Son yıllarda yaptığı filmlerle dikkat çeken yönetmen, yapımcı ve senarist Ahmet Kapucu ile beraberiz. Kendisine sinema ve projeleri hakkında sorularımızı yönelttik.
Sizi çok kısa tanıyabilir miyiz?
1985 yılında televizyoncu bir babanın 4. ve son çocuğu olarak doğdum.
Eğitim hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?
Selçuk Üniversitesi İletişim fakültesi Gazetecilik bölümü Mezunuyum.
Yönetmenlik ve senaristlik kariyeriniz nasıl başladı?
Bu çok uzun ve önceden idealize ettiğim bir süreçti. Ortaokul yollarına gitmek gerek. İlk hikayelerimi, ilk kurgusal karakterlerimi kurmaya, onları yaşatmaya, maceralar bulmaya kadar gitmemiz gerek. Bunun akabinde de lise ve üniversite süreci de bu paralelde ilerledi. Üniversite sürecinde koşa film çalışmaları, kurgu tekniklerini öğrenme ve hikayelerde uygulanabilmesi üzerine çalışma ve bolca film izleme. Bazı günler 4-5 film izleyerek temel taşlarını döşedim diyelim. Halen dahi 1000’in üzerinde DVD film arşivim var. Daha sonrası sektörel süreç.
Yönetmenlik ve senaristlik için sizi etkileyen bir film, kitap veya idol olarak aldığınız bir kişi var mıydı?
Vizontele. Benim bu işi yapmalıyım dediğim an Vizontele’yi izlediğim andır. Yönetmenlik çok kişisel ve göreceli bir durum. Sana ait olmalı, bakış açın, duygu yorumun, renk seçimin. İdol kavramını pek kabul etmiyorum. Ama beğendiğim hayran olduğum yönetmenler var. Ömer Faruk Sorak ve Ömer Vargı çok kıymryli bulduğum ve hayran olduğum kişiler diyebilirim.
Sizce bir sinema filminin kalitesini hikayenin gerçekliğe dayanma ölçütü mü belirler?
Ben öyle düşünmüyorum. O zaman fantastik konulu veyahut absürt ve karamizah filmleri nasıl değerlendireceğiz. Filmin kalitesini sadece hikaye belirlemez. Oyuncusu, mekan seçimleri, müzikleri, rejisi, kurgusu, ışığı, rengi ve bunun gibi bir çok bileşen var. Sadece hikayenin gerçekliği üzerinden bir kalite algısı konulamaz.
Komedi ve dram senaryosunu kıyaslarsak biri diğerinden daha zor diyebilir misiniz? Komedi yazmanın daha zor olduğu klişesine katılıyor musunuz?
Yine çok göreceli bir cevabı var bu sorununda. Komedi filmi yazmak çok zor klişesi derken de hata yaparız. Dram yazmak daha kolay, iki ağlar müzik vs ile yaz gitsin klişesi derken de hata yaparız. İki türünde yazımında bağlı kaldığı disiplinler var.
Onları göz ardı ederek yorum yapılırsa o zaman klişe bir soru olur. Her iki türünde beslendiği toplumsal ve kültürel değer yargıları ve olguları var. Birini diğerinden ayırmak güç. Kişisel fikrim dram yazmak bence daha kolay. Çünkü bulunduğumuz ülkede hangi konuya dokunsak bir yara, bir acı çıkıyor. Bu nedenle izleyici bir şekilde bu geçmişte yaşadıklarına dokunabiliyorsunuz.
Dizi sektörüyle ilgili düşünceniz nedir? TV veya dijital platformlara dizi projesi düşünceniz var mı?
Dizi sektörü fast-food tüketim gibi düşünüyorum. Hızlı, benzeş ve çabuk tüketilen ürün. Benim şimdilik sinema dışında bir başka alana dizi projem yok.
Pandemiden sonraki sinemanın gidişatından memnun musunuz? Seyirci sayısına nasıl yansıdı?
Pandemi dönemi en çok filmi vizyona çıkan birisi olarak sanırım en dertli kişi ben olabilirim. Bergen bir ivme kazandırdı ama hala pandemi öncesi rakamların gerisindeyiz.
Yakın zamanda yeni projelerinizi izlemeye devam edebilecek miyiz? Özellikle Bkm Mutfak ekibiyle Dedem: Bir Film Kahramanı çok merak ediliyor.
Evet. Ah Be Birader filmi ile Sonbaharda vizyonda olacağız. (Dedem: Bir Film Kahramanı için) Ben o kadar merak edildiğini düşünmüyorum. (Gülüyor.) Dedem: Bir aile kahramanı filmi hayata geçmeyecek. Gerek güncel sinema durumu, gerek oyuncuların artık farklı işlerde yer alması, gerek başka bir komedi anlayışının hakim olması nedeniyle filmi en azından ben ve şirketim 2518 Film olarak yapmaktan vazgeçtik. Belki başka birileri bu filmi hayata geçirir.
Kısıtlı vaktiniz de bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Yeni filminizde başarılar dileriz.