Doç. Dr. Marilena Z. Leana Taşcılar ile üstün zekalı çocukları konuştuk.
Merhaba, öncekile bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimimi İstanbul Üniversitesi’nde tamamladım. Lisansım rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında, yüksek lisans ve doktoram ise psikoloji alanında. Lisans eğitimimden itibaren üstün zekalı çocuklarla çalışma fırsatım oldu ve daha sonra üniversitedeki değerli hocam Prof. Dr. Ümit Davaslıgil’in önderliğinde Türkiye’de ilk defa İstanbul Üniversitesinde açılan Üstün Zekalılar Öğretmenliği anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım.
2002 yılında kurulan bu bölüm daha sonra MEB üniversite işbirliği kapsamında bir pilot uygulama okulunda üstün zekalı çocuklara eğitim vermeye de başladı. Dolayısıyla işi mutfağında öğrendim diyebilirim. 20 yıldır bu çocuklarla, anne babalarıyla ve öğretmenleriyle çalışıyorum. Çeşitli burslar kazanarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Almanya’da akademik çalışmalar yapma fırsatım oldu. Şu an akademik kariyerime İstanbul Üniversitesi -Cerrahpaşa, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü, Özel Yeteneklilerin (Üstün Zekalıların) Eğitimi ABD doçent olarak devam ediyorum.
Çocuğumuzun üstün zekalı/yetenekli olduğunu nasıl anlarız?
Farklı yaş dönemlerinde farklı belirtileri olabilir. Ancak bu temele aldığınız zeka kuramına göre de değişkenlik gösterebilir. Bir anne baba olarak gözlemlediğimiz beceriler gelişimin hemen hemen her alanında yaşıtlarının ilerisinde gitmesi diyebiliriz. Erken konuşma, erken yürüme, bebeklik döneminde anlamlı bakışlar gibi özellikler de saymak mümkün. Bunların yanı sıra erken çocukluk döneminde en çok göze batan özellikleri merak duydukları konular hakkında bitmek bilmeyen soruları diyebilirim. Çok farklı konulara merak duyabiliyorlar ve bu konular hakkında en ince ayrıntıyı öğrenmek isteyebiliyorlar.
Buna benzer işaretler gördüğümüz zaman bu konuda çalışan bir uzmandan görüş almak gerekirse bir zeka testi uygulayarak yola devam etmek çocuğun gelişimi açısından büyük önem taşıyor.
Üstün zekalı çocukların aileleri ne gibi zorluklar yaşıyor?
İlk yaşadıkları durum ‘yetersizlik’ hissi diyebilirim. Nasıl yaklaşmaları gerektiğini, eğitimlerini nasıl düzenlemeleri gerektiğini bilemeyebiliyorlar. Ki bu da aslında çok olağan bir durum. Yetemeyeceklerini, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayamayacaklarını düşünüyorlar. Burada önemli olan çocuğu çok iyi gözlemlemek ve yetenekli olabileceğini düşündükleri alanlarla ilgili beselemeye, uyaran sunmaya, fırsatlar yaratmaya çabalamaları. Ailerlerin çoğu kendini bu konuda yalnız hissediyor çünkü ülkemizde bu konuda uzmanlaşmış kişi sayısı oldukça sınırlı. Ne yazık ki pek çok öğretmen, psikolog bu çocukların ihtiyaçlarının farkında değil.
Üstün zekalılığın yanında getirdiği olası durumlardan karşısında da zorlanabiliyorlar. Örneğin çocuklarının bitmek bilmeyen sorularını yanıtlayamıyor olmaları ya da çocuklarının toplumsal olarak kabul görülmediği/dışlandığı ortamlarda mücadele etmek durumunda kalmaları doğal olarak aileleri yoran etmenlerden.
Üstün zekalı çocukların eğitimi nasıl olmalıdır?
Üstün zekalı çocukların eğitimi, özel eğitim kapsamında ele alınıyor. Dolayısıyla potansiyellerini geliştirebilmeleri, yeteneklerini ortaya koyabilmeleri için eğitimsel ihtiyaçlarına uygun bir eğitim almaları gerekiyor. Bu ne anlama geliyor, hazırbulunuşluk düzeyleri dikkate alınarak, ilgi alanları dikkate alınarak eğitimin içeriğinin farklılaştırılması; gerektiğinde sınıf atlatılmaları, üst sınıflardan ders alabilmeleri, üniversiteye daha erken yaşta giriş yapabilmeleri demek. Bunların yanı sıra kendilerine benzer çocuklarla bir arada olabilmeleri için tam zamanlı ya da yarı zamanlı gruplamaların yapılması ya da bulundukları sınıflarda içeriğin onlara göre düzenlenmesi gerekiyor. Tüm bunlar farklı farklı yaklaşımlar, Biri diğerinden üstün olmamakla birlikte, bazılarının bir arada kullanılması daha iyi sonuçlar ortaya koyabiliyor.
