Adalet Bakanı’nın dün yaptığı açıklama ile Medeni Kanun’un 175. maddesinde yer alan “yoksulluk nafakası ödeme süresine üst sınır konulması” meselesi, kanun tasarısı haline getirildi.
Bu kanun tasarısı kapsamında “evlilik süresine göre nafaka ödenmesi sağlanması” ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi, Medeni Hukukçu Prof. Dr. Şükran Şıpka, “Nafakada süre sınırlaması, hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilir” dedi.
Prof. Dr. Şükran Şıpka, düzenlemeye göre 2 yılın altındaki evliliklerde 5 yıl, 5 yılın altındaki evliliklerde 7-8 yıl, 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde 12 yıl, 15 yılın üzerindeki evliliklerde evlilik süresi dikkate alınarak nafaka verilmesinin planlandığı ve süre sınırında takdirin tarafların durumuna göre hâkimde olacağına işaret etti. Yoksulluk nafakasının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eski eşi koruma amacına yönelik olduğunu belirten Prof. Dr. Şükran Şıpka, evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da devam etmesini amaç edindiğini dile getirdi.
“YOKSULLUK NAFAKASI AHLAKİ VE SOSYAL BİR DÜŞÜNCEYİ DE TEMEL ALIR”
Kanunda yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü olan tarafın, kusurlu olması şartının aranmadığına da dikkat çeken Prof. Dr. Şıpka, “Taraflar kusursuz da olsa diğer koşullar varsa nafaka ödemekle yükümlü tutulabilir. Bu yönü ile yoksulluk nafakası kanundan doğan bir hak olup, ahlaki ve sosyal bir düşünceyi de temel alır” dedi.
Prof. Dr. Şükran Şıpka, bu düzenlemeyle 1926 tarihli ve 743 sayılı Medeni Kanun’a göre geri dönüldüğünü dile getirerek, “Yoksulluk nafakası eskiden de süreye bağlıydı ve sadece bir yıl için hükmedilebiliyordu. Ancak doktrindeki eleştirel görüşler sonunda, 04 Mayıs 1988 tarihli ve 3444 sayılı kanunla bu süre sınırı kaldırılmıştı” diye konuştu.
Şıpka, Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eşin, süresiz olarak nafaka isteyebildiğini, bu durumun yeni Medeni Kanun’da da aynen korunduğuna dikkat çekti.
“ÜST SINIRIN KALDIRILMASINDAKİ AMAÇ KADINI KORUMAKTI”
Yoksulluk nafakasında bir yıllık üst sürenin kaldırılmasının ve süresiz olarak nafaka talep edileceği şeklinde düzenleme getirilmesinin amacının, özellikle Türk aile yapısı içindeki çoğunluk arzeden ev kadınlarını korumak olduğunu hatırlatan Şıpka, “Ancak süreç içinde süresiz nafakanın yükümlü eski eş açısından bir çok sorunlara yol açtığı, sosyal ve ekonomik açıdan mağduriyet yarattığı, nafaka alacaklısı eşi tembelleştirdiği, çalışmaktan – hatta yeniden evlenmekten- kasıtlı olarak kaçtığı, hukuken boşanan eşlerin bu nafaka nedeni ile ömür boyu fiili ilişkilerinin sürdüğü gibi bir takım gerekçelerle kamuoyu baskısı oluşmuş ve bu nedenle ilgili madde tartışmaya açıldı” açıklamasını yaptı.
“SÜRE SINIRLAMASI HAKKANİYETE AYKITI SONUÇLAR VEREBİLİR”
Şıpka, yoksulluk nafakası süresinin bir kanun değişikliği ile, süresiz olmaktan çıkarılmasının ve belirli bir üst süre ile sınırlandırılmasının, birçok somut olayda hakkaniyete aykırı sonuçlar vereceğine değindi. Özellikle Türkiye’deki klasik aile modelinde kadın eşin ev kadını olduğuna, yeterli eğitiminin bulunmadığı, hatta okur-yazar bile olmadığı durumları hatırlatan Şıpka, “Kadın eşin dışarda çalışamaması ve çalışacak yetkinliğe sahip olmaması, çocukların bakımı ile ilgilenmek zorunda olması, uzun yıllar süren ve boşanma ile biten bir evlilikten sonra kendi geçimini sağlayabilecek maddi olanaklardan yoksun olması gibi nedenleri de düşündüğümüzde, süresiz olarak yoksulluk nafakası alma olanağının ortadan kaldırılmaması da gerekir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi bir kararında, süresiz olarak yoksulluk nafakasına hükmedilmesini Anayasa’ya aykırı görmemiş, bilakis bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiğini de vurgulamıştır” dedi.
