Size öfkenizi kontrol edin demeyeceğim. Öfkelenin, bağırın, yumruklayın ama bu doğal duygunuzu bastırmayın içinizdekinin çıkmasına izin verin. Öfkeniz sizi kontrol etmesin!..
Yumruklarınızı bir yastığa, bağırmanızı açık havada dağlara yapabilirsiniz. Öfke, ne size zarar vermesini ne de çevrenizdekilere zarar vermesine izin vermeyin. Öfkeniz sizi kontrol etmesin!..
Öfke, doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara, karşılanmayan beklentilere verilen EN DOĞAL duygudur. Evrensel ve duygusal olan bu tepkilerimizi neden hep bastırırız?
Bastırmadan bu duygumuzu da tıpkı diğer duygularımız gibi yaşamalıyız. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli şey, öfkemiz bizi ve hayatımızı kontrol altına almasına izin vermemeliyiz.
Eğer öfke bizi ele geçirirse hayatımızdaki insanlar da etkilenir. Kişiler arası ilişkilerimizde sorunlar, boşanmaya, iş hayatında üretkenliğimizin bozulmasına, fiziksel ve en çok ruhsal yönden sorunlara neden olabilmektedir.
NEREDEN GELDİ BU ÖFKE?
Hiç düşündünüz mü?
Pek çoğumuz, özellikle benim dönemim ‘seksenliler ve öncesi’ diye tabir edilen dönem çocukları öfkelenmemize izin verilmeyen ailelerde yetiştik. Özellikle de kadınlara, küçüklere öfkeli olmanın kötü bir şey olduğu öğretildi. Öfke hakkı tek el düzenindeydi. O, kişi genelde ebeveynlerden biri olurdu. Öfkenizi ifade etmektense, yutmayı öğrendik. Yuttuklarımız büyüdü büyüdü kin olarak içimize yerleşti. Çocuk yaşta bilmeden algılarımızla kaydetmeyi öğrendik. Bu, öğrendiklerimizi ileride bizlerde aynısını uyguladık. Şiddet gören çocuklar şiddeti, bağırılan çocuklar bağırmayı, duygusal yaralanan çocuklar yaralamayı öğrendi. Çünkü tek bildiği tepki buydu. Bizlere geçmişte yapılan hataları eğer kendimizin farkına varıp iyileştirmezsek kısır döngüyle sürüp gidecektir.
Şöyle bir baktığımızda istemesekte git gide benzeriz.
Öfkelendiğimizde ne yapmalı? Bir çok yazı okumuş, öğütler almışsınızdır.
Öfke yüksek ritmi sever, bu yüzden öfkelendiğimizde sık ve hızlı nefes alıp veririz. Aslında öfkelendiğimizi kendimiz de fark ederiz. Derin derin nefesler alın, beyninizin mantık, sayısal bölümünü devreye geçirip; “1001-1002-1003” diye sayın demeyeceğim bunu zaten denersiniz, denemişsinizdir.
Kendimize şu soruları sormamızın faydası olabilir:
- “Neden öfkeli olmayı seçiyorum? Bu, öfke bir seçim ve ben, bunu neden tercih ediyorum?
- “Beni kızdıran durumları acaba ben yaratıyor olabilir miyim?”
- “Hayata tepkimi göstermemin tek yolu buradan mı geçiyor?”
- “İstediğim şey bu mu? Ben böyle mi istiyorum?”
- “En çok kimi cezalandırıyorum? En çok kime zararım dokunuyor ya da kimi en çok seviyorum?”
- “Bu durumda olmayı istiyor muyum? Neden?”
- “Tüm bu öfkelerime sebep olan şeyler ne? Neler olduğunu düşünüyorum?”
- “Evrene insanların beni rahatsız etmesi için çevreme nasıl bir enerji yayıyorum?”
Yaşadıklarımız karşısında hissettiklerimiz en doğal duygudur, fakat verilen tepkiler bizim benimsediğimiz alışkanlıklarımız ve tercihlerimizdir.
Unutmayalım, her şey bizlere bağlı!..