, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde partisinin düzenlediği ‘Basın Buluşması’na katıldı. Muhalefetin oluşturduğu 6’lı masanın adayı ile ilgilenmediklerini söyleyen Kurtulmuş, “Başından beri 6’lı masanın aday çıkaracağı kişi söz konusu oldu. Bu konuyla ilgilenmiyoruz. Kimi aday çıkarırlarsa çıkarsınlar, bizi ilgilendirmiyor. Siyaset aynı zamanda fikirlerin mücadelesidir.
Tabii ki adaylar mücadele edecek ama hangi fikirle çalışıyor? 6’lı masanın, 6 ucu açık olduğu için söylüyorum. Fikri olan bir siyasi mücadele yok. Sadece Tayyip Erdoğan karşıtlığı, sadece AK Parti düşmanlığının bir anlam ifade etmediğini söylemek isterim. Milletin oy vermesi için hangi fikre sahip olduğunu da kendisinin hangi ana fikirler etrafında hizmet edeceğini bilmesi gerekir. Geçen gün biliyorsunuz bir anayasa teklifi gündeme geldi. Aslında konuşmaya bile gerek yok. Ciddiye almaya bile gerek yok. Fakat sonuçta bu bir anayasa değişikliği değil; bir anayasa teklifidir.
Baştan aşağı eksikliklerle doludur. Türkiye’nin 100’üncü yılında daha ileriye gitmek ve Türkiye’nin tüm kendi vesayet sisteminden kurtulmasını beklerken; maalesef 6’lı masa tam manasında bir geri dönüşüm isteyerek yeni anayasa teklifini gündeme getirmiştir. Teklif aslında bir demokrasileşme teklifi değil. Milli iradenin üzerinde başka güçlerin ortaya konulduğu bir vesayet teklifidir. Şimdi, cumhurbaşkanı seçilecek; 7 yıllığına seçilecek, tarafsız olacak. 7 yıl sonra da siyaset yapamayacak. Bir kere herhangi bir anayasa yasak getirerek başlamamalıdır. Ama daha ilginci bunu tabii metne yazamamışlar.
Bu cumhurbaşkanı herhangi bir konuda, örneğin Rusya-Ukrayna konusunda nasıl bir tutum ortaya koyacak? Bu 6’lı masanın liderleri bir araya gelecek, kendi tabirleri ile söylüyorum; eşgüdümlü karar alacak ve seçilen, milletin oylarıyla seçilen cumhurbaşkanının nasıl hareket edeceği ortaya konulacak. Bakın arkadaşlar, komedi gibi bir şey. Bu anlamda ataması, yetkisi yok; temsili bir cumhurbaşkanı. Çok açık söylüyorum; eski döneme, darbelere açık bir siyasi döneme dönmeye yönelik bir teklifi önümüze koyuyorlar” dedi.
‘CİDDİYE ALINACAK BİR TARAFI YOK’
Kurtulmuş, anayasa teklifinin tüm şartlar oluşsa dahi en erken 2028 yılında uygulamaya konulabileceğini belirterek, “Baştan aşağı teklif tamamıyla epilektif ve kozmetik bir anlayışla kaleme alınmıştır ve ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Milletimiz bunu görüyor. Bu arkadaşlar, aylardır güçlendirilmiş parlamenter sistem demiyorlar mıydı? Teklif ettikleri şey, güçlendirilmiş parlamenter sistem değil; bu sistemin adı yarı başkanlık sistemi. Teklif ettikleri şeyin adı konusunda da bir bilgisi olmadıklarını görüyoruz.
Hepsinden önemlisi bileşenlerden birisi, bunu ifade etmiş. Şu an anayasa, cumhurbaşkanlığı sistemi yokmuş gibi bunu önümüze götürüyorlar. Bunu teklife götürecek bir çoğunluk alacaksınız? Hadi hepsi işledi diyelim, 2028 yılında ancak uygulamaya koyabileceksiniz. Bu aslında 2023 seçimlerine dair ortak bir fikir beyan edememenin acziyetinin itirafıdır. Bunları objektif şartlarda söylüyorum. Bu metni, milletimiz bu şartlarda değerlendirecekti” diye konuştu.
‘YAZIKTIR, GÜNAHTIR’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Tekirdağ’dan seslendiğini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu tarafından henüz açıklanmadıysa da ayın üçünde Kılıçdaroğlu bir açıklama yapacağını ilan etti. Ve burada özellikle Türkiye ekonomisi ile ilgili bazı konular dile getirilecektir. Medyaya yansıdığı ve yalanlanmadığı için vuku bulduğu bir konu var. Bazı isimler, isimlerin her birisi saygın insanlar olabilir.
Ona bir şey demiyorum. O kadar eskiye özlem içerisindeler ki. Yeniden Kemal Derviş modelini işletmek için, ithal iktisatçılarla CHP’nin yoluna devam edeceği anlaşılıyor. Hayırlı olsun. Kemal Derviş, Türkiye ekonomisine kurtarıcı olarak getirildi ve koluna bir program konuldu ve bu program uygulansın diye getirildi. Ve üçlü TROYKA diye bir çıkışları oldu. Ama bu milletin veraseti, Kemal Derviş zihniyetine ve modeline müsaade etmiyor. Yazıktır, günahtır. Bir kere Cumhuriyet Halk Partisi’nin içerisinde de benim de tanıdığım çok saygın ekonomistler var.
