Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Balıkesir mitinginde, “Bay Kemal olmak için bütün hayatımı verdim, Bay Kemal sıradan bir olay değil; Bay Kemal olmak için kul hakkı yemeyeceksin, adaletli olacaksın” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milletin Sesi Mitingi’nin 3’üncüsünü Balıkesir’de düzenledi. Lozan Anlaşması’nın yıl dönümünde düzenlenen mitinge Kemal Kılıçdaroğlu, belediye başkanları, milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Kılıçdaroğlu, çiftçisinden diş hekimine; vatandaşları tek tek sahneye çıkararakk sorunlarını anlattırdı.
Konuşmasına Balıkesirlileri selamlayarak başlayan Kılıçdaroğlu, “Toplandığımız meydan sıradan bir meydan değil. ‘Kuva-yi Milliye Meydanı’ diyoruz bu meydana. Kuva-yi Milliyeciler var bu meydanda. Lozan Anlaşması’nın 99’uncu yılını kutluyoruz. 99 yıl önce Sevr’i yırtıp çöp sepetine atan bir süreci yaşıyoruz. 99 yıl önce yaşadık. Bugün bu süreci büyüterek sürdürüyoruz. Dün Bursa’daydım. Söz verdim onlara. Şimdi Kuva-yi Milliye Meydanı’ndayız.
Kuva-yi Milliye’nin başkentindeyiz. Balıkesir’deyiz. Meclis açıldığında ilk yapacağımız iş Lozan’ın kabulünün yıl dönümünü bayram ilan etmektir. Bayram ilan edeceğiz. Bu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na getirirken kimlerin vatansever olup olmadığını, kimlerin milliyetçi olup olmadığını, kimlerin bu ülkenin taşı toprağı için gözünü kırpmadan canını verebileceğini hep beraber göreceğiz. O gün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nu izlemenizi isterim. Birlikte izleyeceğiz. Beraber izleyeceğiz. Lozan’ın ne olduğunu yedi düvele anlattık. Ama henüz kendi ülkemizde bazı çevreleri anlatamadık. Onu da anlatacağız.
Türkiye sıradan bir ülke değildir. Türkiye’nin özelliği bütün mazlum milletlere örnek olan ülke olmasıdır. Türkiye bütün mazlum milletlere önderlik yapıp Kuva-yi Milliye Savaşı’nı yani bağımsızlık savaşını veren ülkedir. Dikkat buyurun. Türkiye’de Cumhuriyet kurulduktan sonra bütün mazlum milletlerin Cumhuriyet kurduğunu görüyorsunuz. Bu önemlidir. Ve biz bu önemin gereğini yapmak zorundayız. Kuva-yi Milliye’nin başkenti Balıkesir’e İstiklal Madalyası vermek lazım. Bir istiklal madalyasını da hak ediyor Balıkesir. Milli hareketinin en güçlü kenti olan Balıkesir’e İstiklal Madalyası’nın verilmesi lazım. Bunun da kanun teklifini vereceğiz. O zaman göreceğiz. Kimler Balıkesirlilerin yanında. Kimler Balıkesirlilerin karşısında” dedi.
‘2 KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR’
Konuşması sık sık ‘Hak, hukuk, adalet’ sloganları ile kesilen Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi olarak yani devleti kuran bir parti olarak iki kırmızı çizgimiz var. Vatanımız ve bayrağımız. Onun dışında kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun vatanına ve bayrağına bağlı olan herkes benim başımın üstünde yeri var. Madem ki Kuva-yi Milliye Meydanı’nda konuşuyoruz. Bugün geldiğimiz noktada kutuplaşan bir toplum var.
Dış politikanın şahsileştiğini görüyoruz. Birilerinin iradesine göre dış politikanın oluşturulduğunu görüyoruz. Dış politikanın milli olmaktan çıkarıldığını görüyoruz. Ağır bedeller ödüyoruz. Devletin yapısında ciddi bir çürüme var. Devlette liyakat kalmadı. Rüşvet alanların büyükelçi tayin edildiği bir ülke olmak istemiyoruz. Devleti soyanların, devlet makamlarında görev almalarını istemiyoruz. Devlette liyakat ve adalet istiyoruz.
Dolayısıyla bizim görevimiz devleti yeniden inşa etmektir. Bunu yapacağız. İnanın ve bize güvenin. Bu ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti mutlaka getireceğiz. O rüşvet alan büyükelçileri sizlerin takdiriyle Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda derhal görevlerinden alacağım, derhal. Uyuşturucu baronları, onlarla mücadele edeceğim. Gencecik evlatlarımızı zehirliyorlar. Biz ülkemizin çıkarları için çalışıyoruz. Ülkemizin çıkarları için mücadele ediyoruz. Gencecik evlatlarımız için mücadele ediyoruz. O nedenle Kuva-yi Milliye Meydanı’nda bir kez daha söylüyorum. Bize güvenin. Bize inanın” diye konuştu.
