ABD’nin en prestijli ödülünü alan Irmak Çavun kendi oyun şirketini kurmak istiyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinan Çavun’un kızı Irmak Çavun (20), dünyanın en prestijli oyun çizme yarışmasında kazandığı ödülü, pandemi nedeniyle 2 yıl sonra aldı. ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlenen Writer & Illustrators Of The Future (Geleceğin İllüstratörleri) isimli bilim kurgu ve fantastik hikaye yarışmasında ödül alan ilk Türk olarak tarihe geçen Irmak Çavun, kendi oyun şirketini kurmak istediğini söyledi.
Bursa’da yaşayan Prof. Dr. Sinan Çavun ile Ebru Çavun’un kızları Irmak, 4 yaşında başlayan resim çizme yeteneğini zamanla geliştirdi. Katıldığı birçok resim yarışmasında ödüller kazanan Çavun, oyun karakterleri çizmeye yöneldi. Dijital alanda çizdiği karakterlerle, 37 yıldır Amerika’da düzenlenen Writer & Illustrators of the Future yarışmasını kazandı. 2019 yılında sonuçları açıklanan yarışmanın ödül töreni ise pandemi nedeniyle 2 yıl sonra ekim ayında ABD’de yapıldı. Geleceğin Oyun Yazarı ve Çizeri tek Türk olan Irmak Çavun, ödülünü Los Angeles’ta, ailesinin de katıldığı törenle aldı.
‘KAZANDIĞIMI SÖYLEDİLER, İNANAMADIM’
Çizim merakının henüz 4 yaşındayken çizdiği bir köpek resmi ile başladığını söyleyen Irmak Çavun, dünyanın en prestijli yarışmasına uzanan süreci şöyle anlattı:
“Sanat açısından lise sona kadar hiçbir eğitim almadım. Hiçbir zaman spesifik olarak bu ödül için çalışmadım. Daha önceki çalışmalarımın meyvesi oldu bu yarışma. Ben bu sırada daha çok TED’deki IB’ye Uluslararası Bakalorya programına ve portfolyeme çalışıyordum ve bu çalışmalarımın sonucunu da bu yarışmaya gönderdim ve beğendiler.
Beni aradıklarında başvurumun üzerinden aylar geçmişti. 8 ay sonra aradılar. ‘Amerika’dan bir numara arıyor ‘diye telefonu açmayacaktım. Telefonla arayacaklarını bile bilmiyordum. İlk başta ‘Kandırmak, dolandırmak için arıyorlar’ diye düşündüm. Telefonu açtıktan sonra bana kazandığımı söylediler, ben bir süre tepki veremedim, inanamadım. Bu kadar büyük bir şey olduğunun o sırada farkında değildim. Bir beklenti ile girmemiştim yarışmaya.”
‘KENDİMİZİ SABOTE EDİYORUZ’
Kazandığı yarışmanın vermek istediği mesajlar için büyük önem taşıdığını söyleyen Irmak Çavun, “Söylemek ve yaymak istediğim mesajlar var. Bu yarışma bana, bunu yapma şansını verdi. Bunun için gerçekten minnettarım. Söylemek istediğim şey de ‘Siz de yapabilirsiniz’. Evet; bahaneler, fırsatsızlıklar ve haksızlıklar var. Ben bunu yapamıyorum, demektense, ‘Ben bunu yapamıyorum ya da ben buna erişemiyorum. Böyle bir şansım yok. Bu konuda ne yapabilirim?’ demeliyiz. Ve çoğu kişinin farkında olmadığı, çoğu kişinin yapmadığı şeyin de bu olduğunu düşünüyorum. Tabii ki çok sayıda yetenekli insan var benimle aynı şeyleri hak eden. Sadece denemeye devam etmek gerekiyor. Bazen kendi kendimizi ‘yapamıyorum, imkanım yok’ diye sabote ediyoruz” diye konuştu.
‘CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİN OLDUĞU BU ENDÜSTRİDE BİZ DAHA İYİSİNİ HAK EDİYORUZ’
Kaliforniya’da oyun tasarımı eğitimini sürdüren Çavun’un en büyük hayali ise kendi oyun şirketini kurmak. Çavun, oyun endüstrisinde kadınların da en az erkekler kadar başarılı olacağını kanıtlamak istediğini belirten Irmak Çavun, “Çünkü şu an büyük şirketlerde, cinsiyet eşitsizliğinin bu kadar fazla olduğu bir endüstride biz daha iyisini hak ediyoruz. Daha iyisini yapabiliriz. Ve bu yüzden ben kendi oyun şirketimi kurmak istiyorum, bunun için çalışıyorum. Fırsat arayacağım, fırsat bulamazsam fırsat yaratacağım. Bunu hepimiz yapabiliriz. Türkiye’de eğitim sistemi sanata önem vermezken, fırsatsızken, fırsat arayacağız. Bulamıyorsak da fırsat yaratacağız” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUK BİR ALANA YETENEKLİYSE O ALANDA DESTEKLENMELİ’
Anne-baba olarak kızlarını her zaman desteklediklerini söyleyen Prof. Dr. Sinan Çavun ise şöyle konuştu:
“Türkiye’deki en büyük sıkıntılardan bir tanesi, aileler çocuklarındaki yetenekli kısımların genelde hobi olarak devam etmesini istiyorlar. Akademik alanda başarılı olmasını istiyorlar. Resim, spor, kültür, şarkı… Mesela sesi çok güzeldir. Birtakım ekstra yeteneklerinin hobi olarak kalmasını ve devam etmesini istiyorlar. Bence belki de en büyük yanlışımız burada. Bir çocuk bir alana yetenekliyse o alanda o çocuğun desteklenmesi lazım. Bunun yalnızca aileye de bırakılmaması lazım.
Türkiye’de maalesef eğitim sistemimiz yalnızca akademik anlamdaki başarılarla desteklenmeye çalışılıyor. Ama o yan dallar dediğimiz diğer dallarda ailenin üzerine tüm sorumluluk kalıyor. Aile getirip götürmek zorunda, aile masrafları karşılamak zorunda. Bu da mümkün değil. Benim ekonomik durumum iyi olduğu için Irmak’ın bu alanda gelişmesinde yardımcı oldum. Ama ekonomik yapısı iyi olmayan bir aile durumunda maalesef o yetenekler köreliyor ve belki de kendi alanında kendi yeteneğinde dünya çapında bir kişi olacakken sevmediği bir işi yapan bir insan konumuna gelebiliyor çocuklarımız.”