“HAKİM OLAYIN ÖZELLİKLERİNİ DİKKATE ALARAK NAFAKAYA KARAR VEREBİLİR”
Şıpka, mevcut kanun maddesinin lafzı ve ruhu, hâkime süresiz nafakaya hükmetmesini emretmediğini sadece hak sahibi tarafın süresiz de nafaka isteyebileceğini dile getirdi. “Hâkim somut olayın özelliklerini dikkate alarak, gerekçeleri ile birlikte süreli nafakaya da karar verebilir” diyen Şükran Şıpka, bazı aile hakimlerinin somut dava konusu olayın özellikleri, evliliğin süresi, talepte bulunan eşin gelir durumu, çalışıp çalışamayacağı, çocuk sayısı ve yaşlarını da dikkate alarak belirli süreli toptan ödemeli yoksulluk nafakası kararları verebildiklerine işaret etti.
Yoksulluk nafakasının ülkemizde bir geliri olmayan ve çalışmayan ev kadınları için, uzun süren bir evliliğin sona ermesi halinde kısmen de olsa maddi destek olduğunu vurgulayan Şükran Şıpka, “30-40 yıl süren bir evlilik sonrasında bir
kadının, başka da geliri yoksa, boşandığı kocasından ömür boyu nafaka alabilmesi gerekir. Bu husus özellikle hâkim ve yargısal içtihatlar tarafından dikkatle ele alınmalı, çok kısa sürmüş, -özellikle çocuksuz- evlilikler açısından yoksulluk nafakasının tespit ve tayininde menfaat dengesi ve hakkaniyet gereğince hareket edilmelidir” tavsiyelerinde bulundu.
“’YOKSULLUK’ TERİMİ KALDIRILIP ‘EVLİLİK SONRASI KATKI VEYA NAFAKA’ DENMELİ”
Şükran Şıpka, yapılan açıklama kapsamında, yasa tasarısı haline gelmiş olan ve yoksulluk nafakasını belirli sürelere bağlayan yasa değişikliği tasarısının isabetli olmadığı değerlendirmesinde bulundu. Şükran Şıpka, “Daha önceki bilimsel çalışmalarımda ve eserlerimde de vurguladığım gibi, İsviçre ya Alman Medeni Kanunlarında yer alan ve hâkime yol gösterici nitelikteki kriterler kanun maddesine eklenebilirdi. Ayrıca hep belirttiğim bir husus da bu nafakanın adının değiştirilmesi gerektiğidir. Özellikle ‘yoksulluk’ terimini kaldırıp, yerine ‘evlilik sonrası katkı veya nafaka’ denmelidir” dedi.
“Yoksulluk” tabirinin hem rahatsız edici hem de kişiye göre göreceli bir kavram olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Şıpka, kanun değişikliğinin nasıl olması gerektiği ile ilgili görüş ve önerilerini de dile getirerek, “Benim önerim; ‘Maddi geliri ve işi olmayan taraf, boşanmada daha ağır kusurlu olmamak koşulu ile, diğer taraftan geçimi için uygun bir nafaka isteyebilir. Karşı tarafın kusuru aranmaz.
Bu nafaka; hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, evliliğin süresi, çocukların yaşı, eğitim durumları, katkı talep eden eşin yaşı, sağlık durumu, çalışma olanağı gibi sebeplerle belirli süreli ya da süresiz olabilir. Mahkeme, nafakanın süresini ve miktarını belirlerken, yükümlü tarafın mali gücü ile, nafaka talep eden eşin başka gelir kaynaklarının olup olmadığını da dikkate alır’ şeklinde yasa değişikliği olabilirdi. Yasa tasarısında belirtildiği gibi, ilgili madde metnine 5 yıl, 8 yıl, 10 yıl gibi kesin süreler konulması halinde bu durum somut olay adaletini gerçekleştiremez” dedi.