Veysel Eroğlu, Meclis Başkanlığı’na sunacakları 730 sayfalık komisyon raporuyla ilgili, “İklim değişikliği en çok kuraklığı etkileyecek” dedi.
TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu Başkanı Veysel Eroğlu, Sulamada az su ile çok alanı sulayan sistemlere geçilmesi için bir seferberlik yapılması ve bütçenin bu minval üzerine arttırılmasını teklif ettik” dedi.
TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu Başkanı Veysel Eroğlu, Meclis Başkanlığı’na sunacakları 730 sayfalık komisyon raporunu, anlattı. Eroğlu, raporun son kısmına, iklim değişikliğine yönelik ne tür tedbirler alınacağını ve hangi kurumun ne yapacağının eklendiğini belirterek, bunun raporda bir ilk olduğunu söyledi.
İklim değişikliğinin en fazla kuraklığı etkileyeceğini vurgulayan Eroğlu, “Sulamada çok hızlı bir şekilde az su ile çok alanı sulayan sistemlere geçilmesi için bir seferberlik yapılması ve bütçenin bu minval üzerine arttırılmasını teklif ettik. Üretim çok önemli. Yakın gelecekte dünyadaki en önemli sektör, gıda üretimi olacaktır. Bunu unutmayalım. Türkiye bu konuda önemli adımlar atıyor. 8,5 milyon ekonomik sulanabilir alanın 6,5 milyonunu suladık. Geri kalan kısmının hemen sulanması lazım. Eski sulama sistemlerinin modernize edilerek yağmurlama ve damlama sistemine dönüşmesi gerekiyor” dedi.
‘BELEDİYELER, SU ŞEBEKELERİNDEKİ KAÇAĞI ÇÖZMELİ’
Yer altı sularının da kontrol edilmesi gerektiğini ifade eden Eroğlu, “Su konusunda tasarruf gerekiyor. Bütün belediyelerin şebekelerinde büyük kaçak var. ‘Suyumuz yetmiyor’ diyorlar. Kardeşim festival yapacağına senin şebekenden kaçağı kaldır, boruları yenile. Bütün büyükşehir ya da ilçe belediyelerinin şebekeleri tamamıyla modern sistemle kontrollü şekilde yenilemesi, kayıp kaçakları bulması gerekiyor. İçme suyu ve şebekelerindeki kayıpları yüzde 15-20 seviyesine indirmesi gerekiyor. Buna uyulması gerekiyor, bunları söyledik. Bir de yakıt tasarrufu çok önemli. Binalardaki ısı yalıtımı ve tasarrufu çok önemli. Madencilerle alakalı olarak artık çevreci madencilik yapmalarını istedik. Sıyırdıkları toprağı bir yerde muhafaza ederek tekrar maden aldıkları yere serip, ağaçlandırmaları gibi çok güzel birtakım tekliflerde bulunduk” diye konuştu.
‘YANAN ORMANLAR DERHAL AĞAÇLANDIRILMALI’
Eroğlu, yenilenebilir enerjinin de çok önemli olduğunu ve enerjinin büyük kısmının ithal edildiğini kaydederek, “Kalan hidroelektrik santrallerinin (HES) süratle bitirilmesi gerekiyor. Rüzgar ve güneş enerjisinin daha fazla kullanılması gerekiyor. Bana göre, nükleer de temiz enerji. Fransa yüzde 80’ini nükleer enerjiden alıyor. Bir de termik santrallerdeki hava kirliliğinin azaltılması için gerekli tedbirler alınması gerekiyor. Bir diğer husus, yutak alanlar çok önemli. Sera gazları dediğimiz gazları tutan, ağaçlardır, ormandır.
Bizim orman varlığını arttırmamız gerekir. Bozuk orman alanlarını ıslah etmemiz gerekir. Şu ana kadar 5,5 milyar fidanı toprakla buluşturduk. Ormanlık alanı 2,1 milyon hektar artırdık. Ormanlarımızın çok iyi korunması ve alevlerle mücadele etmek için ‘yangın mevsiminden’ önce büyük bir hazırlık yapılması, ormanların çok hızlı şekilde tekrar ağaçlandırılması lazım. Yanan ormanlar başka maksatla tahsis edilmeden, hiçbir şekilde turizm ya da başka şekilde kullanılmaması lazım. Ormandan yer kazanmak için kimse yakmaya cüret etmesin. En sonunda orman yakmanın cezası çok ağır. Yeşil alanları koruyacağız. Yeşil alanları tamamen ağaçlandırmamız lazım. Hastane alanları, mezarlıklar ağaçlandırılmalı. Koruma alanlarının artması lazım” ifadelerini kullandı.
‘SEL VE DERE DÖNÜŞÜMÜ YAPILMALI’
Eroğlu, raporda sel ve taşkınların önüne geçilmesi için de öneriler sunduklarını aktararak şunları söyledi:
“Küresel iklim değişikliğinde yağış rejimi de değişiyor. Batı Karadeniz’de meydana gelen sel olayları nasıl oldu? Türkiye’de yıllık düşen ortalama yağış, 24 saatte düştü. 1 yılda yağan yağışın yüzde 60’ı düştü. Buna karşı tedbir almamız gerekiyor. Yukarı havzalarda suyu tutmak için gerekli erozyon kontrol çalışmaları yapılmalı. Ağaçlandırma faaliyetleri havzadan başlar. Nehirlerin, ırmakların yukarısından bu çalışmalara başlanması gerekiyor. Bir de en büyük husus; maalesef köprüler düz olarak yapılıyor, sadece suyun geçişi hesap ediliyor.
Ama Mimar Sinan 500 yıl sonra gelecek olayları görüp eserlerini ona göre yaptı. Bizim de 500 yılda bir tekerrür edebilecek olayları dikkate alarak, dereleri ona göre ıslah etmemiz lazım. Köprü ve menfezleri ona göre yapmamız lazım. Selle beraber ağaç, buzdolabı, kütük geliyor; köprüyü tıkıyor ve taşkınlar oluyor. İmar planı hazırlarken bunları geçirecek şekilde hesap etsinler. Dere yataklarının özellikle kum ve çakıl ile işgal edilmemesi varsa alanların kentsel dönüşümü gibi sel ve dere dönüşümü yapılmalı. Taşkın yönetim planları hazırlanması lazım.”