Söz vermiştim kendime, tutamadım. Yüzyıllık umutsuzluğa ben de düşüyorum. Belki insanlardan değil ama, Kendimden özür diliyorum.
Bütün camları kırdım tek tek.
Kirliymiş, temizmiş ayırt etmeden.
Böylece apaçık, olduğunca görebilirim her şeyi.
Ne olduğundan temiz ne de kirli.
Nefret ettim insanlardan tiksindim tek tek.
Bir çocuğun çaresizliğinde veya,
Sokak köpeklerinin üşümesinde.
Kendimden de nefret ettim, arkadan bağlı bileklerimden.
Düşünceler acımasızmış.
Geniş görünümlü dar sınırları zorladım.
Ama özgür bırakamadığım her düşünce,
Özgür kalmak adına sınırlarıma beni esir etti.
Belki gideriz buradan.
Denize yakın bir başka yer.
Ya yalnız ya da tek başına.
Belki ikisi birden.
Oturur deniz kenarına bekleriz.
Öfkem çaresiz, sevgim yetersiz değilmiş gibi.
Suyun dokunuşunu şefkatini bekleriz.
Sanki içimiz doğuştan karanlık değilmiş gibi.
Kırıldı ümidim.
Ucundaki gerçekliği değil belki ama,
Gerçek olacağına dair inancımı kaybettim.
Oysa sakın eve geç kalma diye kaç kez söyledim.
Ama dur belki gideriz buradan.
Kötü olduğundan değil, değişiklik olsun diye.
Gerçi fotoğraflar silindi diye ağlayan,
Geride bırakacak cesarete sahip olmayan biriyim ben.
Işık açık da olsa gözümü yakıyor.
Asıl yol gösterenin o olmadığını anladığımdan beri.
İnanç yoksa ışık hep güçsüz.
Umut yoksa yollar hep çıkmaza çıkıyor.
Söz vermiştim kendime, tutamadım.
Yüzyıllık umutsuzluğa ben de düşüyorum.
Belki insanlardan değil ama,
Kendimden özür diliyorum.