Kolektif bilinç ve toplumsal refleksler üzerine aforizmalar… Hepimiz hayatın birçok alanında doğru bulmadığımız, içten içe vicdanımızı rahatsız eden pek çok şeyle karşılaşırız. Bazen bunu o an için görmezden gelir, yolumuza devam ederiz.
Öyleki dondurucu bir soğukta gece yarısı eve yetişme telaşıyla koştururken metroda, üst geçitte ya da pekala sokakta incecik tişörtüyle küçük bedenini soğuktan -sözde- korumaya çalışan o çocuğa bakarız ama görmeyiz daha doğrusu görmek istemeyiz. Yanından hızlıca geçip gittiğimizde belki bazılarımızın sadece birkaç saniyeliğine vicdanını rahatsız eden bu sarsıcı gerçeğin etkisi pek de kalıcı olmaz.
Fakat yine aynı “biz” tanımadığımız bir kadın, çocuğuna sesini yükselttiği için yanımızda duran biri kadına tepki gösterdiğinde hemen olaya dahil olur ve kadından doğru davranışı yapmasını bekleriz herkesle beraber.
Peki ne değişiyor da bu kadar duyarlı bir hale geliyoruz birdenbire? Herkesin görüp sessiz kaldığı olaylara bizler de sessiz kalıyoruz da neden toplumdan tepki gören olaylara tepki göstermeyi bir borç biliyoruz? Bunun birçok cevabı olabilir ama en başta toplumsal refleksler harekete geçince cesarek buluyor olmamız geliyor sanırım.
Çünkü bütünden ayrışmak istemiyoruz. Öyle ya alacağımız olası kötü bir karşılığı tek başımıza sırtlanmaktansa bölüşmek daha kolay geliyor her zaman.
Bir de önceki olaylarda göstermediğimiz tepkinin bizi huzursuz eden etkisinden kurtulmak istememiz ve sessiz kaldığımızda yalnızlaşacağımız korkusu da etkili bir tetikleyici faktör elbette.
Sürekli yaşadığımız bu küçük olaylar zamanla birikip bir zayıf noktaya dönüştüğünde ise tepki verirken orantıyı yakalamakta zorlandığımız olur çoğu zaman.
Burada Friedrich Nietzsche’nin başlarda kendisine yapılan birçok eleştiriyi önemsemiyor gözükmesine rağmen bir faytoncunun ata eziyet ettiğini gördüğünde yere çökmüş atın önünde dizleri üzerine yığılıp ağlayarak attan insanlık adına özür dilemesi geliyor aklıma. Öyle ki Nietzsche bu olaydan sonra akıl sağlığını yitirecek ve hayatı bambaşka bir yöne evrilecektir.
Şüphesiz bu tepkinin nedeni, çevresinde pek de hayvansever biri olarak bilinmeyen Nietzsche’nin sadece o ata yapılan kötü muameleden etkilenmesi değildir. Daha önce bastırdığı bütün ertelenmiş, gösterilmemiş öfkelere artık daha fazlasının eklenemeyeceği bir noktayaya gelinmiş olmasıdır.
“Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa, bir canavar olmayı da göze alsın. Çünkü karanlığa uzun süre bakarsanız, karanlık da sizin içinize bakmaya başlar.” diyen Nietzsche’nin belki de gördüğü insanlık dışı davranışlara sessiz kalırsa aynı karanlığa çekileceği inancı ve onun getirdiği korku, bu patlama noktasının başlangıcı oldu onun için.
Son zamanlarda özellikle sosyal medyanın etkisiyle çoğunluğun tepki gösterdiği olaylara insanların twitleriyle saldırması da aynı psikolojiden ileri geliyor sanırım. Bu daha önce gösterilmemiş yerinde tepkilerin, bir tür günah çıkarma ayini, diğer bir değişle bir “Nietzsche patlaması” olsa gerek.