Ülkemizin kuzeyinde bir haftadır Rusya-Ukrayna savaşı yaşanıyor. Geride bıraktığımız haftada cephede neler yaşandığına, savaşın nedenlerine ve gelişimine değineceğim.
1990 yılında batı Rusya’ya bir söz vermişti. Avrupa doğuya yani Rusya’ya doğru genişlemeyecek Rus topraklarını tehdit etmeyecekti. Ancak geçen otuz yılda Avrupa sözünü tutmadı ve doğu Avrupa ülkelerini NATO’ ya aldı.
Biliyorsunuz ki NATO soğuk savaş zamanında Sovyet Rusya tehditine karşı başını ABD’nin çektiği dahil olan ülkelerin askeri alanda yardımlaştığı ve düşmana karşı ortak hareket ettiği bir oluşum. Batı Polonya ve Romanya’ya Rusya’yı hedef alan füzeler yerleştirdi. Ukrayna’yı ise NATO’ya ve AB ye alma konusunda flört ediyor. Bu durum şu anlama geliyor. Rusya’nın batı tarafından kuşatılması. Rusya’ haliyle burnunun dibinde NATO veya kendisine karşı silahlandırılmış bir ülke istemiyor.
Bu yüzden ordusuyla birlikte bir hafta önce Ukrayna’yı işgal etti. Kuzeyden Belarus, doğudan Donbass ve güneyden Kırım üzerinden 190.000 askeriyle Ukrayna’yı kuşattı. Bu tam bir kıskaç operasyonu. Cephedeki güncel haritaya baktığımızda Rusya’nın Ukrayna’nın güneyde Karadeniz’le bağlantısını kesmek istediğini görüyoruz.
İşgal başladığından beri 600.000 Ukraynalının ülkeyi terk ettiğini görüyoruz. Ukrayna başkanı Zelenski’nin ise ABD’nin seni tahliye edelim teklifini reddedip vatanında kaldığını ve kahramanca ordusunun ve halkının başında kalıp direndiğini görüyoruz. Bu işgal karşısında NATO ve ABD’nin Rusya’yla askeri çatışmaya girmekten kaçındığını ve işgalci Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlar uyguladığını görüyoruz.
Her ne kadar Kremlin’den yaptırımlar bizi etkilemez dense de bu yaptırımların orta ve uzun vadede Rus ekonomisine büyük zarar vereceği aşikar. Savaşın yedinci gününde Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkov’da büyük yıkım olduğu ve 10’u çocuk 300 sivilin öldüğü bildirildi. Rus ordusunun ise 29 uçak, 29 helikopteri ve 6000 askerinin etkisiz hale getirildiği bildiriliyor.
Bu arada Ukrayna’ya sattığımız Bayraktar SİHA’larının cephede şov yaptığı ve Rus hedeflerinin etkisiz hale getirdikleri bilgisi geliyor. Geçen gün bir Amerikan uydu firması 64 kilometre uzunluğundaki Rus askeri konvoyunun başkent Kiev’in hemen dışına geldiği görüntüleri kamuoyuyla paylaştı. Bir hafta geçmesine rağmen Rusların Kiev’i ele geçiremeyişleri, Kiev’e girseler bile büyük bir direnişle karşılaşacakları ve Rusya’nın Ukrayna’da bataklığa çekildiğini görüyorum. Ama Putin’in sonuç almadan ordusunu geri çekmeyeceğini inat edeceğini öngörüyorum.
Putin’in hedefi eski komedyen yeni başkan Zelenski’yi düşürmek ve iktidara Rus yanlısı kukla bir hükümet getirmek ve Ukrayna’yı ortasından geçen Dinyeper nehrini yeni bir Berlin duvarı olacak şekilde Ukrayna’yı bölmek.
Bu sıradan bir savaş değil çünkü Rusya nükleer bir güç ve köşeye sıkışması halinde nükleer silahlarına davranması tehlikesi var. Bu da 3. Dünya savaşını tetikleyebilir. İnşallah böyle bir şey olmaz ve bu işgal ateşkesle sonuçlanır. Bu arada 90 yıl önce bugünleri gören ve boğazların, Karadeniz’in güvenliğini sağlayan Montrö anlaşmasının mimarı Atatürk, ölümünden bir asır sonra bile Türkiye’yi ve bölge barışını korumaya devam ediyor.
Taraflar arasında barış müzakereleri devam ediyor. Savaşın kazananı olmaz. Sığınaklarda korku içinde bekleyen çocuklar, kadınlar cephede hayatını kaybeden her iki tarafın askerleri ve geride bıraktıkları gözü yaşlı aileler… 21. yüzyılda modern dünyada anlaşmazlıkların çözümü mermilerde değil, çiçeklerde.