Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Çakır, toplum olarak ilk yardım bilincine sahip olunmadığını söyleyerek, “Bizim ilk yardım için ilk mottomuz şudur; tıbbın genelinde olduğu gibi önce zarar verme” dedi.
Erzurum’da, Palandöken kavşağında, 13 Temmuz’da akrabalarıyla alışverişten dönen Tuana Ürey’e (11), özel halk otobüsünün çarptığı kaza sonrası çevredekilerin tepkisi sosyal medyada çok konuşuldu. Yüzüstü yerde kalan Tuana’ya yardım için toplanan kalabalığın “Yerinden kalkma kızım, canlanma”, “Çocuk korkuyor, çocuğu korkutmayın”, “Su verin, hayır vermeyin”, “Çocuğu korkutma abi, abla” sözleri kazazedeyi korkuttu.
‘ÇOCUĞU AĞLATMAYI BAŞARDILAR’
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Çakır, DHA’nın haberini örnek göstererek ilk yardım konusunda açıklamalarda bulundu. Çevredekilerin bağrışlarının Ürey’in ağlamasına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Çakır, bu gibi durumlarda nasıl davranılması gerektiği ve ilk yardımın önemine değindi. Prof. Dr. Çakır, şöyle konuştu:
“Hastanın ruh hali sizin o bağrışınızdan, çağırışınızdan veya farklı kafalardan, farklı sesler çıkmasından çok kötü etkilenebilir. Hiçbir şeyi olmayan hasta, kendini çok ciddi bir durumu var gibi hissedip, ani bir panik ile karşılaşabilir. Orada büyük bir panik var. Herkes birbirine bağırıyor. Bir vatandaş orada insanları rahatsız ve panik edecek şekilde çok yüksek sesle bağırıyor. O bağırmalar hastayı üzer, ağlatır ve gerilmesine neden olur. Hasta yakınlarını da telaşlandırır.
Biliyorsunuz, toplumda liderler olur. Bir doğal lider oluşmalı, herkes o liderin dediklerini yapmalı. Bir kişi acil yardım ekibini aramakla görevlendirilmeli, hasta daha kötü durumda da olabilirdi, bizim temel yaşam desteği dediğimiz müdahalelere ihtiyacı olabilirdi, yani kalp masajı, kurtarıcı soluk gibi. Bunlar için uğraşan kişi o kalabalıkta göremezsiniz. Evet çocuğumuz iyi durumdaydı ama sonunda sessiz, sakin çocuğu ağlatmayı başardılar. Bir tek iyi taraf görüyorum. Çocuk ağlayınca ben rahatladım. Demek ki bu kadar şeye ağlayabildiğine göre hali hazırda bilinci yerinde dedim.”
‘BOĞULAN BİRİNİ KURTARMAK İSTERKEN 3-4 KİŞİ ÖLEBİLİYOR’
Prof. Dr. Çakır, ilk yardımlarda en büyük hatanın önce kendi güvenliğimizi ve çevrenin güvenliğini sağlamamaktan kaynaklandığını belirterek, şöyle devam etti:
“Bir trafik kazası olmuştur, yol ortasında hastaya müdahale edilmeye çalışılıyordur veya suda kurtarma felaketlerini biliyoruz, bir kişi boğulma tehlikesi geçirir onu kurtarmak isteyen 3-4 kişi hayatını kaybeder. Bunlar en göze çarpan hatalı uygulamalarımız. İlk yardımda öz güvene sahip olacağız ama sakin, sabırlı ve her şeyden önce istekli olmak gerekiyor. Ne seyirci olacağız ne panik yapacağız. İlk yardımın temel mottosunun bu olması lazım. Bazen ilk yardımın ana felsefesi ile hiç bağdaşmayan durumlarla karşı karşıya gelebiliyoruz.
Büyük bir panik hali, büyük bir kaos, hiç istemediğimiz şeyler. İlk yardımda her kafadan bir ses çıkması, güvenliğin sağlanamaması, bundan daha kötüsü güvenliğin tehdit altında olması, bilinçli bilinçsiz farklı uyarılar, hareket ettirilmemesi gerekliliği bir gerçek olabilir ama bunun gerekliliğini yanlış yönlendirirseniz hasta ikinci bir trafik kazası geçirebilir. Yoldan geçen bir araç, hastanın yeniden üzerinden geçebilir. Hastanın ruh hali sizin o bağrışınızdan, çağırışınızdan veya farklı kafalardan, farklı sesler çıkmasından çok kötü etkilenebilir.
Hiçbir şeyi olmayan hasta, kendini çok ciddi bir durumu var gibi hissedip, ani bir panik ile karşılaşabilir. Hasta yakınlarının da bu esnada ruhsal durumunu ve paniğini iyi gözlemlemek gerekir. Bunlara sebep olmayacak şekilde çalışmak gerekir. Maalesef toplum olarak bu konularda genel bir bilince sahip değiliz. Bir ziyaretten dönerken, çalıştığım hastaneye yakın bir yerde trafik kazası oldu. Yaşlı bir vatandaşımız ciddi şekilde yaralanmıştı. Fakat biz ne yaptıysak, ‘doktoruz’ dedik, kimseye nüfuz edemedik. ‘Biz acilin hocasıyız, bırakın hastayı acile götüreceğiz’ dedik, kimseye söz dinletemedik. Bununla ilgili kültürümüz tam oluşmamışsa, böyle felaketler de yaşayabiliyoruz.”