Bu kadınlar; hayatı yaşayamamış, yaşamasına ve yaşanmasına izin verilmemiş, dövülmüş, öldürülmüş, kırık, kayıp ve yitik kadınlar…
Bugün 25 Kasım, yani Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Ama biliyoruz ki yine hep aynı bildik cümleler, yine aynı bildik iyi niyetle söylenen –( ve maalesef ki sadece tümcelerde, sözlerde kalan… ) temenniler, güzel sözler ve cümleler söylenecek yine bu kadınlar için..
25 Kasım kadınlar için niçin önemli bir gün?
Bundan tam 62 yıl önce Dominik Cumhuriyeti‘nin o zaman ki lideri, 3 kız kardeş olan Mirabal Kardeşleri hedef göstererek vahşice öldürülmesine neden olduğu için 25 Kasım Günü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. Ama maalesef ki bu kabul, Birleşmiş Meclisler Genel Kurulu bu kötü olayın gerçekleşmesinden tam 39 yıl sonra, 25 Kasım 1999 yılında kabul etmiştir.
Kadınlar Ülkemizde ve Dünya’da çok fazla şiddete maruz kalıyor.
Kadın olmak gerçekten zor! Aslında kadın olarak yaşamak, hayatta kalmak en büyük zorluk kadınlar için. Ülkemizde neredeyse ortalama her gün en az 2 kadın şiddete maruz kalıyor veya hayatını kaybediyor. Kadın cinayetleri haberleri bitmek bilmiyor, üzücü bir şekilde her yeni gün yeni bir cinayet haberine tanıklık ediyoruz. Sizleri çok fazla rakamsal verilerle sıkmak istemiyorum ama genel bir veri olarak Dünya’da Kadına Yönelik Şiddette listenin en başlarında bulunduğumuzu üzülerek vermek istiyorum. Pakistan‘nın ardından bu ligde Dünya ikinciliğine oynuyoruz maalesef. OECD ülkeri içerisinde ise listenin zirvesindeyiz, yani kadına şiddette birinciliği kimseye kaptırmamışız.
Peki ya diğer ülkeler? Mesela o çok medeni olduğunu düşündüğümüz Avrupa Ülkeleri bile kadına şiddet uyguluyor hem de çok fazla. Ama detaylı ve analitik bakılınca, Avrupa Ülkeleri kadına daha çok taciz, cinsel taciz, tecavüz ve dayak tarzında şiddet uygulamaya meyilli. Cinayet ve ölüm gibi vakalar da ise sadece Fransa bize yakın rakamsal veriler veriyor. Yani Fransızlar ve Türkiye cinayet vakaları açısından benzer durumda ki; geçmiş birkaç yıl öncesinde 1 yıl içinde Fransa’da 600 civarında kadın öldürülmüş. Ülke olarak son yıllarda, hem resmi hem de çeşitli araştırma kuruluşlarının çalışmalarında ortak nokta; Türkiye’de kadın cinayetlerinde önemli oranda artışlar olduğunu gösteriyor. Son 15 yılda kadın cinayetleri yaklaşık 15 kat artmış durumda. Bu üzücü tablo ve durumun daha da artmasından endişe ediliyor, çünkü kadına şiddet maalesef artarak devam ediyor.
Kadınlar neden şiddete uğruyor? Niye bunu yaşıyorlar?
