Zamanımızın ve yaşadığımız dönemin ne kadar can sıkıcı olabildiğinin hepimiz farkındayız. Yeni dönem, yeni insan…
Merhaba Sevgili Haberton Okurlarım,
Bu yazımla size kocaman bir merhaba diyerek başlamak istiyorum. Haberton ailesine katılmama destek olduğu için Sevgili Nilay Uğuroğlu hanımefendiye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Umuyorum ki zaman zaman yazılarımla ve zaman zaman hikaye serilerimle her hafta sizinle buluşmak için sabırsızlanıyorum.
Bu günlerde yaşanılan onca sıkıntı ve sorunun üstesinden nasıl gelinebileceğini düşünüyorum bir süredir.
Zamanımızın ve yaşadığımız dönemin ne kadar can sıkıcı olabildiğinin hepimiz farkındayız. Pandemi şartlarıyla gelen ekonomik, sosyal ve eğitim problemlerinin yanı sıra, hastalık ve haneye giren ölümler ile psikolojik olarak çok bunaldık hepimiz. Gelir kaynakları eşit olarak dağılmayan bütün dünya bir şok dalgası içerisinde bir süredir. Kimimizin işi sekteye uğrarken, kiminin kapanan kapılar arkasında evlilikleri yıkıldı. Kimi sevdiklerini kaybederken kimisi ise hastalıkla boğuşarak canının, hayatının ve sağlığının kıymetini anladı. Bazı öğrenciler dersleriyle savaşırken bazı kişiler fırsatı değerlendirerek zengin oldu.
Peki ya asıl duygular ne alemde? Korku endişe dışında, ihtiyacımız olan sevme, sevilme, ilgi bekleme, şefkat, aile olma, birey olma gibi duygusal ihtiyaçlarımızı ne yaptık?
Onları paylaşmadık. Onları yaşamadık. Biraz gizledik birazını da dönüştürdük. Korku, panik ve gelecek endişesi bizi bu dönemde alt etti maalesef. İşte bu yüzden çoğu kişiden duyar olduk. “Bu pandemi bitmeden bizim evlilik bitecek sanırım” veya “virüs değil de bu kadın/adam beni öldürecek.” Sıktık kendimizi, biraz sustuk, içimize attık bazı şeyleri. Bir şeylerin yanlış gittiğini görme zamanımız geldi, eski normalimize dönmek isterken yepyeni bir normal ile tanıştık.
KAYAÇTAN KALP ÇAĞI BAŞLADI
İnsanlar olarak önümüze gelen hayat şartlarına göre kendimizi değiştiriyor ve uyum sağlıyoruz. Bu insanın doğası gereği hayatta kalma içgüdüsü olarak gelen bir yazılım. Bu yüzden de sistemin bize dayattığı her şeye çoğunlukla hayır diyemiyoruz. Bu yaz herkes mor giyiyor diye mor giyiyor, herkes gittiği tatilde ne yediğini sosyal medyada paylaşıyor diye biz de paylaşıyoruz. Herkesin güldüğüne gülüyor, herkesin kızdığına tepki veriyoruz. Olan ilginç olaylara hep beraber kayıtsız kalabiliyor, ses yükselten bir kişi çıkıyorsa hep beraber bağırıyoruz.
Lakin atladığımız en önemli konulardan birisi ise, makineye dönmüş hayatlarımız. Bu şartlar altında psikolojisi ve yaşam alanı daraltılan ve bastırılan insan nasıl zihnini boşaltıyor ve hayata nasıl tekrar kendini entegre ediyor. Peki bu durumda duyar alanımızı genişleterek, duygularımızı ne zaman masanın üstüne koyacağız?
İNSANIZ SONUÇTA DEĞİL Mİ?
Bu döngünün artık kırılması ve bizi özel ve değerli yapanı arık keşfetmek zorundayız. Kendimize gelmeli ve neden var olduğumuzu bulmak zorundayız. İnsanız sonuçta değil mi? Dönüşebilmeli ve gelişebilmeliyiz tekrardan. Nasıl olacak kalbimize dönme işi diyebilirsiniz. Bu noktada geldiğimiz olgu sizi anlayabilecek, tarafsız yorum yapabilecek, göremediğimizi bize gösterebilecek bir kişi olmalı.
İYİ BİR DOST MU, YOKSA PSİKOLOG MU?
Bizi dışardan gözlemleyebilen birileri ile konuşma ve paylaşma ihtiyacımız nerelere vardı peki? Artık yeni normalleri yaşamaya başladığımıza göre, bununla birlikte tüm yasakların da kalktığına göre önümüze bakmalı hayatımızı, hayallerimizi tekrardan inşa etmeliyiz. Hobilerimizi gözden geçirmeli, değişik hedefler belirlemeliyiz. Unutmamalı ki hepimiz ayrı ayrı değerli ve önemliyiz. Kendimizi tekrar inşa ederken içimizdeki sıkıştığımız sorunların üstesinden gelmeliyiz. Peki asıl yol ayrımı nerede olmalı? İhtiyacımız olan konuşmak, sıkıntılarımızı, hatalarımızı, eksiklerimizi fark ederken hangi yoldan gitmeliyiz?
Açıkçası kendi adıma söyleyebilirim ki; eğer içinde bulunduğum durumdan çıkabiliyor ve hayatım sekteye uğramıyorsa, günlük sorumluluklarımı yerine getirebiliyorsam ben iyi bir dostu tercih ederdim. Hemen kendimi gözden çıkarmaz sosyal hayata önce karışır insani ilişkilerimi dengelemeye çalışırdım. Geçirdiğim içine kapanma sürecinden güzel arkadaşlıklarla çıkmaya çalışır kaybolan yaklaşık iki senemi telafi etmeye çalışırdım.
Baktım olmuyor o zaman tabi ki yardım alınabilir. Lakin bu psikolojik yardım alırken hayatınızın dizilerdeki gibi birden düzeleceğine kanmayın. Bu uzun bir süreç olabilir ve her zaman size papatyalı yollar sunmayabilir. Doktor desteğini mucize değneği olarak görür ya da ekranlardaki öyküselleştirilmiş olaylara kendinizi kaptırırsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Unutmayın ki kendi hayatınızın kontrolü, sizin elinizde. Her şey sizin çabanıza ve inancınıza bağlı olarak değişir. Siz yüreğinize döner ve mayanızdaki sevgiye ve hayat amacınıza odaklanırsanız başaramayacağınız, üstesinden gelemeyeceğiniz bir olay söz konusu değildir. Tabi ki bu ciddi problemi olan insanlar için geçerli değil. Pandemi ile birlikte sadece tüketmeye alıştırılan bünyelerimiz, makineleşmiş hayatlarımız, duymayan kalplerimiz, dokunulmayan insanların hayatları için geçerli.
Bu yüzden herkese aynı masada oturup, konuşabileceğiniz ve birbirinizi değerlileştirebildiğiniz iyi insanlar diliyorum.