Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Son yıllarda olumsuz etkilerini daha fazla gözlemlediğimiz, iklim değişikliği, orman yangını ve çevre kirliliğine bağlı olarak, yaban hayatının sürdüğü ekolojik ortamlar zarar görmüştür. Bu olumsuzluklara bağlı olarak 1 milyon tür yok olma riski altındadır” dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ), Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) ile Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘2’nci Ulusal Yaban Hayvanları Kongresi başladı.
İki gün sürecek olan, akademisyenlerin 60 sözlü ve 16 poster bildiri sunacağı kongrenin açılışı Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez, Van Vali Yardımcısı Adem Balkanlıoğlu, İpekyolu Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili İhsan Emre Aydın, Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli, Hakkari Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Pakiş, Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Şındak ile akademisyenler, kurum amirleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla yapıldı.
Kongreye video konferansla katılan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, son yıllarda sel, kuraklık ve orman yangını gibi felaketlerin daha sık yaşandığını belirtti. Felaketlerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal yaşamın korunmasına yönelik çalışmaların arttırılması gerektiğine işaret ettiğini söyleyen Bakan Kirişci, “Üzülerek ifade etmek isterim ki dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde, son 50 yılda memeli, kuş, sürüngen ve balık popülasyonunun yüzde 68’i ortadan kalkmıştır.
Tatlı sularda yaşayan türlerin, üçte birinin nesli de tükenme tehdidi altındadır. Son yıllarda olumsuz etkilerini daha fazla gözlemlediğimiz, iklim değişikliği, orman yangını ve çevre kirliliğine bağlı olarak yaban hayatının sürdüğü ekolojik ortamlar zarar görmüştür. Bu olumsuzluklara bağlı olarak 1 milyon tür yok olma riski altındadır. Ekolojik bozulmaların doğal bir sonucu olarak yaban hayatında yaşanan kayıplar, zamanla insan yaşamını da olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle yaban hayatının korunması ve sürdürülebilirliğinin temini için atılacak adımlar, tercihin ötesinde bir zorunluluk ve sorumluluktur” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ
Türkiye’nin, sahip olduğu biyoçeşitlilikle önemli konumda olduğunu belirten Bakan Kirişci, “Ülkemiz, orta kuşak coğrafyasında yer almaktadır. Deniz seviyesinden başlayarak, yaklaşık 5 bin metre yüksekliğe kadar değişken bir topoğrafyaya, farklı iklim koşullarına ve zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Zengin bitki örtüsü ve farklı iklimsel koşullar, ülkemizin yaban hayvan varlığını da zenginleştirmiştir. Bu durumun avantajıyla, Anadolu’da 150 memeli, 130 sürüngen türü ve 481 kuş türü bulunmaktadır.
Bu türlerin kayıt altına alınarak eksiksiz bir envantere dönüştürülmesi ve düzenli izleme çalışmaları sürdürülmektedir. Bu zenginliğin korunarak sürdürülmesi, ülkemizin bu alandaki ayrıcalıklı konumunu güçlendirecektir. Bu yıl içerisinde gerçekleştirilen envanter çalışmalarında, ülkemizde yer alan 135 sulak alanda kışlayan, 104 kuş türüne ait 1 milyon 396 bin 369 adet su kuşu sayılmıştır. 2021 yılında ülkemizde yapılan çalışmalar neticesinde, 178 türden 33 bin 817 adet kuş halkalanmıştır. Ayrıca, son 3 yılda 10 türden 52 adet yaban hayvanı, tasma takılmak suretiyle izlemeye alınmıştır” dedi.
‘848 DNA VE 665 DOKU HÜCRE ÖRNEĞİ, DONDURULMUŞ OLARAK SAKLANIYOR’
Bakanlık tarafından yürütülen yaban hayvanı üretimi ve tabiata yerleştirme çalışmalarında Anadolu yaban koyunu, alageyik, ceylan, geyik ve kelaynak gibi nesli tehlike altında olan hayvanların üretildiğini ve doğal yaşam alanlarına yerleştirildiğini belirten Bakan Kirişci, geçen yıl 13 adet Yaban Hayvanı Üretim istasyonlarında, 225 adet yaban hayvanı üretimi yapıldığını, bunların 120’sinin doğaya salındığını söyledi. Bakan Kirişci, “Yine aynı yıl içerisinde, 105 bin adet kanatlı av hayvanıyla 4,5 milyon adet alabalık üretilerek doğaya bırakılmıştır.
