Covid-19’da tarım ve üretim… Çin’de başlayan 3 ay sonra da Türkiye’de ilk vakanın görülmesiyle birlikte hükumetin gerekli tedbirler almasını zorunlu kılan Covid-19 bir çok alanda değişimi beraberinde getirdi.
İnsanların gelen kısıtlamalarla beraber evde vakit geçirmek zorunda kalması ev içi gıda tüketiminin büyümesini sağladı ve bu süreçte marketlere özellikle dayanaklı tüketim mallarına talep arttı. Bu sorun da Dünya’da tarım ve gıdayı gündeme getirdi.. Özellikle korona virüsün Türkiye’de görülmesinden bu yanda nasıl bir mücadele veriyoruz ve özellikle tarım alanında atılan adımlar neler? Kovid-19 gölgesinde tarımın ilerleyişini Dr. Kürşat Acar’a sorduk.
“COVİD-19 HER ÜLKENİN KENDİNE YETİP YETEMEDİĞİNİ GÖSTERDİ”
COVİD-19 Tarım ve Gıda konusunu başta olmak üzere bize neyi gösterdi?
Korona virüs dünyayı adeta esir almışken, bir yandan virüse ve ölümlere çare aranırken bir yandan da insanların yaşamını sürdürmesi için gerekli gıdaların temini için çalışmalar yapılıyor. Bir çok ülke tarım ve gıda üretiminin devamı için önlemler açıkladı.
Konunun iki boyutu var. Birincisi, korona virüsün tarım ve gıda ürünleri ile bulaşıp bulaşmadığı. Diğer boyutu ise ülkelerin aldıkları önlemler çerçevesinde sınırların kapatılması, ulaşımın engellenmesi, bazı ülkelerde sokağa çıkma yasağına kadar varan önlemlerin tarım ve gıda üretimini, tüketimini nasıl etkileyeceğidir.
Tarımsal üretim ve gıda güvenliği konusunda ise farklı görüşler var. Ancak gerçek olan şu ki, bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Daha da önemlisi kendi kendine yeterliliğin önemi bir kez daha kanıtlanmış oldu.
“TÜRKİYE’NİN YETERLİ GIDA STOĞU VAR”
Türkiye nasıl bir sınav veriyor?
Türkiye’nin genel olarak bugüne kadar süreci iyi yönettiği söylenebilir. Bilim Kurulu rehberliğinde alınan önlemler yerinde. Tarım ve gıda konusunda ise ,Türkiye’nin virüsün başladığı Çin’den tarım ve gıda ürünü ithalatı çok sınırlı. Bu nedenle Çin kaynaklı bir sorun yaşanması beklenmiyor. Avrupa Birliği ise, Türkiye’nin dış ticaretinde çok önemli bir pazar. Hem ithalat hem de ihracat açısından.
Korona virüsün şu anda en etkili olduğu İtalya ve İspanya bir çok üründe Türkiye’nin en ciddi rakipleri. İtalya ve İspanya’dan ürün tedariki yapamayan ülkeler Türkiye’ye yöneliyor. Fakat Türkiye’nin buna hazırlıklı olduğunu söylemek mümkün değil.
Türkiye, korona virüs nedeniyle iş yapma bakımından şu anda bir çok Avrupa ülkesine göre daha güvenilir ve temiz. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’dan Amerika’ya seyahat yasağı uygularken Türkiye’yi bu kapsamın dışında tutması bile bunun önemli göstergelerinden birisi.
Koronavirüsten ölümlerin konuşulduğu bir dönemde bunu “fırsat” olarak değerlendirmek elbette insani değil. Fakat, bundan ders almak gerektiği de çok açık. Yıllardır söylediğimiz, yazdığımız gibi, Türkiye, sahip olduğu potansiyeli değerlendirebilse tarımda sadece kendi kendine yeterliliği değil, dünyayı da bir ölçüde doyuracak potansiyele sahip. İnsanların ilaca, tedaviye olduğu kadar sağlıklı ve güvenilir gıdaya da ihtiyacı var.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da ifade edildiği gibi Türkiye’nin yeterli gıda stoğu var. Fakat, birilerinin korona virüs endişesini fırsat bilerek ürünleri fahiş fiyatla satmasına kesinlikle izin verilmemeli.
