Başarılı Yönetmen ve Senarist Gülistan Acet ile birlikteyiz. Senaryosunu Ferit Karahan ile birlikte yazdığı Altın Portakal Film Festivalinden ödülle dönen Okul Tıraşı filmi,17 Haziran’da seyirciyle buluşacak.
Bizde kendisine hem film hem de kariyeriyle ilgili sorularımızı yönelttik.
Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1985 yılında Batman’da sekiz çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldim. Ailemin çok sık taşınması üzerine çocukluğum; üç şehir ve neredeyse yirmi mahalle ve evde geçti. Bu nedenle kendimi bir yere ait hissetmekte oldukça zorlanıyorum. Yersiz yurtsuz, her yerde yaşayabilir; ama hiçbir yerde mutlu olamam gibi hissediyorum.
Eğitim hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?
İlköğretim’e Batman’da başladım ve sekiz yaşındayken ailemin Mersin’e taşınması üzerine eğitimime Mersin’de devam ettim. Ardından İstanbul’da liseyi, Uludağ Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliğini tamamladıktan sonra ve Artuklu Üniversitesi’nde Kürdoloji üzerine yüksek lisans yaptım.
Yönetmenlik ve senaristlik kariyeriniz nasıl başladı?
Öğretmenlik bölümünden mezun olduktan sonra iki dönem lisede ücretli edebiyat öğretmenliği yaptım ve hayatıma öğretmen olarak devam etmek istemediğime karar verdim. İngiltere’ye gitmek üzere bir dil okuluna kayıt yaptırdım; fakat vize görüşmemin olduğu gün çok ağır bir grip nedeniyle bir hafta kadar hastanede yatmak zorunda kaldım. Ailemin ısrarı üzerine İngiltere’ye gitmekten vazgeçtim ve yapmayı hep ertelediğim sinema eğitimine başlamaya karar verdim.
Yapım 13 adlı bir sinema kursunda eğitim alırken Ferit’in (Karahan) Cennetten Kovulmak filmi için oyuncu arayışında olduğunu öğrendim. Cennetten Kovulmak’ta oynadıktan sonra Yapım 13 bünyesinde ilk kısa filmim Karpuz Cenneti’i çektim. Altın Portakal Film Festivali’nde hem çektiğim Karpuz Cenneti’yle en iyi kısa film ödülünü hem de Cennetten Kovulmak’taki rolümle en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldıktan sonra artık sinemacı olduğuma ikna oldum. Ardından iki kısa film yazıp yönettim, Eski Köye Yeni Adet’i Ferit’le yazıp yönettik, Siyah Atların Ölümü ve Okul Traşı filmlerin ortak senaristliğini yaptım.
Oyunculuk kariyeriniz de var. Yönetmenlik ve senaristlikle kıyaslarsak hangisini yapmak sizi daha çok mutlu ediyor?
İlk oynadığım filmin son oynadığım film olması, cevabı içinde barındırıyor olmalı. Oyunculuğa devam etmedim ve hala senaristlik ve yönetmenlik yapıyorum. Mutluluk değil ama tatmin duygusu, benim için kriter sayılabilir. Kendimi yönetmenlik ve senaristlik yaratımını içinde daha çok tatmin olmuş hissediyorum.
Sizce bir sinema filminin kalitesini hikayenin gerçekliğe dayanma ölçütü mü belirler?
Hikayenin gerçek olması değil; ama gerçekçi olması, kriterlerinden bir tanesi… Distopik ya da bilimkurgu filmlerinin gerçekliğe dayanması beklenmez; gerçekçiliğiyle seyirciyi ikna etmesi beklenir ve bu, başarılı olması için iyi bir ölçüt sayılabilir.
Gerçek hikayeye dayanması, benzersizleşmesini ve bu sayede ilgi çekmesini sağlayabilir. Bu hikayeyi sizden daha iyi hiç kimse anlatamaz ve tüm bu detayları ancak siz bilebilirsiniz hissini seyirciye aktarmak, filmin samimiyetini arttırır. Aslında bu bilgiye çoğumuz farkında olmasak da sahibiz. Bu nedenle işine yazmak dahil olan birçok sanatçı, işe bir parazit gibi çocukluğunu sömürmekle başlıyor.
Komedi ve dram senaryosunu kıyaslarsak biri diğerinden daha zor diyebilir misiniz? Komedi yazmanın daha zor olduğu klişesine katılıyor musunuz?
