İnsanların rüya ve kâbus arasındaki ince çizgiyi iyi bilmesi gerekir, bu bilgi hayat kurtaran cinsten. Rüya Cennet, Kâbus cehennemdir.
Yaşamı kutsal kılan ne varsa, sevmek, saygı duymak, özlemek, nefret etmek, acımak velhasıl kelam ne varsa insanı insan yapan yeryüzünün tanış yüzleri ve yüzsüzleri ile yaşamak gerçeği korkunç bir varoluş sağlar bazen.
Pekâlâ; yeryüzünün diğer yüzündekiler, dışında kalanlar realistik yaşamın dışında ölümsüz ölümler, gerçek aşklar, dostluklar, paranın mesela geçmediği bir yer düşünün. Herkes siz ne isterseniz o, bir kralı soytarı, bir ejderhayı padişah bile yapabilirsiniz.
Siz tanrısı olursunuz özünde bu boyutun ve neyi nasıl yaratmak isterseniz neyi nasıl kurgularsanız öyle olur. Burası Küba değil / rüya gezegeni ve burda herkesin bir gezegeni var. Başka gezegenin prensesi olan, bir başka gezegenin kötü cadısı olabilir. Ve siz kim olmak isterseniz o olursunuz. Burası sizin gezegeninizse şayet.
İnsanların Rüya ve Kâbus arasındaki ince çizgiyi iyi bilmesi gerekir, bu bilgi hayat kurtaran cinsten. İnançlı bir toplum için şu benzetme doğru olabilir; Rüya Cennet, Kâbus cehennemdir. Rüya görüyor olmanız hala içinizde bir yerlerin zarif ve naif olduğunu, umut gülleri yeşerdiğini veyahut iyilikler var olduğunu bilmelisiniz. Çünkü iyi insanların rüyaları olması ancak mümkün olandır.
Lakin gördüğünüz şey sizi uykunuzdan ediyor ve kalkarak elinizi attığınız ilk şey bir su bardağı, kalbinizin ritmini değiştiren şey korkmanıza sebep oluyorsa vay halinize, kâbus sizin için şekilleniyor demektir. İşte o zaman içinizdeki karanlığın, kör kuyunun ve ıstırabın farkına varabilirsiniz. Unutmamak gerekir, iyi olan tebessüm ettirir, kötü olan korku verir.
Şimdi derin bir uykunun içine gömülmüş olduğunuzu hayal edin ve ruhunuzu zihninizin sizi götürdüğü noktalara azat edin ve şu soruları sorun kendinize
- Ben kimim?
- Burası neresi?
- Gerçek boyutta neler yaptım?
- Bu kırmızı olan gül bahçesi mi, ateş mi?
- Cennette miyim, cehennemde mi?