Bu haftaki röportaj konuğumuz oyuncu ve aynı zamanda yoga eğitmeni İlkyaz Kocatepe. Kendisine nasıl sorular yöneltmişiz hadi beraber bakalım.
Eğitim hayatınızdan başlayalım. Kısaca nerelerde hangi eğitimleri aldınız bahseder misiniz?
Çocukluğumda oyunculuk yapmak istediğimi biliyordum. Okul tiyatrosuyla birlikte erken yaşta oyunculuk eğitimi almaya başladım. Lisede de bu eğitim süreci devam etti. İşin mutfağını da öğrenmek istediğim için İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon okudum. Bir yandan çok iyi isimlerle oyunculuk çalışmaya da devam ettim.
İlk televizyon işimi aldım ve kariyerim de aslında böylece başlamış oldu. Birkaç yıl sonra eğitime dönmek istedim ve Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansı yaptım. Bu sırada 200 saatlik yoga eğitmenlik eğitimini de tamamladım. Çok yönlü olmaktan besleniyorum, bu hep böyleydi. Bütün yönlerimi kullanabildiğim işler yapmaktan dolayı da çok mutlu hissediyorum.
Tiyatro, sinema… Genel olarak oyunculuğa ve yönetmenliğe yönelmeniz nasıl oldu? Çocukluk hayaliniz miydi?
Müzisyen bir ailenin içinde büyüdüm, sanat doğduğum an itibariyle içime işlemiş olmalı. 9-10 yaşlarındayken ilk defa okulumun tiyatro sahnesine çıktım. Yine aynı yıl babamın müziklerini yaptığı bir tiyatro oyunundan çok etkilenip, evde kendi sahnemi yarattım ve ailemi seyirci koltuğuna oturtarak oyunu tekrar tekrar oynamaya başladım. Eve gelen arkadaşlarımı da kendime uyduruyordum, hep bir oyunculuk yapma hevesim vardı.
Bir yönetmenin gözüyle oyunculuğu anlamak istedim. Sinema ve Televizyon okumaya bu şekilde karar verdim. Özel olarak yönetmen olma hayalim yoktu.
Biraz geçmişe gidelim ve ‘Bir Kurabiye Masalı’ diyelim. Yönetmenliğini yaptığınız bu kısa film; ödüller ve adaylıklar çok güzel başarılar kazandı. Filmin çıkış noktası neydi?
‘Bir Kurabiye Masalı’ benim mezuniyet projemdi. İnsanları gülümseten, masal dünyasına götüren bir film yapmak istedim. Fransız filmlerinden çok etkileniyordum o dönem. O filmlerin tarzı, dekoru ve müziği hayal ederken bana çok ilham verdi.
Yönetmenlikle ilgili düşünceleriniz var mı? Mesela bir uzun metraj veya yeni bir kısa metraj?
Hiçbir zaman yönetmenlik iddiam olmadı. Dediğim gibi oyunculuğumu beslemesi ve görüşümü zenginleştirmesi için deneyimlemek istedim. Filmden sonra bir de müzik klibi yönettim ve orada bıraktım.
Gelelim tiyatroya.. Geçen şubat ayında sahnelenen “Aşk Kiloyla Tartılmaz.” Seyirciden nasıl tepkiler aldı? Oyun yeni sezonda devam edecek mi?
Kedi Sahne Sanatları’yla birlikte çok keyifli bir duygusal komedi hazırladık. İzleyenlerin kahkahalarını sahnede duymak müthiş bir şey. Geri dönüşler hep çok güzel oldu. Aşkı arayan genç bir kadının iki adam arasında kalmasını konu alıyor. Ben bu kadını oynuyorum. Hikaye boyunca aşk ikilemiyle birlikte annesiyle tatlı çekişmelerini ve konuşan günlüğü ile arkadaşlığını izliyoruz bu karakterin.
