Bu yıla girerken heyecanla beklenen filmlerden biri de Kod 355’ti. Aylar öncesinden tanıtımı yapılan film, özellikle yıldızlardan oluşan oyuncu kadrosuyla birçok sinemaseverin ilgisini çekmişti.
Her ne kadar, yayınlanan fragmanlarda konusunun Charlie’nin Melekleri’nin kopyası olduğu izlenimi uyansa da Kod 355’in, aynı temayı nasıl farklı işleyeceği veya bu kadar yıldız oyuncuyu tek bir senaryoda nasıl eriteceği merak konusuydu. Ne yazık ki film, bekleneni karşılamadı ve birçok konuda sınıfta kaldı.
Kod 355, aksiyon tarzında çekilmiş; iki saatten biraz daha uzun ekran süresine sahip bir film. Konusu, yanlış ellere geçtiğinde dünyayı felakete sürükleyebilecek dijital bir silahın, dört kadın ajan tarafından kötülerin elinden kurtarılması için verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Bu süreçte, karakterlerimizin karşılaştığı hem fiziksel hem de zihinsel zorlukları görüyoruz. Kod 355, her ne kadar iki saat boyunca izleyiciyi ekrana bağlamayı başarsa da gerek klişelerin ötesine geçmeyen konusu gerekse de yüzeyselliği aşmayan hikâye anlatıcılığı ile, sinemaseverlere yoğun bir film keyfi sunmuyor.
Filmin ilk eksiği, karakterlerin bütünsellikten uzak bir biçimde oluşturulması. Filmin ilk sahnesinden son sahnesine kadar, başroldeki dört kadın karaktere ek olarak birçok farklı karakter de hikâyeye dahil oluyor. Bu karakterlerin film içindeki varlığı bazen çok küçük bir etkiye sahip olsa da aralarında hikâyenin akışına doğrudan etki eden roller de mevcut.
Peki, neden Kod 355 karakterleri tüm özellikleriyle yansıtamıyor? Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, olay akışı ile karakterlerin iç dünyası arasında iyi bir denge kurulamaması. Her şeyden önce, ele geçirilmek istenen silahın, her karakter özelinde nasıl bir yansıması olduğunu görmüyoruz. Bu konu, silahın bütün dünyayı tehdit eden boyutta bir tehlikeye sahip olması ve dolayısıyla herkesin bu silahın yanlış ellere geçmemesi için var gücüyle mücadele etmesi gerektiği mantığıyla açıklanmaya çalışılıyor. Ancak, başroller dahil herhangi bir karakterin bu tehdide oldukça az tepki verdiğini görüyoruz.
Filmde, ortak bir tehditten ziyade karakterlerin birbirleri arasındaki kişisel ilişkiler öne çıkıyor ve aslında konunun işlenişinde de gidişatı bu durum belirliyor diyebiliriz. Karakterlerle bağ kurabilmek adına, kişisel ilişkilere vurgu yapmak önemli bir nokta olsa da temel dinamiği iyi ve kötü arasındaki mücadele üzerine kurulu bir aksiyon filminde önemli rollerin bu tehdit ile ilişkisinin açıklanmaması büyük bir eksiklik.
Karakter yaratımındaki bir diğer problem ise karakterlerin birbirleri ile olan ilişkilerinin de yüzeysel bırakılması. Örneğin, Mace (Jessica Chastain) ve Nick (Sebastian Stan) arasındaki aşk ve tutkunun, film üzerinde önemli bir etkisi olduğu anlatılmak isteniyor ama iki karakter arasında ne uyum söz konusu ne de gerçek bir yakınlık. Neredeyse “yapay” denebilecek kadar basit işlenmiş bu dinamik. Dahası, diğer üç kadın ajanın; Marie (Diane Kruger), Khadijah (Lupita Nyong’o) ve Graciela’nın (Penelope Cruz), da nasıl insanlar olduğuna dair çok az açıklayıcı sahne ile karşılaşıyoruz.
Dört karakterin de kutlama yapmak için bir araya gelip sohbet ettiği sahne dışında, onların bireysel özelliklerine dair bir şeyler öğrenebileceğimiz başka bir sahne neredeyse yok. Bu da filmi izlerken seyircinin gerçekten bir karakter ile özdeşleşmesini ve hikâyeye bağlanmasını olumsuz yönde etkiliyor.
