Yol kenarında dizili meşe ağacının üzerindeki maske manzarası şimşek gibi çaktı beynimde. Bir yandan oksijen almak için maskeden kurtulmaya çalışırken diğer yandan oksijen kaynağını yok etmek neden?
Dolmuştayım. İneceğim yere az kalmış. Hazırlandım. “Işıklardan sonra müsait bir yerde bırakır mısınız?” dedim. Artık neresi müsait ona bağlı. Benim ineceğim daha doğrusu inmeyi planladığım nokta her daim dolmuşçuların müsait yeri olmuyor. Biz yolcular inecek yere yaklaşınca söyleriz şoför beyler ne zaman müsait yer olduğunu hissederse o zaman bırakır.
Bazen o yere gelmeden bırakır çünkü o an orası işine gelmiştir. Abla böyle indirsem olur mu der ve indirir. Dolmuşların yazılı olmayan kurallarındandır bunlar. Şoförün arkasına oturanın görevinin bütün dolmuştakilerin parasını şoföre uzatma olduğu kuralı gibi.
Neyse, müsait yer ile kafamdaki yer üç beş adım ile aynı Allahtan. Durdu. Kalktım. Kapıda bekliyorum. Kapı takıldı. Abla tekrar açacağım az bekleteceğim seni dedi. Ben acelem olsa bile bu tarz konularda genelde sakinimdir. “Sorun değil” dedim. Kapı açıldı teşekkür ettim indim. Nedense inerken ve binerken bir şey söyleme alışkanlığım var. Tanımıyorum ama insanların yüzünde bir tebessüm oluyor, seviyorum o hissi. Çok erken saatte suratları asık oluyor mesela, ben günaydın dediğimde dönüp şaşırıyorlar. Tek, koltukta, konuşmadan, selam verilmeden oturmalarından olsa gerek. Önce irkiliyor sonra yüzlerine bir tebessüm yayılıyor. Varsa siniri kendini yumuşaklığa bırakıyor. O an, onun gününü değiştirdiğim duygusu bana da iyi geliyor. İnerken kolay gelsin demek çok zor bir şey değil, binerken selam vermek imkansız değil.
Her neyse, konumuz bu da değil.
Dolmuştan indim. Okul yoluna doğru ara sokağa girdim. Yerler akşamdan yağan yağmur nedeniyle çamur, kimi yerler su toplamış. Hoplaya zıplaya ilerlerken. Birden durdum. Gözümün önünden istemediğim bir görüntü geçti sanki. Bir iki adım geri geldim. Sanki değil, maalesef o görüntü gerçekmiş. Yol kenarında dizili meşe ağacının görüntüsü şimşek gibi çaktı beynimde.
O güzelim meşe ağacının dallarının çoğunda asılı beyazlı siyahlı maskeler. Belki kullanılmış belki kullanılmamış. Ne fark eder? Her hâlükârda doğayı kirletmişler.
Bunu isim isim kimin yaptığını, neden yaptığını bilmiyorum ama fark eder mi kimin yaptığı? Neden? Eğlence için mi? Yoksa TikTok fotoğraf ve videolarına yenilerini eklemek için mi? Ah çocuklar ah! O meşenin dalları sizin geleceğiniz, nefesiniz. Bir yandan oksijen almak için maskeden kurtulmaya çalışırken diğer yandan oksijen kaynağını yok etmek neden?
Bizler, anneler, babalar, öğretmenler, esnaf, mahalleli ve tüm ahali bu vebal hepimizin. Bizlerin görevi çocukları mesleğe değil hayata hazırlanmak. Üçgenin iç açılarını öğretirken gönlümüzü açan güzellikleri, toplamayı öğretirken etrafı dağıtmamamız gerektiğini, cümle kurmayı öğretirken “doğayı koru” cümlesini, çıkartmayı öğretirken doğayı parçalamamaları gerektiğini, deney yapmayı öğretirken doğayı kirletmenin uzun ve kısa vadede zararlarını, tarihi yapıları anlatırken doğal güzelliklerin bizim sayemizde doğal ve güzel kalacağını, Peygamberlerin hayatlarını öğretirken “temizlik imandandır” hadisini de öğretmeliyiz. Ve tüm bu değerleri okul çağına bırakmadan gönüllere işlemeliyiz.
Estetik, güzellikten yoksun bu manzaraya bakıp iç geçirdim. Maske yavaş yavaş hayatımızdan çekilirken tekrar o günleri yaşamamak ve daha duyarlı nesiller yetiştirmek için dualar etmeliyiz. Etmeliyiz ki güzel bir gelecek kalsın.