Benim adım öğretmen… Önünde saygıyla eğilecek bir meslek varsa o da öğretmenliktir. Hz. Ali’nin şu sözü kafamın içinde âdeta mıh gibi: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Geçmişte verilen bu kıymet, nasıl olur da günümüz toplumunda ayaklar altına alınabilir çözmüş değilim. Üniversiteye geçiş dönemlerinde, tercih zamanı çocuklardan daha telaşlı olan anne-babaların şu söylemi hep can sıkmıştır: “Öğretmen de mi olamıyorsun, hiç olmazsa en kötü öğretmen olursun.” Ne demek en kötü öğretmen olursun. Bu kutsal mesleğe yeteri kadar değer vermemek, bu mesleği küçümsemek günümüz toplumunun büyük ayıbıdır.
Anne babaların kendi çocuklarına bile tahammül seviyesinin azaldığı bir toplumda, öğretmenlerimizin bireysel farklılıkları gözeterek çocuklarımıza destek olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Diğer tüm meslekleri bir evin odaları olarak görürsek o evin çatısı da öğretmenliktir. Evin çatısı olmazsa ne yazık ki o ev işlevini yerine getiremez. Evet biraz basmakalıp bir söz olacak ama bir doktoru da, mühendisi de, avukatı da, hemşireyi de, polisi de yetiştiren bir öğretmendir.
En güçlü silahı sevgisi ve kalemi olan bu öğretmen mesleği boyunca yüzlerce öğrencinin yüreğine dokunabilecek ve onların hayatında izler bırakacaktır.
Her sabah neşeyle sınıfına girip ders sonunda şu cümlelerle eşlik edecekler birbirlerine: “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler…” Kalplerine sevgi aşılayalıp, sevgiyle büyüyen, topluma faydalı ve asla dürüstlükten ödün vermeyen çocuklar yetiştirecek. Sonra o çocuklar geleceğin doktoru, avukatı, öğretmeni, polisi, mühendisi, hemşiresi, mühendisi olacak.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün başta olmak üzere tüm meslektaşlarımızın öğretmenler günü kutlu olsun. Sevgiyle…