“İHRACATA YÖNELİK OLAN TARIMSAL ÜRÜNLERİN YERELDE STOKLANMASINA KISITLAMA GETİRİLMELİ”
Tarımda yapılan yanlışlar ve düzeltilmesi konular?
- A) Gıda tedariki ve güvenliğiyle ilgili sıkıntı yaşanmaması, uluslararası piyasaların işlemeye devam ederek tarımsal ürünler ile girdilerin dolaşımını sürdürmesi için tedarik zincirlerinin açık ve bağlantı halinde kalmasının sağlanması,
- B) Uluslararası ticarette sıkıntı ve aksaklık yaşanmaması amacıyla geleneksel olarak ihracata yönelik olan tarımsal ürünlerin yerelde stoklanmasına kısıtlama getirilmesi,
- C) Tarımsal ürünlerin ihracatına yönelik kısıtlamalar ile tarımsal ürünler ve temel girdilere yönelik haksız ticari engeller koyulmasından kaçınılması
- D) COVİD -19 salgınıyla mücadele etmek üzere alınan olağanüstü tedbirlerin amacına uygun, saydam, geçici ve DTÖ kurallarıyla uyumlu olması, küresel tarım gıda tedarik zincirinde gereksiz engeller ve aksaklıklar yaratılmaması,
- E) DTÖ’nün, tarım ürünleri ticaretine yönelik yeni Covid-19 tedbirleri hakkında, en makul sürede bilgilendirilmesi, DTÖ anlaşmaları uyarınca, saydamlık açısından, gerektiği takdirde, bilimsel kanıtların sunulması ve DTÖ üyelerine yeni tedbirlerin değerlendirilmesi için fırsat verilmesi,
- F) Gıda üretim, tüketim, stok düzeyleri ile gıda fiyatlarına ilişkin güncellenmiş ve doğru bilgilerin, mevcut uluslararası mekanizmaların da kanalıyla geniş ölçekli yayılımının sağlanması,
- G) DTÖ’nün ve diğer uluslararası kuruluşların, Covid-19 etkisinin küresel tarım gıda ticareti ve üretimi üzerindeki etkisini inceleme yönündeki gayretlerinin desteklenmesi,
- H) Özellikle DTÖ bünyesinde olmak üzere, tarım ürünlerinin ihracatına yönelik haksız kısıtlamaları sınırlandırmak için çok taraflı eşgüdüm gayretleri yürütülerek, bölgesel ve uluslararası salgınlara karşı hazırlık ve yanıt konusunda daha iyi bir düzeye gelebilmek amacıyla diyalog içinde olunması.
Yeni dünya düzeni ile birlikte bir çok alanda düzenlemeye ve yenilenmeye gidildi. Tarım alanında da dikey tarım yönetimi hem daha fazla verim almayı hem de su tasarrufu bizlere sunuyor..
Bu kapsamda bizlere dikey tarımdan bahseder misiniz ve şu an bu konuda yürütülen projeler var mı?
Dikey tarım, ürünleri dikey olarak istifli bir şekilde üretmek anlamına geliyor. Bu yöntemde toprak kullanılabildiği gibi topraksız ya da aeroponic denilen şekillerde de üretim yapılabilir. Dikey tarım, verimli toprakların az olduğu ya da kullanılamadığı zoru şartlarda, ürün yetiştirme amacıyla geliştirilmiştir. Bu yöntem dağlık bölgelerde, çöllerde ve şehirlerde farklı çeşitlerde meyve ve sebze yetiştirilmesine izin veren, gökdelene benzer tasarımlara sahip yapılarda ve odaklı tarım yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilir. Birçok dikey tarla, seralara benzer kapalı ortamlar olarak tasarlanır ve ya üst üste dizilerek ya da daha iyi ışık alabilmeleri amacı ile eğimli şekilde konumlandırılır.
