Hiç bitmeyecek mi? Bu yazım en çok erkekler için. Düşündüm. Şimdi bu yazıyı okuyan herhangi bir erkeği nasıl etkilerim diye?
Elimde sihirli bir değnek olsa keşke ya da sihirli bir kalem! Ama bu asla, mümkün değil.
Yazımı okumadan önce belirtmek isterim feminist değilim, böyle ağız dolusu laflar savurmayacağım.
Bir babanın kızı, bir adamın eşi, bir oğulun annesiyim.
Neden Erkekleri etkilemek istiyorum?
Çünkü soruyorum;
- siz hiç duydunuz mu erkek cinayeti?
- ya da gördünüz mü yüzüne kezzap dökülen bir adam?
- peki boşanmak, ayrılmak istemeyen birini, kadının vahşice öldürdüğünü.?
- Biliyor musunuz, erkek hastalıkları polikliniği olduğunu, erkeğin şiddete maruz kaldığını, katledildiğini, tecavüze uğradığını, zorla satıldığını?
Hayır!..
Kocaman bir hayır.
Bitmeyecek, tükenmeyecek, sonu gelmeyecek biliyorum.
Satırla kesilen bir masum, kılıçla sokak ortasında katledilen, pompalı tüfekle vurulan, dershaneye giderken, otobüste, durakta, savunmasızca evinde milyonlarcası için, hayır.
Editörüm, benden 25 KASIM Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününe özel farkındalık yaratmak adına bir yazı rica etmişti.
Söz konusu Kadın olunca koşarak kalemimi elime aldım, severek yazacağımı belirttim ve bu satırlara başladım.
Yazacaklarım pek iç açıcı olmayacaktı biliyorum.
Sadece diyorum ki: “iyi erkekler hiç mi yok?”
Kadınlara kibar davranan. Onları cinsiyetleri için değil, insan oldukları için insanca yaklaşan, öyle davranan. Elbette var.
Sorum şu; başınıza ne gelirse gelsin…
- Boşanmak çok mu zor?
- Ayrılmak çok mu zor?
- Olanlar her ne ise bunu kabul etmek çok mu zor?
‘Sevmek, kıskanmak, benimsemek, sahiplenmek’ bu kavramları zarar vermeden aşk adı altına sığınıp kötü duygularla beslemek neden?
Asıl sevgi zor olanı başarıp, gerekirse dönüp arkanı gitmek değil midir? O, mutlu olsun yeter, demek değil midir?
Öfkelendiğinde bir erkeğin, kalkan o elinin inmemesi için ne yapmamız gerek?
Ne kadar çok yazılıp çizildi. Ama etkili olamadık.
Bir kadını ölümden kurtarmak için ne yapmamız gerek?
Bu hepimizin sorunu, hepimizin derdi.
Kenara çekilmek olmaz, susmak hiç olmaz! Hepimiz elimizden nasıl geliyorsa tepkimizi, etkimizi ortaya koymalıyız.
Çemberi küçültüyorum. En yakınınızdan sadece üç kadın düşünün. Bu üç kadın; anneniz, eşiniz, arkadaşınız, iş yerinden tanıdığınız, kardeşiniz, dostunuz… her kimler ise.
MUTLAKA ya bir şiddete ya da bir tacize, zorbalığa mutlaka maruz kalmıştır. İşte sorun bu kadar burnumuzun dibinde belki de içindeyiz.
Bir anne olarak ya da eş olarak, arkadaş olarak, geçmişte hayatınızda yaşanan bir kaç saniyenin dahi hatırı hiç mi yok? ayrılacağınız kişiyi rahat bırakmanız için hiç mi yok?
Namus sadece kadına yüklendi ise Hz. Yusuf’u Rabbim örnek almamız için gönderir miydi?
Günah, ayıp, zina neden sadece kadın üzerine yüklenir ki?
Bir çocuğu sadece kadın yetiştirmez, baba da örnek, rol model olur. Bunun ne zaman farkına vararak çocuklarımızı yetiştireceğiz?
Kadının dili, dini, ırkı, mesleği, gücü, maddi varlığı olup olmamasına bakılmaksızın dünyanın her yerinde yine ezilen, şiddet gören yine yine kadın oluyor. Göz yaşları hep aynı renk, aynı acı duygular ile akıyor. Çocuklar ise anne ile savruluyor.
Sadece tek bir şey isteyebilirim; “bittiyse rahat bırakın!”
Kadınlar, neden reklamlarda, televizyonlarda her yerde dikkat dağıtıcı , dişi varlık olarak cinsel obje olarak kullanılıyor?
Bir yandan kadın kadına destek olurken, bir yandan en çok yaralıyan, eleştiren, kötüleyen, dış görünüşüne, giyimine göre yargılayan de yine kadınlar olabiliyor.
Sadece tek suç erkeklerde diyemem. Kadınlarda da diyemem. Suç hepimizin. Aşamadığımız zihinlerimiz, tabularımızın. Gösteremediğimiz saygımızın.
Tek bir isteğim var. Karşınızdaki kişiye ‘kadın’ ya da ”erkek’ diyerek yaklaşmayın!..
İnsan olarak görüp, sadece insanca davranın.
Sevgiler ve saygılar…