Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, gündemdeki Ukrayna Rusya krizi ile ilgili çarpıcı bir açıklama yayımladı.
Davutoğlu’nun sosyal medya hesaplarından yayımlanan 6 dakikalık konuşmada, Ukrayna krizinin uluslararası bir krize dönüştüğü vurgulanırken, Türkiye’nin acilen NATO içinde etkin ve proaktif bir diplomasi yürütmesi gerektiği ifade edildi.
Davutoğlu, “Ülke içinde sorunlarımız olsa da, dış politikada Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde ortak çizgide buluşmalıyız” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu’nun konuşması şu şekilde:
Rusya Devlet Başkanı Putin’in dün açıkladığı kararlar sonrasında Ukrayna krizi son derece kritik bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Uluslararası toplum Ukrayna’ya odaklandı. Bu kriz artık iki ülke arasındaki herhangi bir kriz olmanın ötesine geçmiş, Karadeniz, Doğu Avrupa, Avrasya dengelerini etkileyebilecek küresel nitelikli bir kriz haline dönüşmüştür.
Bu krizin doğrudan tarafı olmamakla birlikte, Ukrayna’ya ve Rusya’ya aynı anda komşu olan en önemli NATO ülkesi olan Türkiye için artık kriz kritik aşamanın da ötesine geçmiş bulunuyor. Maalesef bu kriz esnasında takip edilen diplomasi etkin bir arabulucuğu beraberinde getirmediği gibi, kriz süreçlerinin nabzını tutma konusunda da belli zaafları ortaya çıkardı. Buradan iktidara bir kez daha seslenerek ifade ediyorum; Artık Soğuk Savaş sonrası dönemin taşları teker teker oynuyor. Sistemik bir depremle karşı karşıyayız. Hep beraber Türkiye’nin geleceği ile ilgili bu krizin sonuçlarına odaklanmak ve sağlıklı bir değerlendirme yapmak durumundayız. İktidar sahiplerine 5 önemli konuda çağrıda bulunuyorum ve Türkiye’nin bu krizle ilgili temel yaklaşımını bu 5 ana çerçeveye oturtmaları tavsiyesinde bulunuyorum.
Birincisi, krizin doğrudan çatışma ihtimali aşamasına gelmeden önce, Montrö Anlaşması’nın getirdiği bütün kurallara harfi harfine uyacağı deklare edilmeli ve Boğazlar üzerinden Türkiye’nin herhangi bir savaşın parçası haline gelmesinin önüne geçilmelidir.
İkincisi, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda tavizsiz bir politika takip edilmeli ve herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğünün sarsılmasının doğurabileceği daha geniş ölçekli krizler konusunda hem Rusya nezdinde, hem NATO ve diğer ülkeler nezdinde doğrudan temaslarda bulunulmalıdır.
Üçüncüsü, maalesef NATO’nun en önemli ülkelerinden birisi olan Türkiye, bütün bu süreçte NATO istişarelerinin dışında kalmıştır. NATO liderlerinin yaptığı son dönemlerde yaptığı üç önemli zirveye Türkiye davet edilmemiştir. Dolayısıyla NATO içindeki görüş ayrılıklarının da doğrudan nabzını tutarak etkin bir rol oynama ve NATO içinde Türkiye’yi olabilecek risklere karşı korumak konusunda önemli bir aracı kaybettik.
Artık krizin bu aşamasında Türkiye, NATO’nun bütün mekanizmalarında doğrudan görüş beyan eden veya bu krizden etkilenecek bir ülke olarak bu görüşlerini NATO ülkeleri nezdinde ifade eden bir konuma derhal geçmelidir.
Dördüncüsü, Rusya Türkiye’nin tarihi dostudur, tarihi komşusudur. Gerilimli dönemlerimiz de oldu, barış dönemlerimiz de. Rusya ile ilişkilerimizin özenle yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim. Ancak bu özen, Putin’in son konuşmasında da olduğu gibi tarihi referanslarla Türkiye’yi karşısına alan bir tutum içerisine girmesini asla mazur göstermez. Rusya ile ilişkilerimizi, istişarelerimizi kapsamlı bir şekilde derinleştirmeliyiz, Avrasya ölçekli istişarelere devam etmeliyiz ve Rusya nezdindeki etki gücümüzü Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bağlamında bir arabuluculuk için de kullanmaya çaba sarf etmeliyiz.
Beşincisi, bütün bu gelişmeler soğuk savaş sonrası dönemin temel stratejik depremlerinin, kalıntılarının, sarsıntılarının hissedildiği bir dönemin başladığını gösteriyor. Birleşmiş Milletler sistemi etkisizdir.
Rusya’nın Suriye’de takip ettiği politika ile Ukrayna’da takip ettiği politika arasındaki çelişkiler, her an her ülkenin başka ülkeye müdahale edebileceği kanaatini oluşturmuş bulunuyor. Son dönemde Rusya’nın Donetsk ve Luhansk kendi ifadeleriyle “Cumhuriyetlerini” tanıması, ulus devletlerinin yapılarını çözecek çok tehlikeli bir süreci başlatır. Bu bağlamda Moldova, Gürcistan, Azerbaycan, Suriye, Irak, Bosna Hersek gibi ülkelerin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye açık ve net bir tavır almalı ve bütün bu farklı ülkelerdeki çıkar farklılıklarını gözeten ama hepsine alternatif stratejik planlamalar yapan bir esneklik göstermek zorundadır.
Zor günlerden geçiyoruz, ülke içinde sorunlarla karşı karşıyayız ama ülke içinde ihtilaflarımız olsa dahi, dış politika konusunda hepimizin Türkiye’nin çıkarları bağlamında ortak bir çizgiye gelmesi çerçevesinde istişarelerimizi sürdürmeliyiz. Maalesef başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarı elinde tutanlar, dış politika konularında dahi herhangi bir istişareye, muhalefeti herhangi bir şekilde devreye sokan bir tutuma yaklaşmıyorlar.
Onlar bizi devre dışında tutsalar da biz doğru bildiklerimizi, ülkemiz için doğru gördüklerimizi söylemeye devam edip onlara da çağrılarımızı sürdüreceğiz. Ümit ederiz ki Rusya ile Ukrayna arasında en kısa sürede ateşkes ve barış sağlanır ve ümit ederiz ki Ukrayna Rusya krizi bir NATO Rusya krizine dönüşerek Türkiye’yi de etkileyen sonuçlar doğurmaz. Bunun için de Türkiye’nin etkin ve proaktif bir diplomasiyi devreye sokması gerekir. Barış dileklerimle, hayırlı günler diliyorum.