Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş, doğuştan var olan ve zamanla büyüyen damar yumağı tedavisine yönelik bilgi verdi.
Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş, “Günümüzde girişimsel radyoloji ile bu hastalıkların tedavisinde cerrahi kesiler olmadan yine kapalı anjiografik yöntemlerle anormal bağlantıları kapatacak embolizan denilen tıkayıcı maddeler (sıvı kapatıcılar, sarmal kapatıcılar) kullanılıyor.
Böylece, tedaviler, herhangi bir kesi olmaksızın iğne deliğinden görüntüleme kılavuzluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tedavilerin çoğu genel anesteziye gerek kalmaksızın uygulanabiliyor. Çoğu işlemde hasta aynı gün eve gönderilebiliyor. Ameliyata kıyasla daha az risk taşıyor. Normal yaşama ve çalışma hayatına dönüş süresi çok daha kısa oluyor” dedi.
Medicana Ataşehir Hastanesi’nden Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş, damar yumağı ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlatarak tedavi yollarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Gümüş, “Normal dolaşım sistemi seyrinde atar damarlar besleyecekleri organa kadar kanı götürdükten sonra kılcal damarlar düzeyinde bırakır ve sonrasında toplar damarlar dokulardan gelen kanı alarak tekrar kalbe götürürler. Bu aşamadaki herhangi bir düzeyde atar damarlar ve toplar damarlar arasında olmaması gereken bağlantılar ve genişlemelerin olması damar yumaklarının oluşmasına yol açmaktadır” diye konuştu.
“ESKİDEN UZUVLARDA İŞLEV KAYBI GELİŞEBİLİYORDU”
Prof. Dr. Gümüş, “Damar yumağının çoğu doğuştan var olmakta ve zamanla büyümektedir. Bazı hastalarda bu tür lezyonların ortaya çıkışında travma hikayesi olabilir. Yerleştiği organa ve bölgeye göre işlev bozukluklarına yol açabilmektedir. Kol ve bacaklarda yerleştiğinde renk değişikliklerine, şişliklere, hareket kısıtlılıklarına, kozmetik problemlere yol açabilmektedir.
İleri dönemlerde yeterli kan gitmesini engelleyerek çeşitli düzeylerde yara ve kangren oluşumuna ve uzuv kaybına yol açabilmektedir. Tanıda ilk olarak ultrason kullanılmakta ancak ikinci basamakta MR ve anjiografi gibi tetkikler ile damar yumağının tipleri ve uzanımları belirlendiği belirtti.
Bu hastalıkların tedavisinde eskiden cerrahi olarak çıkarılma uygulanmaktaydı ama çoğu hastada tam olarak çıkarılma mümkün olamamakta ve damar yumağının yanında normal dokunun da çıkarılması gerekliliği nedeniyle komplikasyon riski artmakta ve uzuvlarda işlev kaybı gelişebilmektedir. Ayrıca çok kanlanan damar yumaklarında kanama cerrahi olarak kontrol edilememektedir” ifadelerini kullandı.
“YAPILAN İŞLEMLERDE CERRAHİ KESİLER GİBİ BÜYÜK KESİLER KULLANILMIYOR”
Girişimsel radyoloji ile bu hastalıkların tedavisinde cerrahi kesiler olmadan yine kapalı anjiografik yöntemlerle anormal bağlantıları kapatacak embolizan denilen tıkayıcı maddeler (sıvı kapatıcılar, sarmal kapatıcılar) kullanıldığını söyleyen Prof. Dr. Gümüş, “Bazı vakalarda bu tür damar yumağı tedavileri çoklu seanslarla mümkün olabilmektedir.
Bu tür hastalıkların tedavileri başka bölümlerin katılımıyla multidisipliner bir şekilde yapılıyor. Tedaviler, herhangi bir kesi olmaksızın iğne deliğinden görüntüleme kılavuzluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tedavilerin çoğu genel anesteziye gerek kalmaksızın uygulanabiliyor. Hasta konforu sedasyon ile maksimumda tutulmaya çalışılıyor. Çoğu işlemde hasta aynı gün eve gönderilebiliyor. Ameliyata kıyasla daha az risk taşıyor. Normal yaşama ve çalışma hayatına dönüş süresi çok daha kısa oluyor” dedi.