Kod 355’in güzel yansıtamadığı bir diğer konu ise hikâyeye anlamını veren dijital silahın içerdiği tehdidin büyüklüğü. Film boyunca izleyiciye, bu silahın dünyanın başına felaketler açabileceği ve bir an önce ortadan kaldırılması gerektiği anlatılıyor; fakat iki saat süresince bu silahın gücüne dair ciddi bir sahne ile karşılaşmıyoruz. Yalnızca bir sahnede, silahın içerdiği tehdide dair bir fikrimiz oluyor ancak o sahnede de gösterilen tehdidin büyüklüğü, dünyanın farklı yerlerinde toplamda altı uçağın düşmesi ile sınırlı bırakılmış.
Dolayısıyla, film devam ettikçe izleyici, bir yerden sonra filmin belkemiğini oluşturan silahın tehdidinin büyüklüğünü ve neden ele geçirilmesi gerektiği konusunu arka plana itip daha çok karakterler arasındaki dinamiklere odaklanmaya başlıyor. Bu da bir noktada, hikâyenin anlamını kaybetmesine yol açıyor. Buna ek olarak, aksiyon sahnelerinin zayıflığı; sahneler arasındaki geçişlerin oldukça hızlı ve keskin olması gibi faktörler de gerçekten büyük bir tehditle karşı karşıya olunduğu izlenimini uzaklaştıran diğer faktörler.
Fakat, Kod 355’in yukarıda bahsettiklerimden çok daha büyük bir eksiği mevcut; o da oldukça zayıf bir senaryosunun olması. Gerçekten, filmin ilk anlarından son sahnesine kadar nasıl bir film izleyeceğinizi kestirmek hiç de zor değil.
Konu oldukça klişe; tüm dünyayı tehdit eden bir tehlike ve buna karşı mücadele eden dirayetli iyiler. Ancak, benzer konuları işleyip başarılı işler ortaya koyan birçok filmle karşılaştık; dolayısıyla temel mevzu konunun klişe olması değil. Senaryoyu asıl zayıf tutan sıkıntı, filmin neredeyse bu temaya hiçbir yenilik getirmemesi. Kadın ajan teması zaten yirmi yıl önce Charlie’nin Melekleri ile işlenmişti. Güçlü bir kadın imajı yaratılmış ve iyiyle kötünün mücadelesinde kadının ön plana çıktığı bir dünya zaten kurulmuştu. Charlie’nin Melekleri’nde yaratılmış olan kararlı, yetenekli ve tek başına güçlü durabilen kadın imajı Kod 355’te neredeyse tamamen aynı formülle kullanılmış.
Mesela, Mace’i ele alalım; Mace, güven sorunu yaşayan ama işinde oldukça başarılı ve her ne kadar duygusal hayatında yalnız biri olsa da zorluklara karşı sıkılmadan göğüs gerebilen biri. Kulağa alışılmışın dışında bir karakter yapısı gibi gelmiyor.
Aynı şekilde Khadijah, siber ajanlık konusunda yetenekleri sınır tanımayan ve zorluğu kolayca aşabilen, analiz yeteneği gelişmiş bir destek elemanı. Karakterleri tanımladıkça, aslında yıllardır döne dolaşa farklı filmlerde benzer şekillerde işlenmiş tiplerin kullanıldığını görüyoruz. Bu anlamda, senaryo o kadar zayıf ki yıldızlar geçidinden oluşan bir kadro bile, muhteşem oyunculuk performanslarına rağmen, bu filmi vasat olmaktan kurtaramıyor. Hatta söylemek gerekir ki; belki de oyunculuk performansları bu filmdeki tek güçlü özellik. Kadroda yer alan isimleri dikkate aldığımızda da zaten onlardan bu performansların daha azını beklemek onlara haksızlık olurdu.
Her şeye rağmen Kod 355, izlenebilir bir film mi derseniz; kesinlikle evet derim. Her şeyden önce, bu filme çok derin beklentilerle yaklaşmamak lazım. Eğer, bir aksiyon filminden almak istediğiniz; sizi eğlendirmesi ve size sürükleyici bir hikâye anlatmasıysa, Kod 355 bunu başarıyor. Bahsettiğim eksiklikler yer yer filmi izlerken motivasyonumu düşürmüş olabilir ama iki saat sona erdiğinde filmi sıkılarak izlemediğimi hissettim.
Zaten, oyunculukların çok başarılı olması sebebiyle, kötü yazılmış diyaloglara rağmen kendinizi filme izlemeye devam etmek isterken buluyorsunuz. Dolayısıyla, güzel vakit geçirmek ve dünyanın dertlerinden uzaklaşıp kendinize vakit ayırmak istiyorsanız Kod 355 kötü bir tercih olmayacaktır. Lakin, eklemek gerekir ki bu film, birkaç ay içinde unutulup gidecek ve kimsenin geri dönüp izlemek istemeyeceği bir film olarak kalacaktır.