Yazmak güzel şey. Eline kalemi aldın mı dur durak bilmiyor. Edebiyatçı değilim anlamam da pek. Ama içimden geleni yazarım kağıttan taşana kadar.
Bu sabah arkadaşımın bazı işleri olduğundan dolayı okula tek başıma yürüdüm. Hafif kar yağıyor ve inanılmaz rüzgar ediyordu. Şiir gibi bir havada atkıma sarılarak düşündüm. Bazen insan yalnız kalmaya da ihtiyaç duyar. Kapkaranlık sokaklar vardı. İnsanlar erkenden kalkmış işlerine yetişiyorlar veya çocuklarını okula bırakıyorlardı. Arabası olanlar şanslıydı sanırım. Beş dakikalık yürüme mesafesinde hayatımı sorguladım, düşündüm, düşledim, hayal ettim. On yedi yaşımdayım. Gençlik kaygıları çekmeye şimdiden başlasam da mutluluğu kendim yaratıyorum. Hayattan zevk almıyorum yaşamımı zevklendiriyorum sadece.
Velhasıl ders Edebiyattı. Hocamız serbestsiniz deyince çantamdan aylardır okumadığım kitabı çıkartıp okumaya başladım. Yine aynı soğuk rüzgar… Cam kenarından kuşlara baktım. Uçuyorlardı umursamaz bir tavırla. Peteğin sıcaklığı beni bir nebze ısıtırken sınıfa şöyle bir göz gezdirdim. Soğuk insanlar vardı. Mutsuz, karamsar.. Dertleri vardı bi ton. Hepsi birbirine sıkıntılarını anlatıyor, adeta benim derdim daha büyük kapışması yapıyorlardı. Sıkıldım. Ufacık şeylerle mutlu olabilmenin hazzını o an kaybetmiştim. Oysa o olmasaydı kim bilir ne haldeydim.