Dune Çöl Gezegeni’nden analizler; Pandemi döneminde evlerimizde hapis hayatı yaşadık. Bu süreçte oldukça dizi ve filmler izledik.
Bu bir bakıma bizim için iyi oldu. Sinema tarihine damga vurmuş önemli filmleri izleme fırsatı bulduk. Şahsım adına bu durumdan çok memnun kaldım. Çünkü 2021 yılının en iyi filmini izlemiş oldum. Subjektif olarak söylüyorum bunu. Bu filmin adı DUNE: Çöl Gezegeni.
Film romandan esinlenerek 1984 ve 2021 yıllarında senaryolaştırılmış. Özellikle izlemeyenler için fazla detay vermeyeceğim. Senaryosu ve bazı verdiği mesajlar bakımından ele alacağım. Öncelikle bu film, küresel ısınma sonucu Dünya’nın nasıl bir hal alacağı konusunda bize önemli mesajlar veriyor.
Dune roman serisinin yazarı Frank Herbert, iklim sorunlarını çok yerinde tespitler ile ele almış ve okurlarına önemli mesajlar vermiştir. Yaşamamızın yegane aracı suyun öneminden bahsedilmiş.
Günümüzden oldukça uzak bir gelecekte geçen Dune çöl gezegeni Arrakis’in kontrolüne sahip olan Paul Atreides ailesi üzerinden anlatılıyor.
Sömürge olgusu burada da işlenmiş durumda. Feodal sistemle asil aileler çöl gezegenini işgal ediyor. Her şey baharat adını verdikleri kıymetli çöl tozu için. Uzayda yolculuk yapabilmek için bu baharat çok önemli. Düşünebiliyor musunuz günümüzde petrol için verilen savaşlar, milyarlarca yıl sonra baharat adlı toz için veriliyor.
Zaten Dune’nin yazarı Oregon tepelerinden ilham alarak bu eserini yazmıştır. Bu çölün asil sahipleri de mavi gözlü Fremenler olarak adlandırılmış. Bunları baharat için sömürenler ise, gelişmiş teknolojiler ile bu bölgeye hükmediyor. Kraliyet sistemi ve derebeylikler yönetimi vardır. Kralın emriyle derebeyleri, kendi gezegenlerinden uzak bu çöle hükmediyorlar. İzlediğinizde bugünkü sömürü düzeni hemen gözünüzün önünde canlanacak. Ortadoğu coğrafyasının yaşadıkları tıpkı diyeceksiniz.
Filmin başlangıcında verilen ilk mesaj,” Rüyalar derinden gelen mesajlardır.” Bu söz ile ‘KWISATZ HADERACH’ teorisi gösteriliyor. Bu teoriye göre, bir kişi aynı anda iki veya daha fazla yerde olabilir ve uzun mesafe yol kat edebilir. Filmin kahramanı, rüyasında daha önce hiç görmediği bir, olayı yaşıyor. Burada Evliya Çelebi’nin seyahatlerinin de Avrupa tarafından kabul edildiği görülüyor.
Bilimsel bir kabul edilme var.
Çünkü Avrupa bir dönem Evliya Çelebi’nin kısa sürede bütün Dünya’yı gezemeyeceğini savunuyordu. Öte yandan filmde Bene Gesserit rahibeleri üzerinden de önemli mesajlar aktarılıyor.
Bunlar ruhban sınıfını temsil ediyor. Sözleri ve duyuları kontrol ediyorlar. Paul adlı kahramanın annesi bu rahibelerin tarikatına üye. Annenin talebi sonucu Paul, yağmurlu bir gecede korku testine sokuluyor.
Rahibelerin lideri ilk olarak, “kimsin sen sorusunu yöneltiyor.” Burada insanların çocukluktan ergenliğe ve yetişkinliğe geçişine değiniliyor. Yani İslam’daki sünnet ve Hristiyan vaftiz geleneğine atıfta bulunuluyor. Olası durumda insan ve hayvanın farkı gösteriliyor. Savaş ya da kaç deneyi gerçekleştiriliyor. Hükmetme olgusu üzerinden derin anlamlar sunuluyor bizlere. Bu test esnasında bir söz söyleniyor ki unutulmayacak türden. “Korku aklın katilidir.” Etkileyici bir söz değil mi? Ve bu deneyin en önemli detayı Gom Cabbar iğnesi şüphesiz…
Gesserit rahibesinin korku için kullandığı iğne; ölümcüldür. Tahakküm eden, düşünen ve başarılı olmaması halinde kullanılan silahtır. Üstelik siyanürlüdür. Aslında bir insanlık test aracıdır. Ayrıca bu rahibeler için doğru söyletenler nitelemesi de yapılmaktadır. Yüzlerine baktıkları insanların sözlerindeki doğruluk ve yalanı hemen anlayabiliyorlar. Aslında kendilerinin yalan üzerinde oldukça etkileri vardır.
Diğer bir mesajda Lisan El Gaib’tir. Çölde yaşayan insanların beklediği mesihdir. Filmdeki tanımlaması ise dışardan gelen sestir. Kendilerini kurtaracak bir kurtarıcıdır. Gerçek hayatta olduğu gibi tüm semavi dinlerin kabul ettiği ve beklediği mesih burada da işlenmiştir. Sömürü düzenine karşı bir kurtarıcı olarak hayal edilmektedir. Filmde kullanılan teknoloji tasavvuru ise harikulade.
Güneşten kat kat sıcak bu çöz gezegeninde su oldukça kıymetli. Bunun içinde Damıtıcı giysiler yapılmıştır. Bu giysiler olmadan çölde yaşamak oldukça güç.
İmkânsızda denilebilir. Bu giysi sayesinden, insanın teri, gözyaşı ve hatta sidiği dahil bu elbise tarafından arıtılarak tekrar su olarak kullanılıyor. Atreides kolonisinin kullandığı helikopterler, ise tamamen doğadan ilham alınmıştır. Günümüzün helikopter sisteminin kat kat üstünde bir dizayna sahiptir. Tamamen kuş mimarisinde kanatlı ve kanatsız uçabiliyor.
Sadece mantık ve aklı ön planda tutan insan bilgisayarlar ‘mentaplar’ ise insanoğlunun teknoloji sonrası durumunu gösteriyor bizlere.
Bizleri şaşırtan bir hayal alemi var bu filmde değil mi?
Ve filmin en önemli mesajlarından bir tanesi: Küresel, iklim değişikliğine teknolojide çözüm bulamamasıdır. Bunun yanında imkân varken insan ekonomisi için çölü kurtarmayı reddetmiştir.
Filme dair yazılacak, konuşulacak onca şey varken burada yazımı bitiriyorum. Bilim kurgu filmlerini sevmeseniz de bu filmi izlemenizi tavsiye ediyorum. İyi seyirler diliyorum