”Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır” sözünün altındaki derin anlamlar ile bizleri bilakis düşünmeye sevk eden ulu önder Mustafa Kemal Paşa değil midir?
Türk toplumunun ataerkil yapısından şekil alan gelenek ve göreneklerimiz kız çocuklarını baskılayıcı bir karaktere sahiptir. Namus kavramı adı altında sergilenen aşırı korumacı tutum, kızların çalışma sektöründeki yerinden tutun okuma yazmaya kadar oldukça geri planda kalmasına sebebiyet vermiştir. Anayasamızda bu eşitliksizlikleri çözmek adına birtakım değişiklikler gerçekleştirilmiştir.
Örneğin 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış, 2001 yılında aile arasında eşlerin eşit olduğu vurgusu yapılmış, 2004 yılında ise kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu ve devletin bu eşitliği hayata geçirmekle yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Böylece kadının toplumun bir ferdi olduğu nihayet anımsanmıştır.
Peki gerçek gerçeklikte bir kadının toplumumuzdaki yeri nedir ? O kadar fazla örneği mevcut ki.. Sen kızsın şunu bunu yapamazsın. Kız kısmı dediğin şöyle olur… Kalıplaşan hayatlardan, kalıplaşan yargılardan ve insanı cinsiyeti ile birbirinden ayrı, farklı köşelere fırlatıp atan dar zihniyetlerden uzaklaşamadık ne yazık! Aman kızım bir şey olur, geç kalma . Aman şehir dışında çalışamazsın kız başına, yurtdışına çıkamazsın..
”Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde, Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde. Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok, noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde.”
Hayatın en önemli yapı taşlarının mimarlarını bıraksalar da kültür kazansalar, toplumun birer parçası olduklarını hissedebilseler.. Kurallara boğulan bu cinsiyetin de bir insan olduğu keşke unutulmasa! Nice zeki kızlar sırf izin alamadıkları için ne okul okuyabiliyorlar ne de toplumdaki konumlarını bulabiliyorlar. Resmen gökyüzünde kaybolmuş minik bir yıldız gibiler aydan ışık geldiğinde parlamaya hazır olan.
Hayatları yine hayatlar öldürüyor oysa ki kimsenin bir başkasının hayatını kendi istekleri doğrultusunda o kişinin ne düşündüğünü önemsemeden yönlendirmeye hakkı yoktur.
Kadınlar erkeklerin çamaşırlarını yıkayıp ütü yapacak ve erkekler tarafından eve hapsedebilerek çocuklara bakmakla mükellef birer obje değildir. Onlar ne zaman insan statüsünde düşünülürse o zaman ilerleme ilelebet olacaktır.