Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hasan Yıldırım ile Adıyaman Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde doktora öğrencisi Şener Özcan, ortak çalışma ile bilim dünyasına yeni bitki türü kazandırdı.
‘Adıyaman çanı’ olarak adlandırılan türün tehdit altında olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “200 kadar bireye sahip Adıyaman çan çiçeğimiz henüz bilim dünyasına tanıtılmışken, yöre halkının bu konuda çok titiz davranması gerekiyor. Bu bitkinin koruması büyük önem arz ediyor” dedi.
Adıyaman Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde doktora yapan Şener Özcan, Besni ilçesi civarında yaptığı saha çalışması sırasında, Sugözü Kanyonu’ndaki kalker uçurum duvarlarından topladığı çan çiçeğinin diğer türlerden farklı olduğunu görünce Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Yıldırım’dan destek istedi.
Detaylı morfolojik çalışmalar sonucu bitkinin, şu ana kadar dünyada keşfedilmemiş yeni tür olduğu kanısına varıldı. Bu yeni türe ilişkin akademik makale hazırlanıp, bilim dünyasına tanıtıldı. 15 Kasım’da yayımlanan makalede, bitki bilimsel olarak ‘Campanula adiyamanensis’, Türkçe ise ‘Adıyaman çanı’ olarak isimlendirildi.
KALKER KAYALARIN ÇATLAKLARINDA GÖRÜLDÜ
Yeni türe ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Şener Özcan, Adıyaman Besni ilçesinde Sugözü Kanyonu’nda uçurum duvarlarda kalker kayalarının çatlaklarında yer alan bu bitkiyi görüyor. Bu bitkinin enteresan bir bitki olduğunu düşünerek, bana yönlendirdi. Yaptığım çalışmalarda gerçekten de bitkinin dünya literatürde görülmemiş olan bir tür olduğunu tespit ettim.
Birlikte ortak bir çalışma yaptık ve bilimsel makalesini 15 Kasım tarihinde yayınladık. Böylelikle bu yeni türü, bilim dünyasına tanıtmış olduk. En yakın akrabası olan çan çiçeği Malatya Levent Kanyonu’nda bizler tarafından 2013 yılında keşfedilen ‘Levent çanı’ olarak bilinen bitkiye yakındır. Özellikle uzun ince yaprakları, çiçeklerinin renk açısı ve tüy tipinden birçok farklılıkla yakın akrabasından da ayrılıyor” dedi.
Prof. Dr. Yıldırım, “Çok ince, nahif bir görüntüsü var. Bu bitkinin genel olarak bulunduğu ortam; bir kanyon içi. Suyun aktığı, nemli bir ortam. Zor koşullarda yaşayan bir bitki. Mavi büyük çiçekleriyle göze çarpıyor. Bulunduğu alan küçük bir kanyon. Bu kanyonda yaklaşık olarak 200 kadar birey veya kök bulunuyor. Bu oldukça sınırlı bir sayı. Bu alanda ciddi anlamda bitkinin habitatı üzerine tehditler var.
Birincisi, bu alandaki kanal genişletme çalışmaları zarar veriyor. İş makineleriyle yapılan tahribat, kaya duvarlarındaki bitkinin habitatının bozulmasına neden oluyor. İlginç bir tehdit de insanlardan geliyor. Yakın bir mesafede mesire alanı mevcut ve insanlar bu alanda piknik yapıyor. Şu ana kadar hiç rastlanmayan şekilde, çan çiçekleri tatları hoş olmayan bitki grubunda olmasına rağmen tüketildiğine dair bilgi aldık. Bu konuda çok dikkatli olunması gerekiyor. 200 kadar bireye sahip Adıyaman çan çiçeğimiz henüz bilim dünyasına tanıtılmışken, yöre halkının bu konuda çok titiz davranması gerekiyor. Bu bitkinin koruması büyük önem arz ediyor” diye konuştu.
‘TÜRKİYE, ÇAN ÇİÇEKLERİ AÇISINDAN GEN MERKEZİ’
Bitkinin kullanım alanlarıyla ilgili araştırmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Yıldırım, “Bitkinin hangi alanlarda, kullanılabileceği net olarak henüz ortaya konmamıştır. Ancak esas olarak çan çiçeğinin özelliğinden dolayı süs bitkisi kullanım açısından önü açık bir grup. Türkiye çan çiçekleri açısından gerçekten bir gen merkezi.
Dünyada 420 tane çan çiçeği varken, ülkemizde bu bitkiyle birlikte 132 tane türümüz oldu. Bunlardan 69 tanesi ise endemik bitki. Bu, büyük bir potansiyel. Bu potansiyeli kullanabilirsek süs bitkisi açısından önemli bir rezerve sahibiz” dedi.