Kıymetli okurlarım bu hafta sizlere gözümün gördüğünce bir akşamdan ve bu akşamın getirdiklerinden bahsetmek istiyorum.
Bugün, Sorgun ilçemizde 1. Kitap Fuarı için bulunuyorum. Yozgat, ikidir beni kalın ve gri bulutlarla, şıkır şıkır yağan bir yağmurla karşılıyor. Bereketli olsun demek de elbette bize düşüyor.
Sessiz ve sakin bir akşamın çay seven gözü olarak bu büyük ilçenin narin bir kafesinde oturup deminde çay içtim. Narin bir kafe diyorum çünkü nostaljik döşemeleri, dizaynı ve loş ışıklarıyla insanı cezp eden bir mekan. Genelde hayalini kurduğumuz eski mekânlardan birine benziyor. Bana; modern dünyanın kenarında oturup hayatı seyretmek gibi hissettirdi. Bu güzel mekânda oturup düşüncelere dalınca insanın aklı olmadık yerlere uçuveriyor, olmadık düşüncelere dalıveriyor.
Anadolu’m, sevdamız ve vatanımız Anadolu! İçinde binlerce sırrı, kadim bilgiyi barındıran dünyanın en özel bölgesinde yaşamayı nasip eden Rabbime şükürler olsun. Bu cennet vatanın neresine giderseniz gidin, selam ile gittiğiniz sürece muhabbet bulur ve insanlık görürsünüz. Hiç tanımadığınız birinden göreceğiniz iyilik ve samimiyeti bazen en yakınınızdan dâhi göremezsiniz. İşte Anadolu’nun yani hem millet olarak hamurumuzda olan hem de yüce dinimizin bize getirdiklerinden edep, hayâ ve yüreğimizin köşesinde bekleyen merhametle şefkat bir olup ortaya bizi, biz olan insanı yani özlenen insanı çıkarıyor.
Şimdi kulağıma dolan bir Anadolu ezgisinde sevdanın gamlı sözleri bile kendi içinde edepli ve çok incelikli. Çünkü içimizde dosta, sevdaya kızgınlık yoktur, ancak ve ancak ince bir sitem olur ki bu sitem de karşımızdaki kişiyi incitecek boyutta değildir. Siteminde bile nezaketi elden bırakmayan kültürümüz gerçekten muhteşemdir.
Dünyanın hemen her yerinde yok olan duygular, kaybolan güzel hasletler henüz Anadolu’muzda kaybolmadı. Kaybolmaması duası hepimizin dilinde olmalı diye düşünüyorum. Kötünün içimizde yeri yoktur, zira kötülüğün de öyle ve var olan kötülükler ne yazık ki yine bizden kaynaklıdır. Yani yaşayan insanlardan kaynaklıdır. Çünkü insan tamahkârdır, doyumsuzluğu ve bencilliği kötülüklerin temel nedenlerindendir. Tabii ki hepsini birleştirip cehalette toplamakta fayda var. O halde, mücadele etmemiz icap eden şey cehalettir.
Özünde var olan iyilikleri saklamayan, isteyene cömertçe dağıtan memleketimizi mamur etmenin, kötülüklerle ve var olan her zorlukla mücadele etmenin yolu gerçekten de cehaletle mücadeleden geçiyor. Okumayan bir toplumu, bilgiyi aramayan insanı ilerletmek zordur. Çünkü cehaletin kendi içinde yüksel surlarla çevrili bir duvarı var. Bu duvarı aşmak hiç de kolay değildir. Bu nedenle özellikle gençlerimizin yaşam standartlarını geliştirmek, onları bilgiyle yani kitaplarla buluşturmak ve dilimizi, kültürümüzü, tarihimizi, dinimizi öğretmek zorundayız. Ancak ve ancak böyle başarıya ulaşabiliriz.
Kıymetli okurlarım, mutlak suretle geleceği inşa etmenin yolunda ilerlemek, bilgiye ulaşmaya çalışmak, sahip olduğumuz değerleri korumak neslimizin yani şuan sancağı elinde tutan bizlerin görevidir. Gelecek neslin kendine göre dertleri ve zorlukları olacak. Onların bizden daha iyi olması gerekliliği aşikârdır. Ve yine onları bizden daha iyi yetiştirmenin yolu da yine kitaplardan, okullardan geçmektedir. Geleceğin sancaktarlarını geleceğe hazırlamak bizim mükellef olduğumuz en temel görevler arasındadır diye düşünüyor ve hepinize esenlikler diliyorum.
Unutmadan, “Nargile Cafe” isimli bu narin mekânın sahibi Harun Bey’e muhabbetinden, nezaketinden hem de deminde içirdiği çayından ötürü teşekkür ederim. Güzel günler göresin, güzelliklerle ilerleyesin Sorgun.