Bu konuda Türkiye’deki eğitim sistemini yeterli buluyor musunuz?
2002 yılında bölümü ilk kurduğumuz dönemle kıyasladığımda 20 yılda oldukça yol aldığımızı söyleyebilirim. Ancak henüz yeterli diyemiyorum ne yazık ki. Erken dönem okula başlama ya da birinci sınıfta sınıf atlatma gibi düzenlemeler var ancak ileriki dönemlerde sınıf atlama, üsten ders alma ya da üniversiteye erken yaşta girme gibi imkanlar henüz ülkemizde mümkün değil.
Bununla birlikte gruplandırma noktasında benzer özelliklere sahip yaşıtlarıyla eğitim alabilecekleri özel kurumlar mevcut. Örgün eğitimin dışında da yine kendilerine benzer çocuklarla devlet destekli bir kurum olan BİLSEM’lerde (Bilim ve Sanat Merkezlerinde) bir araya gelebiliyorlar. Ancak şu anda ülkemizde bu konudaki en önemli sorunlardan bir tanesi öğretmen yetiştirme konusu diyebilirim. 2002’de kurulan Özel Eğitim bölümü yakın zamanda YÖK tarafından tüm özel eğitim alanlarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlendi.
Bu durumda özel eğitim öğretmenliğinde okuyan öğretmen adayları örneğin hem zihinsel yetersizliğe sahip, hem işitme engeline sahip hem de özel yeteneklilere yönelik eğitimler alıyorlar. 3-4 ayrı program aynı program altında birleştirildi ancak özellikle özel yetenekli/üstün zekalı çocuklara öğretmenlik yapabilecek yetkinlikte yetiştiklerini söylemek mümkün değil maalesef. Öte yandan sınıf öğretmenliği programlarında da üstün zekalı çocukların eğitimleri ya da özellikleri konusunda verilen dersler ne yazık ki olmadığı için sınıf öğretmenleri de bu konuda yetersiz yetişmekte. Tüm bunların öğretmen yetiştirme noktasında tekrardan gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dünyada üstün zekalı çocukların eğitimiyle ilgili farklı uygulamalar var mıdır yoksa bir standarttan söz etmek mümkün müdür?
Hemen hemen her ülkenin bu konuda farklı bir eğitim politikası olduğunu söyleyebilirim. Çeşitlilik açısından en zengin ülke Amerika Birleşik Devletleri. Orda farklı eyaletlerde farklı uygulamalar görmek mümkün. Araştırmalarla içerikler güncelleniyor ve bu çocukların eğitim politikaları da gözden geçirilerek değişiklikler yapılıyor diyebilirim.
Son olarak bize biraz “Çocuğum Üstün Zekalı Mı?” isimli kitabınızdan bahsedebilir misiniz?
Bu kitap benim için yazması çok keyifli bir kitap oldu. Su gibi aktı diyebilirim, okuyuculardan da aynı yorumu alıyorum sıklıkla… 20 yıllık deneyimimi özellikle de çocukların kendisinden öğrendiklerimi aktarmaya çalıştım. İçerisinde fazlasıyla bilimsel veri var ancak yine de dilini basit tutmaya çaba gösterdim. Bu çocukların ihtiyaçlarını hem anne babaların hem de öğretmenlerin anlayabileceği bir dilde özetlemeye çalıştım.
Kitabın en çok beğenilen kısımları içindeki minik ödevler, alıştırmalar, QR kodları ve önerdiğim diğer kitap ya da filmler. ‘Kitap içinde kitap okuyoruz‘ şeklinde güzel yorumlar alıyorum. Minik etkinlikler hem öğretmenlerin sınıfta hem de anne babaların evde çocuklarını daha iyi anlayabilmeleri ve destek olabilmeleri için hazırlandı. Üstün zekalı çocukların dünyalarını keşfetmek ve onların yoluna bir deniz feneri misali ışık tutmak isteyenler için bir başucu kitabı oldu diyebilirim.