Yerden tasarruf öncelikli olduğu durumlarda, topraksız üretimin sağladığı az yük ve yüzde 70’e varan su tasarrufu tercih edilir. Çoğu dikey tarlada ya topraksız metod ya da aeroponic yöntemi kullanılarak, ağırlığın sorun teşkil etme ihtimali ortadan kaldırılır. Dikey tarımda genellikle doğal gün ışığı ile yapay ışık birlikte kullanılır. Yapay aydınlatma genellikle LED teknolojisi kullanılan ve güneş enerjisi ya da rüzgar enerjisi sayesinde yenilenebilir enerji kullanarak çalıştırılan sistemlerden oluşur.
Biz Dikey tarımı savunanlar, bu yöntemin günümüzdeki etkilerinin de, gelecekteki gıda güvenliği ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin de olumlu olacağı görüşünde. Bu yöntem sayesinde ihtiyaç duyulan tarım alanları azalacak ve doğal hayat korunarak kirlenmenin bir nebze önüne geçilebilecektir. Bunların yanında, kentsel bölgeler kendilerine yetebilir hale gelecektir.
“BÜYÜKŞEHİR YASASI’NIN ÖNEMİ YETERİNCE BİLİNMİYOR”
Son olarak belediyelerin özellikle Tarım alanında üreticileri desteklemek adına ellerini taşın altına koymaları gerekir mi?
Tarımda ve kırsal yaşamda önemli bir değişim yaşanıyor. Uygulanan tarım politikaları nedeniyle küçük çiftçilik, aile çiftçiliği tasfiye oluyor. Kırsaldaki nüfus yaşlanıyor. Kırsalda yaşayan herkes eskiden olduğu gibi tarımsal üretim yapmıyor.
Yaşanan değişimde bazı önemli yasal düzenlemelerin rolü büyük. Özellikle de 6 Aralık 2012’de Resmi Gazete’ de yayınlanan ve Mart 2014 yerel seçiminden sonra yürürlüğe giren Büyükşehir Yasası. Bu yasa ile kamu yönetiminde büyük değişiklik yapıldı.
Büyükşehir Belediyesi statüsündeki 30 ilde İl özel idaresi, il genel meclisi ve köy tüzel kişiliği kaldırıldı. Nüfus yapısı büyük oranda değişti. Yasa kabul edilmeden önce 2012’de Türkiye’nin kırsal nüfusu yüzde 22.7 iken, kent nüfusu yüzde 77.3’tü. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 2014 itibariyle; kır nüfusu yüzde 8.7, kent nüfusu yüzde 91.3 oldu.
Bu yasanın önemi ve uygulamaları yeterince bilinmiyor. Oysa, tarım ve kırsalın geleceği açısından çok önemli bir yasa. Bu yasa çıkıncaya kadar bilinen tanımıyla kentte hizmet üretimi esastı, kırda ise tarımsal üretim yapılırdı. Büyükşehir Yasası ile bu tanım büyük ölçüde değişti. Büyükşehir statüsündeki 30 büyük ilde 16 bin 545 köy, tüzel kişiliğini yitirdi ve kentin mahallesi oldu. Bu nedenle kent ve kırsal tanımının bu yeni duruma uygun olarak yeniden yapılması gerekir.
Yasa, belediyelere önemli görev ve işlevler yüklüyor. Bazı belediyeler ve ilgili bakanlıklar henüz bunun çok farkında değiller. Örneğin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çalışma alanı ile belediyelerin çalışma alanları nasıl belirlenecek, sınırlar nasıl çizilecek çok bilinmiyor. Yasa’nın 7.maddesi;“Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler” diyor. Bu hüküm, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tarımsal destekleme yetkilerinin bir bölümünün belediyeler tarafından kullanılabileceğini gösteriyor.
Silivri Belediyesi ve Başkanı Volkan Yılmaz başta olmak üzere bazı belediyeler daha yasa çıkmadan tarımsal faaliyetlere destek vermeye başladı. Fakat, yasa çıktıktan sonra deyim yerindeyse belediyeler tarımı keşfetti. Bu keşif, biraz zorunluluktan, biraz tüketici baskısı ve piyasadaki gelişmelerden ve daha da önemlisi Büyükşehir Yasası’nda yapılan değişiklik sonucu oldu. Bugün bir çok belediyenin tarım birimi var. Üreticilere belli oranlarda destekler sağlıyorlar. Bir çok belediye fidan, tohum dağıtarak, üreticiden ürün alarak destek sağlamayı tercih ediyor.