Müzikal değil ama şarkılı bir oyun. Her zaman sahnede şarkı söylemek istemiştim. Bu hayalimi gerçek kıldığı için de bende yeri çok ayrı. Yeni sezona 20 Kasım’da Cevahir Besa Sahne’de başlıyoruz.
Aynı zamanda bir yoga eğitmenisiniz ve sosyal platformlar da içerik olarak da yayınlarınız oluyor. Biraz yogaya nasıl başladığınızdan ve kanalınızdan bahsedebilir misiniz?
Her zaman psikolojiye ve manevi şeylere yönelimim olmuştur. Tam yoga yapacak insanım ama hiç içimden gelmiyor diyordum. Sanırım ilk yoga deneyimimi yeteri kadar içselleştiremediğim için bu fikre kapıldım. Psikoloji yüksek lisansına başladığım dönemde bir sabah uyanıp tavana baktım ve yoga yapmak istiyorum dedim.
İçeriden gelen bir çağrıydı sanki, bedenimin ve zihnimin buna ihtiyacı olduğunu düşündüm. Hazırdım. Google’dan evime yakın yoga salonlarına baktım ve ilk bulduğum yere gittim. Gidiş o gidiş. Orada yoga yapmaya başlamak çok doğru hissettirdi, sanki evimin yolunu bulmuş gibiydim. Hocamın yönlendirmesiyle eğitmenlik eğitimine başladım ancak amacım kendimi geliştirmekti.
Eğitmenlik yapma niyetim yoktu, belki bir gün yogayı psikolojiyle birleştirerek kendime bir alan yaratırım diyordum. Eğitim süreci bittiği gibi yine hocamın desteğiyle salonda ders vermeye başladım. Haftada birle başlayıp ikiye çıktı ve üç sene boyunca derslerim devam etti. O zaman hayat bana bir yol çiziyor dedim ve kendimi yola bıraktım.
Mükemelliyetçi bir yapım olduğu için o zamanlar benim için yoga en az 1 saat yapılmaydı, taytımı, spor giysilerimi giymeliydim ve pratik yaptığım saatler net olmalıydı. Pandemi sürecinde bir akşam halsiz hissediyordum ve üstümde ev kıyafetlerim 10 dakika matımın üzerinde rahatlatıcı bir yoga yaptım. O an yoganın süreden ve kıyafetten bağımsız bir şey olduğunu fark ettim. O kadar iyi hissediyordum ki, bu çabasızlığı yaymak, iyi hissetmenin aslında ne kadar kolay olabileceğini herkese anlatmak istedim. Pijama Yoga tam o anda doğdu.
Çok yakın arkadaşım Ece Ger ile bu fikri paylaştım, ki çok başarılı bulduğum bir yönetmendir, aynı zamanda, işin yaratıcı yapımcısı olmayı kabul etti. 2 aylık sıkı bir hazırlık sürecinden sonra Pijama Yoga YouTube’da yayın hayatına başladı. 1.5 senedir her pazartesi yeni video yüklüyorum ve bu pratiklerin içeriğini hazırlarken oldukça titiz davranıyorum.
Psikoloji eğitimim gerçekten de kendini gösterecek bir alan buldu. Instagramı da yoganın yanı sıra iyi ve sağlıklı bir yaşam için insanlara ilham verecek bir yerde tutmaya çalışıyorum. Pijama Yoga benim bebeğim ve onun büyüdüğünü görmek beni çok mutlu ediyor. Onunla ilgili çok güzel hayallerim var.
Son olarak; yakın dönemde yeni projeleriniz var mı? Dizi veya film?
‘Aşk Kiloyla Tartılmaz’ devam ediyor. Sonraki sezon için yeni bir oyun daha olabilir. Bu dönemde müzik de hayatımda daha profesyonel olarak yer edindi. Ali ve Aysun Kocatepe’nin vokalistliğini yapmaya başladım. Yani umuyorum ki uzun süre daha sahnede olmaya devam edeceğim.
Bu keyifli röportaj için size çok teşekkür ediyorum. Bundan sonraki kariyerinizde de başarılar dilerim.