85 adet Yaban Hayatı Geliştirme sahasında alageyik, geyik, kızıl geyik, ceylan, kelaynak, Anadolu Yaban Koyunu, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban keçisi ve karaca gibi hedef türlerimizin koruma çalışmaları sürdürülmektedir. Bakanlığımız ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsü arasında imzalanan bir protokol çerçevesinde, ülkemizde bulunan 19 büyük memeli yaban hayvanı türünden alınan, 848 DNA ve 665 doku hücre örneği, TÜBİTAK Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde dondurulmuş olarak saklanmaktadır. Koruma altına alınan örneklerin, genetik çalışmalarda yaralanmak üzere ilgili araştırıcıların kullanımına açılması planlanmaktadır” diye konuştu.
100 TÜR İÇİN KORUMA EYLEM PLANI
Türkiye’deki biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla 100 tür için bakanlığın ‘Koruma Eylem Planı’ hazırlandığını da belirten Bakan Kirişci, “Bu sayede türlerin durumu titizlikle izlenmekte ve türlerin doğal ortamlarında korunması için gerekli tüm tedbirler hızlıca devreye alınmaktadır. Bu hafta başında kamuoyuyla bir müjdeyi paylaşmıştık.
2000’li yılların başından itibaren, bakanlık olarak Anadolu Leoparı türünün araştırılması amacıyla başlatılan çalışma neticesinde, ülkemizin muhtelif bölgelerinde Anadolu leoparının bulunması için sistematik fotokapan kurma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Yoğun çalışmalar sonucunda, ülkemizde en son 1974 yılında görülen Anadolu leoparı tekrar görülmeye başlanmıştır. Hepimizi çok mutlu eden bu gelişme çalışma şevkimizi daha da arttırmıştır” dedi.
YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli ise coğrafi yapısı, konumu ve çeşitli ekolojik şartlarıyla önemli özellikler taşıyan Türkiye’nin yaklaşık 11 bin bitki, 132 memeli, 457 kuş türüyle tür zengini ülke olduğunu söyledi. Rektör Şevli, “İnsanoğlu yaşam standartlarını kolaylaştırmaya ve yükseltmeye çalışırken maalesef dünyayı tahrip etmeye devam ediyor. Sebep olduğumuz çevre kirliliğinin bugün bizi etkilemediğini düşünebiliriz.
Ancak bu büyük bir yanılgıdır. Sebep olduğumuz tüm tahribatlar hayat kalitemizi doğrudan etkilemektedir. Ekosistemde her canlının bir görevi vardır. Bu eşsiz dengede, önemsemediğimiz en küçük mahlukat dahi tahrip edildiğinde geri dönüşü mümkün olmayacak zararlarla karşılaşacağız” diyerek, programa emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.
‘DOĞAYA KAZANDIRIYORUZ’
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez ise kongrenin Türkiye’deki nadir bilimsel etkinliklerden olduğunu söyleyerek, “Yaptıklarımızı anlatacak çok şey var. Yaban hayvanlarını koruyoruz, rehabilite ediyoruz. 22 veterinerlik fakültesi ile anlaşmamız var. Bunları doğaya kazandırıyoruz, üretiyoruz, salıyoruz, aşılıyoruz. Üretim istasyonlarımızda nesli tükenme tehlikesinde olan hayvanları ürettikten sonra yaşam alanlarına bırakıyoruz” dedi.
YYÜ Yaban Hayvanlarını Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan da 5 yıl önce düzenledikleri kongrenin 2’ncisini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, “Önceki kongrede aldığımız kararların tamamı hayata geçti. DKMP Genel Müdürlüğü’müz bütün üniversitelerde rehabilitasyon merkezlerine destek verdi. Bu süreçte belirlediğimiz hedeflere ulaştık. Valilerimizin, rektörlerimizin, sizlerin burada olması yükümüzü artırıyor. Bundan sonra daha çok çalışacağız ve daha güzel bilimsel çalışmalarda beraber olacağız. Yaban hayvanlarının insanla hiç temasa geçmemesi gerekiyor. Onun için en önemli faktör, hayvanları yerinde ve doğasında korumaktır” diye konuştu.