Finike Denizaltı Dağları Projesi Glasgow’da 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda dünya kamuoyuna tanıtıldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen ve İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi tarafından yürütülen “Finike Denizaltı Dağları Projesi” İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda dünya kamuoyuna tanıtıldı. Proje toplantısına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da katıldı.
Finike Denizaltı Dağları Projesi’ni yürüten Prof . Dr. Bayram Öztürk, “Bilindiği gibi denizlerin korunması iklim değişikliği sorununda önemli bir yer tutuyor. Çünkü sağlıklı deniz ekosistemleri iklim değişiminde ekosistemin dayanıklılığını artırıyor” dedi.
Açık denizler ve derin denizlerin eşsiz ekosistemlerinin korunması için yapılan girişimler sonucunda Finike Denizaltı Dağları barındırdığı bentik ve pelajik türler sebebiyle Bakanlar Kurulu Kararı ile 16 Ağustos 2013 tarihli ve 28 bin 737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1 milyon 124 bin 173 hektarlık alan Finike Denizaltı Dağları Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmişti. Bu bölgenin 35 kilometrekarelik bölümü Türkiye’nin karasuları içinde, kalan bölge ise Doğu Akdeniz ilan ettiği kıta sahanlığı dış sınırları içinde bulunuyor.
PROJENİN ÖNEMİ
Finike Denizaltı Dağları (Anaximander) biyolojik çeşitliliğin korunması için ayrı bir önem taşıdığı belirtildi. Bölgenin çamur volkanları, soğuk su çıkışları yanında derin deniz türlerini barındırmasıyla da biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliği için özel bir ekosistem olarak kabul ediliyor.
DİP ÇAMURUNDA BİLE PLASTİK BULUNDU
Prof .Dr. Bayram Öztürk, Glasgow kentinde 197 ülke temsilcilerine yaptığı sunumda bölgede çalışma yapıldığı süre içerisindeki gözlemlerde dört tür, akustik olarak beş tür, toplamda altı Setase (Latince iri hayvan) türü tespit edildiğini açıkladı. Bunlar; kaşalot (Akdeniz’de görülen en yaygın balina türü), grampus (Boz yunus), afalina (Bir yunus türü), kabadişli yunus, gagalı balina ve çizgili yunus olarak sıralandı. Prof.Dr. Bayram Öztürk, şu bilgileri verdi:
“Çalışmada ek olarak deniz kuşları, deniz kaplumbağaları ve deniz çöplerinde gözlemleri yapılıp kayıt altına alınmıştır. Ayrıca açık deniz veya okyanusun sahil veya deniz tabanına yakın olmayan ‘pelajik’ olarak nitelendirilen bölgedeki canlılar ile 200 metre derinliğe kadar deniz yüzeyindeki larva ve yumurtaların tespitleri için bölgede örneklemeler gerçekleştirilmiştir. Bölgedeki diğer tehditler arasında yoğun deniz trafiği ile denizel çöplerin yer aldığı tespit edilmiştir. Çalışmalar sırasında örnekleme yaptığımız her istasyonda mikro plastik örneklerine rastlanılmıştır. Ayrıca 2 bin 200 metre derinlikten alınan dip çamuru örneğinden bile plastik bulunmuştur.”
“BÖLGE ÜLKEMİZİN KARASULARI İÇİNDE VE AÇIK DENİZLERDE İLAN ETTİĞİ İLK KORUMA ALANIDIR”
Prof.Dr. Öztürk, gözlemlenen yüzen çöplerin gemi hattı trafiğinin olduğu bölgelerde olduğuna dikkat çekerken “Ticari gemi seyirlerinin Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden geçişleri ve başta 1973 yılında imzalanan 1978 yılında değiştirilen Denizlerin Gemilerden Kirlenmesini Önleme Uluslararası Sözleşmesi’nin eklerine uyumu için ayrı bir çalışma gerektiğini belirtti. Prof.Dr. Bayram Öztürk şunları ekledi: “Finike Denizaltı Dağları Özel Çevre Koruma Bölgesi ülkemizin daha önce ilan ettiği koruma alanlarından farklıdır.
Bölge ülkemizin karasuları içinde ve açık denizlerde ilan ettiği ilk koruma alanıdır. Türkiye’nin kara suları içinde, hem de karasuları dışında Kıbrıs Adası’ndan daha büyük bir alanı deniz koruma alanı ilan etmesi ve bu konudaki projeyi desteklemesi ve büyük bir dünya organizasyonunda gündeme alınması, Doğu Akdeniz’de askeri ve diplomatik gücünün yanında bilimsel yani çevre diplomasisi gücünü de göstermesi olarak değerlendiriliyor.”