Doğanın nefesi; “Çiçeklerin, ağaçların rüzgarda fısıltılarını duyuyorum. Her kelimeyi ve bütün duyguları algılayabiliyorum.”
“Tüm dünyada yağan yağmurun sesini duyuyorum. En ufak yağmur damlasının sonsuz okyanusa düşerken çıkardığı sesi bile hissedebiliyorum.”
Bu durumların gerçek olduğunu düşünün. Çevrenizdeki doğa ile, varlığını çoğu zaman dikkate almadığımız hatta bazen unuttuğumuz doğa ile, bu kadar derin ve içsel bir bağlantınız olduğunu düşünün. İnsan dilinde karşılığı olmayan duyguları, hisleri ve düşünceleri anlayabildiğinizi düşünün. Doğanın dışında değil, kalbinde olduğunuzu hayal edin.
Aslında bu farkındalık seviyesine ulaşmak imkansız değil. Doğa ile iletişime geçmek sandığınızdan daha kolay. En basitinden, yolda yürürken yanından geçtiğiniz bir ağacın yanında durun. Bu kez yanından yürüyüp geçmeyin, onu inceleyin. Köklerinden başlayarak tepesine kadar bakın; dallarını, yapraklarını, tomurcuklarını inceleyin . Küçücük bir tohumdan nasıl bu kadar kudretli ve hayat veren bir ağaca dönüştüğünü düşünün. Ağacın gövdesine dokunun ve gözlerinizi kapayın.
O sadece bir bitki değil, bundan çok daha fazlası .
Ağacın içinden geçen enerjiyi, yaşam gücünü ve pozitif duyguları hissetmeye çalışın. Bu enerji doğanın enerjisi ve etrafımızda, yaşayan doğanın bizzat kendisinde bulunuyor. Bu yüce enerjiyi hissetmek için yapmamız gereken durup ona kulak vermek ama şehir hayatında bunun için zaman ayırmak bir yana bunu düşünmüyoruz bile .
Oysa doğanın enerjisi bizim için gerekli ve üstümüzde iyileştirici etkiye sahip . Eskiler onun kıymetini daima bilmiş ve doğayı korumak için ellerinden geleni yapmıştır. Bunu köylerimizdeki insanların yüzlerinden, hayatlarından ve doğayla etkileşim halinde oldukları anlardan anlayabiliriz . Onlar bitkilere ve hayvanlara gelir kaynağı olmalarının ötesinde bir saygı ile yaklaşmışlardır. Bununla ilgili paylaşmak istediğim çok güzel bir örnek var.
Memleketimde köylerdeki boş tarlalarda bolca kayın ağacı bulunur. Tarla boş durmasın diye köylüler tarlaya kayın ağacı ekerler, tarla kullanılmadığı sürece kayın ağaçları orada durur ve insanlara oksijen, hayvanlara ise yuva sağlar. Tarlaya ihtiyaç duyulması halindeyse ağaçlar kesilir ve elde edilen odunlar ihtiyaç sahiplerine kışlık yakacak olarak verilir. Bu süreç bu şekilde devam eder.
Gördüğünüz gibi çevremizdeki doğa ile bağ kurmak ve doğaya saygı duymak aslında çok basit. Şehir hayatında sürekli gördüğümüz betondan ormanlar yerine gerçek ormanları kucaklamalı, onları sevmeli ve korumalıyız.
Bir daha dışarı çıktığınız zaman kendinize izin verin ve çevrenizdeki doğa ile iletişime geçin. Bırakın pozitif enerjisi sizi sarsın ve iyileştirsin.
Doğayla kalın.