12 Bin Yıllık Antik Bir Tapınak Göbeklitepe! ‘‘Gizemlerle Dolu Bir Mabet!’’
Tarihsel süreçlerden günümüze arkeolojik kazı çalışmaları insanlığa bırakılan mirası gözler önüne çıkarıyor. Arkeolojik çalışmalar çok uzun süren ve büyük emekler gerektiren çalışmalardır. Lakin kazı alanının belirlenmesi ve yeraltında bulunan mirasın tespiti önce ‘bulgu’ gerekir. Tıpkı Göbeklitepe’de olduğu gibi…
Urfa tarihi gereği medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim bir kenttir. Göbeklitepe’nin ansızın bir çiftçi tarafından bulunması tüm dünyanın gözünün Urfa’ya, ülkemize dönmesine neden oldu.
Tarihçiler tarafından bu dönemin Cilalı Taş Dönemi’ne ait olduğu söyleniyor. O dönemde yaşayan insanlar göçebeydi. Avcı ve toplayıcıydılar. Henüz yerleşik hayatla tanışmamışlardı. Bu insanların Göbeklitepe’yi neden yaptığı ve nasıl yaptığı hala araştırılıyor. Çünkü bu antik yapı yazının bulunmasından, tekerleğin icadından, çömlek yapımından çok çok önce inşa edildi.
‘Aslanlı Yol’ Denilen C Odası’nın Sırrı Ne?
Tarihte, insan için taş hep önemli bir yere sahipti. Göbeklitepe’de ağırlığı 20 ton olan taşlardan yapıldı. Mabedin yapısını incelediğimizde oda oda inşa edildiğini görürüz. En büyük ve en görkemli olan alan ‘C Odası’ dır. Çünkü C Odası’nın diğer yapılara göre görkemli bir girişi vardır. Aslan kabartmaları bulunur ve kapısı yoktur. İçerde, dışarıya kapalı ve girilemeyen bir oda inşa edilmiştir. Bu bilgi bizleri Kudüs’te bulunan Süleymaniye Tapınağı’na götürmektedir.
Çünkü yapılan araştırmalara göre Süleymaniye Tapınağı’nın mimarisi ile C Odası benzerlik göstermektedir. Süleymaniye Tapınağı’nın da kapısız ve uzun bir geçidinin olduğu ve dışarı açılmayan bir odasının olduğu söylenir. Bu odada Kutsalların Kutsalı olan Ahit Sandığı’nın saklandığı söylenmektedir. Kapılarının olmaması içeri girişin yasak olduğuna dair adeta bir atıftır. Elbette efsanelere göre bu konu farklılaşsa da ki kaleme aldığım, Ayasofya’nın Asırlar Boyunca İnsanlığa Anlatmak İstediği Mesaj Neydi? ‘KIRK’ (tarihi roman) adlı eserimde bu konuyu kaynaklara dayandırarak işledim. İki alanda mabettir ve benzerlikleri bulunmaktadır. Acaba göçebe hayat süren bu insanlar inşa ettikleri C Kapısı’nda bulunan odada kutsal saydıkları bir şey mi sakladı? İçeri girilmez, dışarı çıkılmaz odayı neden inşa ettiler? Bu sorunun cevabını uzun seneler sonra ya tarihçiler araştırarak bulup açıklayacak ya da sonsuza kadar sır kalacak.
Bu Bölge Halk Tarafından Hep Kutsal Sayılırdı!
Göbeklitepe henüz keşfedilmemişken Urfa’da bir ritüel vardı. Çocuk sahibi olamayan kadınlar için bu bölgede adaklar adanıyor, kurbanlar kesiliyor, dua ediliyordu. Göbeklitepe gün yüzüne çıktığına beni en çok etkileyen sütunlardan biri de taşın üzerine işlenen ‘‘doğum yapan kadın’’ figürüydü.
Bu nasıl bir tesadüftü?
12 Bin yıl önce doğumu simgeleyen bir sütunla, şifa aramaya gelen insanlar gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğinde buluşuyordu.
Akılda Kalan Birçok Soru Hala Araştırıyor
Göbeklitepe’yi inşa eden göçebe topluluklar neden bu mabedin yapımını sonlandırdıktan sonra yerleşik hayata geçmeyip bulundukları yeri terk ettiler? Ayasofya Cami’sinden daha büyük bir alana sahip olan bu alanı neden gömdüler. (Tarihçiler bu mabedin doğal yollarla değil tamamen insan gücü ile kapatıldığını söylemektedir.) C Odası’nda bir şey mi sakladılar? Bulunan hayvan ve insan kemikleri neyi ifade etmekte?
Sırlarla ve gizemlerle dolu olan tüm dünyanın konuştuğu, tarihsel verileri adeta alt üst eden bu mabedi yolunuz Urfa’ya düşerse mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.
Ülkemizin her karış toprağı ne de kıymetli ne de değerlidir.
Edebiyata, sanata ve insana dair tekrar görüşmek üzere,
Hürmet ve Merhametle…