Birbirine çok uzak bulmuyorum iki türün de işleyiş biçimini ve çalışma disiplinini. Çalışılan senaryo, en nihayetinde çok boyutlu ve uzun bir ön araştırma gerektirir. Senaryoya dahil edilenler kadar edilmeyenler de önemli. Senaryo yazmak da yönetmenlik de elemek ve tercih yapmakla ilgilidir esasında. Sonraki aşama yine çok benzer ilerler; çok boyutlu karakterler, amaçlar, engeller, çatışmalar… İskelet çok benziyor. Buradan sonra komediyi daha zor yazılır hale getiren şey, güldüğümüz şeylerin kültürel kodlarımız ve kişisel tarihimizle ilişkili olarak çok farklılık göstermesi. Eğitim seviyelerimiz bile güldüğümüz şeyleri birbirinden farklılaştırır.
Komediyi biraz daha zorlaştıran bir diğer şey, insanların baştan şartlandıkları ve almak için geldikleri şeyi onlara verememenin endişesinin üzerimizde yarattığı baskıdır belki de. Daha başlarken seyirciye borçlusunuz. Seyirci alış verişiniz bitip evine gittiğinde ya sizden hala alacaklıdır ya da biletinin hakkını sonuna kadar almanın keyfini yaşıyordur. Bu; korku, dram, aksiyon gibi bütün tür filmleri için böyle olsa da komik, fazla göreceli bir şey… Biri için çok komik, diğeri için kaba bir güldürme denemesinden başka bir şey olmayabilir. Yine de senaryo dinamikleri iyi çalışılmışsa seyirciyi tatmin etmek zor değil.
Dizi sektörüyle ilgili düşünceniz nedir? TV veya dijital platformlara dizi projesi düşünceniz var mı?
Kamerayla çekilen her şeyi işime dahil olarak görüyorum. Festivallere gönderilmeyen her işe üvey evlat muamelesi yapma yatkınlığımız var bağımsız sinemacılar olarak çoğumuzda ama dizi yapmayı sinema filmi yapmaktan daha az önemli bulmuyorum. Sadece diziler, daha hızlı tüketilen, senaristi ve yönetmeniyle değil oyuncularıyla anılan işler olduğundan kariyerime senarist ve yönetmen olarak devam ettiğim sürece sinema filmlerine öncelik vermenin daha akıllıca bir seçim olacağı kanısındayım. Oyunculuk yapıyor olsaydım dizi sektöründe olmayı daha çok tercih edebilirdim. Dizide yönetmen olarak bağımsız karar vermeniz daha zor; çünkü memnun etmeniz gereken yapımcılarınız ve seyircileriniz daha fazla.
Eski Köye Yeni Adet filminiz; hem gişede, hem TV’de çok fazla seyirciye ulaştı. Aynı kadroyla ikinci bir film veya başka bir hikâyeyle komedi ağırlıklı yeni bir film düşünceniz var mı?
Çekilme ve vizyona girme şartları göz önünde bulundurulduğunda önemli bir başarı elde ettiği söylenebilir. İnsanların Yeşilçam filmlerine duydukları özlem ve nostalji duygusunu tatmin etti. Uzun bir süre devam filmini yapmamak için direndik ama hem Eski Köye Yeni Adet’in devam filmi için hem de yeni bir komedi filmi için senaryo çalışmalarına başladık.
Ferit Karahan ile birlikte senaryosunu yazdığınız, Altın Portakal ödüllü filminiz, Okul Tıraşı, 17 Haziran’da vizyona giriyor. Oyuncu kadrosundan ve konusundan biraz bahseder misiniz?
Konusunu kısaca şöyle özetleyebilirim: Şehirden tamamen izole, baskı ve disiplinin hakim olduğu bir yatılı ilköğretim okulunda okuyan Yusuf, esrarengiz bir şekilde hastalanan durumu her an daha da kötüye giden arkadaşı Memo’yu hastaneye ulaştırmak istemektedir. Başlangıçta okul bürokrasi yüzünden hastaneye götürülmeyen Memo, sonrasında karların yolları kapatmasından dolayı bir türlü hastaneye ulaştırılamaz. Yolların açılmasını bekleyen öğretmenler ve öğrenciler, bu işten yakalarını sıyırmaya çalışırlarken aralarındaki hesaplaşmalar da gün yüzüne çıkar.
Filmin kadrosunda Mahir İpek, Ekin Koç, Cansu Fırıncı, Melih Selçuk, Münircan Cindoruk ve yerel oyunculardan Samet Yıldız, Nurullah Alaca gibi isimler yer alıyor.
Altın Portakal haricinde filminiz hangi festivallerde boy gösterdi?
Okul Tıraşı; Berlin Film Festival-Panorama, BFI London, Karlovy Vary, Moscow, Hong Kong, Taipei, Taiwan, Shanghai, Chicago Uluslararası Film Festivali olmak üzere yüzden fazla festivalde gösterildi.
Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz. Yeni projelerinizde tekrar buluşmak üzere. Okul Tıraşı filmine gişede de başarılar diliyoruz.