‘ÇİFTÇİ KREDİLERİNİN FAİZLERİNİ SIFIRLAYACAĞIZ’
Çiftçilere de seslenen Kılıçdaroğlu, “Allah nasip ederse sizlerin oylarıyla iktidar olduğumuzda hiçbir güç bize ‘Ey Kılıçdaroğlu, senin mal varlığına, açıklarım’ dediği zaman, ‘İncelemeyen, araştırmayan namerttir’ diyeceğim. Çiftçilerin sorunu var. Çözeceğiz. İktidar olduğumuzda ilk yapacağımız iş, ilk bir hafta içinde çiftçilerin ister bankalardan ister tarım kredi kooperatiflerinden çektikleri kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Sıfır faiz. Faizlerini sıfırlayacağız. Ayrıca havza bazlı planlama yapacağız. Kim neyi ekecek, neyi biçecek hep biz bileceğiz.
Hiçbir çiftçinin ektiği ürün, beslediği hayvan dolayısıyla zarar etmesine asla izin vermeyeceğiz. Çiftçi kardeşlerim yazın bir tarafa, Kılıçdaroğlu sözü deyin, ‘Çiftçiyim, ekiyorum, biçiyorum’ deyin. ‘Hayvan besliyorum’ deyin. ‘Balıkçılık yapıyorum’ deyin. Ben zarar edecek miyim? Hayır kardeşim. Alın teri döküyorsun, üretiyorsun. Kazanacaksın. Sen üretmezsen milyonlar aç kalır. Sen üretmezsen biz dışarıdan alırız. Sen üretmezsen seni değil dışarıdakileri zengin ederler. Ama bizim felsefemiz nedir? Bu ülkede alın teri dökenin kazanmasıdır. Alın teri döken kazanacak” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
‘TARIM STRATEJİK SEKTÖR, DÜNYANIN BÜTÜN ÜLKELERİ TARIMA DESTEK VERİRLER’
“Rahmetli Ecevit’in dediği gibi ‘Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzeni getireceğiz’. Tarım stratejik sektör. Dünyanın bütün ülkeleri tarıma destek verirler. Bizde de 2006 yılında bir kanun çıktı. ‘Milli gelirin her yıl en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir’ diyor. Yani, ‘Vereceksin’ diyor. Vermiyorlar. Kuva-yi Milliye Meydanı’ndan bütün çiftçilere, bütün balıkçılara, bütün üreticilere sesleniyorum. Not edin bir tarafa. İktidar olduğumuzda o yüzde 1 payı mutlaka alacaksınız. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı’nı davet edeceğim.
Plan Bütçe Komisyonu’na gelecek. Yüzde 1’i görecek ve nasıl harcandığını da kendisi denetleyecek. Bunu yapacağız. EYT sorunu. Hiç meraklanmayın. Çözemezlerse az kaldı biz çözeceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Her bayramda en az asgari ücret kadar emekli ikramiyesi verilecek. Taşeron işçiler vardı biliyorsunuz. Onun da kavgasını verdim. Bütün taşeron işçilere kadro verilmesi gerektiğini söyledim. Bir kısmını verdiler. Şu anda rakamları size vereyim. 128 bin taşeron işçi kadro alamıyor. Sağlık Bakanlığı’nda var. Diğer bakanlıklarda var. Milli Eğitim Bakanlığı’nda var. 10 ay süreyle çalıştırıyorlar.
Bütün o taşeron işçilere sesleniyorum. İktidarımızda göreceksiniz. Herkes kadrolu, herkes güvenceli çalışacak. Bütün taşeron işçilere kadro vereceğiz. Geçmişte kısmen verdiler. Biz tamamına vereceğiz. Kimseyi ele güne muhtaç etmeyeceğiz. Aynı görevi yapıyor, aynı okulda çalışıyorlar, aynı derse giriyorlar. Birisi kadrolu, birisi ücretli birisi sözleşmeli. Birisi bin lira alıyor, birisi 500 yüz lira alıyor, birisi 50 lira alıyor. Ama aynı işi yapıyorlar. Eşit işe eşit ücret. Felsefe bu. Adalet de burada yatıyor. Yine bütün öğretmen kardeşlerime ve din görevlilerine sesleniyorum. Sayınızı biliyorum. Kaç kişi olduğunuzu biliyorum. Tümünüze kadro vereceğiz.”
