Her şeyi hatırlamak ister miydiniz ? Hepimiz hayatımızda birçok dönemden geçeriz ve farklı deneyimler elde ederiz. İşte beynimiz bu deneyimleri depolamak ve korumak için hafızamızı kullanır.
Yani unutamadığımız ya da dilimizin ucunda olan fakat hatırlayamadığımız bazı bilgiler hafızamızın bu bilgileri koruyabilmesi ile ilgilidir. Hafızanın bilgileri koruyabilmesinden söz ediyorum dikkat ederseniz. Çünkü hafıza kelimesi tıpkı muhafaza kelimesi gibi arapça kökenlidir ve ‘korumak’ anlamına gelir. Peki siz hayatınızın her detayını her olayını hatırlayabilmek ve hiçbir şeyi unutmamak ister miydiniz? Tüm yaşanmışlıkları iyi kötü tüm anıları, yani yaşamınıza dair her olay ve olgudan söz ediyorum. Kulağa mümkün değil gibi geliyor ancak gerçekten de böyle bir hastalık ve bu hastalığa sahip olan insanlar var.
Biliyorum inanması zor çünkü bir nevi bilim kurgu hikayelerini andıran bir durum ama birazdan sözünü edeceğim kişi gerçek. Öncelikle bu nörolojik hastalığın adı: Hipertimezi ve dünya nüfusundan sadece 61 kişide görülüyor. Bu hastalığın keşfedilmesini sağlayan, teşhisi konulmuş ilk hasta ise; Jill Price adında elli yaşlarında Amerikalı bir kadın. Jill Price 14 yaşından itibaren yaşadığı hiçbir olayı unutmayan inanılmaz bir otobiyografik hafızaya sahip. Söz ettiğim kişi öyle bizim günlük hayatımızda ‘hafızası kuvvetli’ diye adlandırdığımız insanlardan çok farklı.
Örneğin ona 2004 yılının 1 Eylül Perşembe günü nerede ve ne yaptığını sorarsanız; Muhtemelen size:” O gün çok güzel bir sabahtı ve bende çiftliğin bahçesine gidip yeni çıkan sebzeleri toplamaya hazırlanıyordum fakat bahçeye gittiğimde , geceden suladığım için çamurla kaplı ayakkabılarla eve dönmek zorunda kaldım ve yarım saate kadar bu çamurları temizlemeye çalıştım” gibi inanılmaz detaylı bir cevap verecektir. Düşünsenize yaşadığı hiçbir günü ve hiçbir olayı unutmuyor Jill Price. Bütün bir yılı ve onun içindeki ayları ve günlerin 24 saatini de hatırlamak… Hatırlaması çok zor olsa gerek. Ama ne yazık ki bu bizim için çok zor.
Jill Price, hafızasının iki ayrı televizyona benzetiyor. Birinde şimdiki anını hafızada tutuyor diğerinde ise geçmiş anılarını. Şimdi size ilkin sorduğum soruya tekrar dönelim. Hiçbir şeyi unutmamak sanıldığı gibi güzel bir şey mi olurdu? Jill Price bu konuda da şöyle bir cümle söylüyor” Arkadaşlarımla veya ailemle kötü bir durum yaşadığımda ya da onlara herhangi bir nedenden dolayı kırıldığımda bunu hiç unutmadığım için tekrar eski samimi ilişkimize dönemiyorum. Yaşadığı en saçma deneyimleri bir düşünün. Hepimiz bazen bir çorabın tekini arar, anahtarları kapıda unutur, ocağı açık bırakır, bir odaya girip ‘ ben buraya ne için girdim’ diye sorarız mutlaka. Ama Jill Price bunları yaşamıyor. Aksine en gereksiz detaylar bile hafızasında korunuyor.
3 yıl önce bir marketin reyon değişikliğini unutmuyor ya da otobüse bindiğinde gördüğü insanların kıyafetlerinin rengini. Otobüste kaç kadın ve kaç erkeğin olduğunu, aralarında ne konuştuklarını unutmuyor. Tabi hayatında gelişen önemli olaylar da oluyor ve onları da unutmuyor . Eşinin ölümü gibi… Unutmak genellikle beynimizin bir kusuru olarak gösterilmiştir ne yazık ki. Zamana yenik düşmeyen anılarla dolu bir hayata sahip olmak sanıldığı gibi iyi bir şey değil. Çünkü “zaman her derdin ilacıdır” bizlere göre. Ama Jill Price için bu durumdan söz edemeyiz. O hiçbir deneyimine eski demiyor, geçmiş diye bir kavramı yaşamıyor olan her şeyi daha dünmüş gibi bir tazelik ile hatırlıyor…
Unutmak: hatırlamak için beynimizin bize uyguladığı küçük sansürlerdir. Ancak her şeyi hatırlamak beynimizin bir kusuru sayılabilir. Yaşanmış olana geçmiş diyebilmek için unutmaya ihtiyacımız var. Zihnimizin birçok boş bilgi ile dolmasını engellemek için unutmaya ihtiyacımız var. Dünü bugünden ayırmak ve yarının planını yapmak için unutmaya ihtiyacımız var. Yine de hayatımızda tecrübe ettiğimiz ve bize ait olanı unutmamak gerekir. Ne de olsa :”Hayat bir hatıradan ibaret, unutursan ölürsün.”