Tarih öncesi dönemlere ait çeşitli organik bileşenlerden oluşan, dönemin aydınlatılmasına ışık tutacak olan eserler, dönemsel açıdan büyük önem taşır. Arkeometri, bu eserlerin belirli koşullar altında, eser üzerinde saptanan bulgulara göre çeşitli analiz yöntemlerine tabi tutularak incelenmesini ve istatistiksel olarak elde edilen verilerin yorumlanmasını ele alır.
Aynı zamanda arkeolojiyle birebir ilişkili olan arkeometri, arkeolojik araştırmalardan doğmuş yeni bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Modern arkeometrinin başlangıcı kabul edilen 1955 yılı Libby ve arkadaşlarının, bir grup organik madde üzerinde karbon 14 ( C-14) analizi yapmasıyla başlamış olup arkeometriye farklı bir bakış açısı kazandırmıştır.
Bu hususta ele geçen buluntuların temel oluşum malzemeleri, malzeme oranlarının dağılımı, içerdiği renk oksitlerin ana bileşenleri ve bu bileşenlerin buluntu üzerinde dağılma oranı, buluntuyla bütünsel açıdan ilişkilendirilerek incelenir. Bu incelemeler ışığında genel bir değerlendirme yapılmış olur. Bu değerlendirmeler buluntunun türüne göre farklılıklar göstermekle beraber kendi içlerinde işlev ve şekil yönünden gruplandırılarak ayrılır.
Çoğunlukla seramik buluntuların rastlandığı kazılardan ele geçen parçalar, buluntunun durumuna göre en uygun analiz yönteminin seçilmesiyle birlikte incelenerek belirli tahminler elde edilir. Bu tahminler eser analizlerinde ele geçen bulguların grafik sonuçlarından yorumlanır. Yorumlanan bilgiler ışığında dönemin teknolojik özellikleri, ticari-ekonomik durumunu, kültürel ve sanatsal özellikleri gibi o bölgenin benimsediği yaşayış tarzını gösteren en önemli özelliklerden, etkileşim halinde olduğu bölgenin malzeme özelliklerine kadar birçok faktör belirlenerek buluntunun tarihlendirilmesinde etkin rol oynar.
Dönemin özelliklerini bir çok yönden ortaya koyan bu araştırmalar, buluntular için büyük önem taşımakla beraber, buluntu üzerinde sonradan ortaya çıkan oluşumları saptayabilmek içinde gereklidir.