BAY KEMAL SIRADAN BİR SÖZ DEĞİL’
“Bay Kemal sözü sıradan bir söz değil” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bay Kemal sıradan bir olay değil. Söyleyeyim. Bay Kemal olmak için önce ahlaklı olacaksın. Bay Kemal olmak için kul hakkı yemeyeceksin. Bay Kemal olmak için adaletli olacaksın. Bay Kemal olmak için emperyal güçlerin karşısında diz çökmeyeceksin. Bay Kemal olmak için kadın, erkek eşitliğini savunacaksın. Ve Bay Kemal olmak için İstanbul Sözleşmesi’ni bir hafta içinde yürürlüğe koyacaksın. Hiç meraklanmayın. Halledeceğim ben bunları. Sağlıkta şiddet. Bunu çözeceğiz.
Pazartesi günü Grup Başkanvekillerimiz, sağlıkta şiddetin önlenmesi için bütün sivil toplum kuruluşlarını çağırdılar. Sağlıkla ilgili. Meslek kuruluşlarını davet ettiler. Sorun nasıl çözülür diye oturup konuştular. Bir kanun teklifi hazırladılar. Ayrıca bir genel görüşme yapılması için de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni olağanüstü toplantıya davet edecekler. Buradan bütün sağlıkçılara sesleniyorum. Pazartesi günü vereceğiz. Bu işin takipçisi olacağız. Eğer meclis olağanüstü toplanmazsa, birileri meclise gelmekten kaçarsa, sağlıkta şiddete son vermek için hazırladığımız kanun teklifine hayır derse iki eliniz onların yakasında olsun.”
‘DÖRT AŞAMALI PLANLA GÖNDERİLECEK’
Mülteci konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Suriyeli kardeşlerimiz var. Mülteci kardeşlerimiz var. Sığınmacı kardeşlerimiz var. Afganlar var. Afganlı kardeşlerimiz binlerce kilometreden çıkıp Afganistan’dan İran topraklarını aşıp Türkiye’ye geliyorlar. Onları İran’a iade edeceğiz. Bunun lamı cimi yok. Uluslararası anlaşmalar böyle diyor. Suriyeli kardeşlerimizi dört aşamalı bir planla kendi ülkelerine, davulla, zurnayla göndereceğiz. Önce oturup Suriye yönetimiyle uğraşacağız.
Arkasından bunların can ve mal güvenliği için gerekli önlemleri alacağız. Teminatları alacağız. Ulusal ve uluslararası teminatları alacağız. Sonra. Onların yollarını, okullarını, kreşlerini yapacağız. Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Bizim müteahhitler yapacaklar. Arkasından onlara istihdam alanı oluşturacağız. Bizim o bölgede Gaziantepli çok sayıda iş insanımızın fabrikaları var. Açın fabrikaları diyeceğiz, orada çalışsınlar. Dolayısıyla ırkçılık yapmadan kimseyi kötülemeden, kimseyi düşman ilan etmeden, kendi ülkelerinde huzur içinde yaşamaları için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.
Dış politikada iktidar ve muhalefet aynı duruşu sergilerler. Ama şahsileştirdiler. Yaptıkları bazı özel görüşmelerde Dışişleri Bakanlığı’ndan kimseyi almıyorlar. Niçin almıyorsun? Özel görüşmede ne? Orada sen özel neyi görüşüyorsun? Öğreneceğim onların tamamını. Hiç meraklanmayın. Bay Kemal dediğim gibi sıradan bir Kemal değildir. Kemal’e ermek demektir Bay Kemal. Onu yapacağım ve öğreneceğim onları” diye konuştu.
‘YURT SORUNU KALMAYACAK’
Konuşmasının son bölümünü öğrencilere ayıran Kılıçdaroğlu yurt sorununun kalmayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Üniversiteler açılacak, sınav sonuçları çıktı. Bir yıl içinde bu ülkede yurt sorunu kalmayacak. Bir yıl içinde bitireceğiz. Yurt sorununu 20 yıldır çözmediler. Ya altı üstü bir bina kardeşim ya. Anne baba seviniyor; oğlum kızım üniversiteyi kazandı. Arkasından derin bir düşünce, ‘Kızım İstanbul’a gidince Ankara’ya, İzmir’e gidince nerede kalacak? Nerede yurt bulacak?’
Bunları biliyorum. Bir yıl içinde çözeceğim. Türkiye zengin bir ülke. Düşündüğünüzden de zengin bir ülkedir. 27,5 yıl bütçeyle uğraştım. Maliyeyle uğraştım. Zengin bir ülkeyiz. Kul hakkı yiyenden hesabını soracağız. Hiç kimse endişe etmesin. Öyle 5 yerden 6 yerden maaş alma dönemini bitireceğiz. Devlet açık olmak zorundadır. Devlet saydam olmak zorundadır.” dedi