Şiddet ve türevleri; aslında kültür, sosyoloji ve psikoloji bilimlerinin inceleme alanı daha çok bu tür olaylar… Bu sektörlerin uzmanları eminim çok daha bilimsel ve derinlemesine açıklama yapacaklardır, ama benim gözlemlerim; sahiplenme, kıskançlık, yetersiz duygusal içselleştirme, kendini ispat etme isteği, kendine hükmetme alanı veya objesi yaratma, gücün kimde olduğunu hem kendisine, hem kadına hem de çevresine gösterme, yani erkeklerin yaratılış doğasından gelen gövde gösterisini yanlış bir seçim yaparak bunu kadında baskı unsuru olarak uygulamak istemesi. Elbette ki tabii yani var olan, veya sonradan zamanla oluşan, bütünleşen, benimsenen toplumsal kültüründe bunda çok etkisi var. Bu duruma örnek olması açısından; şiddete karşı hoşgörü, yatkınlık ve istek yaratan ve benim kesinlikle hoş bulmadığım deyim, özdeyiş ve atasözlerinden bazılarını hatırlayalım:
– ” Eti senin kemiği benim.”
– ” Kızını dövmeyen, dizini döver.”
– “ Kadın halı gibidir, vurdukça kıymetlenir.”
Hatta testiyi kırmadan getirmesi için önceden dayak yiyen çocuk bile var maalesef masallarımızda…
Bu düşünsel ve davranışsal kalıplar, her toplumda görülebilir, görülmekte ve her toplumu ister istemez olumlu veya olumsuz, istenen veya arzu edilmeyen şekilde şekillendirmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Bu gibi istenmeyen durumlar; eğitim, kültür ve insanın etiksel hakkı olan yaşamsal değer yargılarının toplumsal katmanlar olarak birbirine sunulması ve bunların kazanımları belki bu olumsuz olan tüm bu değersel ve kültürel kazanım süreçlerini yok edebilir veya törpüleyebilir.
Şiddete Uğrayan Kadınların Umudu İstanbul Sözleşmesi
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısa ve bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmış, Avrupa Birliği ve 45 ülkenin 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamasıyla 12 Bölüm ve 80 Madde olarak yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme kadına yasal ve hukuksal bir hak olarak, güvence ve varlıksal birey yükümlülüğü için varoluş bildirgesi olarak düşünülebilir. Bu sözleşmeyle kadın, kadın olduğu için korunma yükümlüğünü resmi olarak elde edebilme hakkına sahip olacaktır diye özet bir bilgi verilebilir.
Dikkat çekici olan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni hem imzalamış hem onay vererek, yürürlüğe sokup işlevsel hale getirmesinden sonra, yürürlükten kaldıran tek ülke olması. Diğer imzalayan ülkelerin bazıları hem imzalayan ve onaylayan veya sadece imza atmış ama yürürlük aşamasına getirmemiş ülkelerden oluşmakta. Akıllara şöyle bir soru gelebilir. İstanbul Sözleşmesi’nden önce kadına şiddet oluyordu bunu biliyoruz, peki sözleşme şiddeti bitirdi mi? veya İstanbul Sözleşmesi’nden sonra şiddet olaylarında bir azalma veya bitiş oldu mu?
Bu sorunun cevabı maalesef Hayır.
Ama önemli olan kadınların, insan olmasından ve doğası gereği kadın olmalarından kaynaklanan yaşam, güvenlik, eşitlik, ezilmeme, baskı unsuru yapılmama, şiddet unsuru olarak kullanılmama gibi haklar ve hukuksal zeminde temsil edilebilme olanağına kavuşmuş olmaları ve bunları çok daha fazla dile getirebilme haklarına sahip olmuş olabilmeleri sayılabilir…
Son Söz
Kadınlar; aşktır, sevgidir, tutkudur, değerdir, istiridye içindeki incidir, yağmur veya kar fırtınası sonrası doğup içimizi ısıtan güneştir, annedir, candır, vicdandır, merhamettir, dosttur, arkadaştır, hayatı ve yaşamı paylaşan kutsal, eli öpülesi varlıklardır. İşte yaşamdan koparılan o kadınlar, bu kadınlardır… Kayıp, yitik, dövülen, öldürülen, canı yakılan, korkutulan, üzülen, incitilen, değersizleştirilen, solup giden varlıklar değildir, olmamalıdır. Hiçbir zamanda olmayacaklardır.