Sütün önemine dikkat çekmek amacıyla 1956 yılında Uluslararası Sütçülük Federasyonu`nun (IDF) aldığı kararla 1 Haziran “Dünya Süt Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Dünya Süt Günü’ne özel Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) tarafından yazılı açıklama yapıldı.
Maliyetlerin yükselmesinin üreticileri olumsuz etkilediğine yönelik yapılan açıklamanın devamında, “2018 yılında 72 ülkede 586 farklı etkinlik ile gündeme getirilen Dünya Süt Günü Türkiye’de ise 1991 yılından bu yana kutlanmaktadır. TÜİK rakamlarına göre 2020 yılında 23 503 790 ton çiğ süt üretilirken, 2021 yılında bu üretim yüzde 1,29 azalarak 23.200.306 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu düşüşün gerçekte daha fazla olduğunu tahmin etmekteyiz.
Dişi hayvan kesimlerindeki artış üretim miktarında da önemli bir düşüşe sebep olmuş ve olacaktır. Pandemi süreci çiğ süt üretimini ve süt tüketimini etkilemezken, girdi fiyatlarının ithalata bağlı olması dolayısı ile kur artışı karşısında maliyetlerin yükselmesi çiftçileri olumsuz olarak etkilemeye devam etmektedir. Son dönemde özellikle yem fiyatlarına gelen yüksek fiyat artışları çiftçimizi hayvan kesimine ve hatta bazı küçük çiftçilerimizi üretimden vazgeçmeye yönlendirmiştir” denildi.
TARIMINDAN ASLA VAZGEÇMEYEN, ÜRETMEYE DEVAM EDEN ÇİFTÇİLER OLMAYA KARARLIYIZ
TÜSEDAD Dünya Süt Günü’nde konuya ilişkin açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Ulusal Süt Konseyinin aldığı karar ile; 2021 yılı soğutulmuş çiğ süt fiyatına göre, çiğ süt yem paritesi hiçbir zaman 1,3 seviyesine ulaşmamıştır. Hatta 2022 yılı ocak ayında 1.006, şubat ayında 0.993, mart ayında 0.820, nisan ayında 0.943 olmuştur. Geçtiğimiz ayın (mayıs) 15’inden geçerli olmak üzere 7,50 TL/l olarak açıklanan fiyat bile pariteyi ancak 1.19 seviyesine getirebilmiştir. Buradan görüyoruz ki; dünyanın kabul ettiği sürdürülebilir parite değeri olan 1.5’e ulaşmak gibi bir çalışma yapılmamakta sanki hedef 1.0’mış gibi bu değerin altına düşüldüğünde fiyat çalışması yapılmaktadır.
Tüm bu dönemlerde, artan girdi maliyetleri nedeniyle parite her zaman olması gerekenin altında kalmış bu durum ise üreticilerin dişi hayvanlarını elden çıkarmasına neden olmuştur. Ancak bundan sonraki süreçte yeni bir yapılanma ve sürdürülebilir planlama ile ülkemiz hayvancılığın yeniden hatırı sayılır seviyelere getirebileceğimize inanıyoruz.”
KISA VADELİ ÇÖZÜMLER ZARAR VERİYOR
“Tarım ve hayvancılığın sorunlarını çözmek için kısa vadeli geçici çözümlerin ülkemize verdiği zararlar açıkça görülmektedir” denilen açıklamanın devamı ise şöyle:
Bu nedenle orta ve uzun vadeli kararlı tarım politikalarının geliştirilmesi önem arz etmektedir. İlgili kurumlarımızda yapılan kan tazeleme ile ülkemiz tarım politikalarında yeni bir döneme girileceği inancıyla üretmeye devam diyoruz. ESK ve TMO’nun gerektiği hallerde piyasaya doğru zaman ve doğru şekilde müdahale ederek üreticiyi destekleyecek yaptırımlar uygulaması biz üreticileri desteklemesi açısından en önemli argümandır.
Çiftçilerimizin ürünlerini farklılaştırarak, markalaşmaya yoğunlaşmaları ve bu ürünlerin özel imtiyazlar ile çiftçiden sofraya, yerel marketlere gıda hijyeni ve kalite güvencesi ile sunulması halinde hem üreticinin hem de tüketicinin kazanması teşvik edilecektir. Çiftçilerin ürettikleri ürünleri katma değerli hale getirebilmesi ve markalaşmalarının sağlanması, ürünlerimizde coğrafi işaretlemenin önemi hakkında çiftçilerin bilinçlendirilmesi için ülke çapında bir tarımsal eğitim seferberliğine ihtiyaç bulunmaktadır.
Buna katkı sağlamak için Derneğimiz dahil olmak üzere hiçbir sivil toplum kuruluşu ve sektör paydaşının katkı koymada kayıtsız kalmayacağına eminiz. Tarım ve Hayvancılıkta yaşanan sorunların kaynaklarının tek taraflı olmadığı bilinmekle beraber sorunların çözümünün de tek taraflı olamayacağı açıktır. Bu kapsamda derneğimiz Türk çiftçisinin ve Türk tarımının gelişimi için çalışmaya devam edecektir.