Koskoca Cumhuriyet Halk Partisi’nde kendi içerisinde adamlar yok da niye dışarıdan Kemal Derviş gibi ithal bazı danışmanlar çağırıyorsunuz? Bu herhalde bazı dış ekonomik çevrelere göz kırpmaktır. Yazıktır, inşallah böyle değildir. Ama bu uyarıyı yapmayı milli bir vazife olarak telakki ediyorum. Şu an çürümüş ekonomi zihniyetlerinden dünyadaki hiçbir bölgeye, ülkeye fayda gelmez. Hele ki Türkiye gibi bağımsızlığı olan bir ülkede Kemal Derviş gibi bir modeli çağrıştıracak adımlarla hitap etmek asla mümkün olmaz.”
‘SINIR ÖTESİ HAREKAT İÇİN TARAFLARLA MÜZAKEREYİ SÜRDÜRÜYORUZ’
Kurtulmuş, Türkiye’nin terör ile mücadelesinin kendisini korumak olmadığını ve bölgedeki ülkelerin de bütünlüğünü korumak olduğunu belirterek, şöyle dedi:
“Suriye ve Irak’ın bazı bölgelerinin terör örgütlerinin cenneti haline getirildiklerini hepimiz biliyoruz. Bu çerçevede terör, belki bazı ülkeler için çok uzaktaki bir gerçektir. Ama Türkiye için hemen burnunun dibinde. Hemen kendisini etkiliyor. Sınır ötesinden yapılan birtakım faaliyetler ile sınırlarımızın bombalandığı, canımızın yandığı ve 40 yılı aşkın bir süredir maalesef Türkiye’ye zararlar veren, Türkiye için hayati bir meseledir. Türkiye başkaları gibi uzaktaki bir yangını seyrediyor olamaz. Hemen burnunun dibindeki bu yangının söndürülmesi için her türlü tedbiri almak zorundadır.
Teröre karşı mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz. Aynı zamanda özellikle sınır ötesinde yapılacak operasyonlarla ilgili de; ilgili taraflarla müzakereyi de sürdürüyoruz. Hiç kimse Türkiye’nin terör örgütlerinin Türkiye’ye zarar vermez hale gelmesi iradesini sorgulayamaz. Bu iradeden vazgeçmesini asla isteyemez. Türkiye için bu hayat memat meselesidir. Burada durulması gereken esas konu; maalesef özellikle Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bazı ülkelerle Türkiye arasında teröre bakış konusundaki hayati farklılıklardır.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; bizim için PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin birbirinden hiçbir farkı yoktur. Ama bazı ülkeler, PKK’yı terör örgütü olarak kabul ederken; PYD’yi, YPG’yi ve başka versiyonlarını siyasallaştırarak kendi senatolarına, parlamentolarına, davet ederek kendi ülkelerinde birtakım siyasi faaliyetler yapmalarının zeminini hazırlayarak, hatta bunun da ötesinde; sanki bir devletmiş gibi muamele ederek, silah, istihbarat ve lojistik destekleri vererek bu örgütleri güçlendirmektedirler.
Bizim için ha PKK, ha PYD, ha YPG. Hiçbir farkı yoktur. Bizim için ha PKK, ha DEAŞ ya da başka bir örgüt. Hiçbir farkı yoktur. Çünkü örgütlerin hiçbirisini bir diğerinden ayırt etmeyiz. Bu örgütlerin tamamı, insanlık düşmanıdır. Yaptıkları faaliyetler de sadece bir ülkeye karşı değil; 8 milyar insanın tamamına karşı yapılan bir faaliyettir.”
‘SURİYE VE IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ TEHLİKEYE ATAN ADIMLAR DEĞİL’
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Örnek olarak söylüyorum. Bizim milli menfaatimiz, yaşadığımız bu coğrafyada milletlerin, halkların, birliğinden ve beraberliğinden geçiyor. Türkiye, Suriye, Irak, İran bütün bu ülkelerin daha fazla iş birliği içerisinde, daha fazla dayanışma ve entegrasyon içerisinde olması; bizim Türkiye’miz açısından menfaatlerimize uygun olan yol budur.
Ama başkaları için onların milli çıkarları, bu bölge halklarının ve milletlerinin daha fazla dağılması ve parçalanması bölünmesinden geçiyor. Onun içindir ki; terör örgütlerine on yıllar boyunca destek verirler. Onun içindir ki; yeni emperyalizmin yeni aracı olarak vekalet savaşlarının bir unsuru olarak terör örgütlerini kullanırlar. Dolayısıyla bu temel farklılığın farkında olmadan Türkiye’nin terörle mücadelesini anlamak mümkün değildir.
Üçüncü mesele şudur; tam da buradan hareketle bizim için yaptığımız ve yapacağımız sınır ötesi operasyonların hiçbirisi, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü tehlikeye atan adımlar değildir. Tam tersine oralarda yuvalanan ve sadece bize uzaktan zarar veren değil; aynı zamanda Suriye ve Irak’ı da lime lime eden bu terör örgütlerine karşı mücadele Suriye ve Irak’ın da toprak bütünlüğünün sağlanması demektir.
Bu kararlılık içerisinde devam ediyoruz ve inşallah özellikle bu bölgedeki gerilimlerin azaltılması için başlatmaya kararlı olduğumuz normalleşme adımlarını da bir şekilde gerçekleştirerek bu bölgenin sulh, selamet ve esenlik bölgesi olması için gayret sarf edeceğiz. Bunun için de eli silahlı, başkaları adına taşeronluk yapan, bu bölgedeki halkların arasında kin, nefret ve düşmanlık sokmak isteyen terör örgütlerinin tamamına karşı haklı mücadelemizi tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz.”