İslam’da engelli olmak ve engelli çocukların eğitim hakları! İnsanı kâinatın en değerli varlığı olarak yaratan Allah, “kimin daha güzel işler yapacağını sınamak için” ölümü ve yaşamı var ettiğini açıklar. (Mülk/2)
İmtihan, imtihanlarımız..
Herkesin imtihanı farklı. Hepimiz bir gemideyiz ama ayrı dalgalarda. Hepimiz bir sınavdayız ama farklı sorularla. Sorular farklı, yol farklı ama hedef aynıdır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya/35)
Kimi kolay bir hayat yaşayıp kolay diyebileceğimiz sınava tabii tutulurken kimi de çetin dalgalarla, çetin sınavlarla uğraşmak durumunda. Allah sevdiğine mi daha ağır sınav yapıyor yoksa sevmediğine mi diyecek olursak hemen Peygamber Efendimizin hayatına bakalım: “Müslümanlar benim başıma gelen musibetlere bakarak kendi musibetleri karşısında güçlü olsunlar.” (Muvatta’, Cenâiz, 14)
“And olsun ki mutlaka sizi birazcık korkuyla, açlıkla, mal, can ve meyve noksanıyla sınayacağız. Müjdele sabredenleri.”(Bakara/155) Dünyada başımıza gelenler musibet, bela gibi görünse de aslen onlar bizim imtihanlarımız. Engelli olmak ya da aile fertlerinden birisinin engelli olması bize bir bela değil imtihandır. Bizler Müslümanlar olarak inanıyor ve biliyoruz ki bu dünya geçici. Biz bu dünyada bir garip yolcuyuz, soluklanıp heybemizi doldurup gideceğiz.
Günlerimiz sayılı, ömrümüz bitmeyecek nimete ulaşmak için damla damla tükeniyor. Ve biz yine inanıyor ve biliyoruz ki yaptığımız her şeyden hesaba çekileceğiz. İyilik ve kötülüklerimiz karşılığını bulacak (Zilzâl/7), (Tâ-Hâ/75-76) ve ödülümüzü alırken fiziksel özelliklerimize değil eylemlerimize bakılacak. Ayağımız sağlam mı diye hesaba çekilmeyeceğiz o ayakla haram mekâna girdik mi girmedik mi bunun hesabını vereceğiz. Gözümüz, kulağımız, zihnimiz ve her uzvumuz için aynı..
Herkesin imtihanı farklı dedik. Evet, kimi engelli bir birey olmakla imtihan olurken kimi de engelli bireyin bakımını, eğitimini üstlenmekle imtihan olabilir. Engeli bulunmayan kişilerin engelli bireylere her konuda destek olmaları imtihan olduğu kadar bir vatandaş olarak görevidir.
Bir kişi insan olarak dünyaya geliyorsa o kişi hayatı her insan gibi yaşamayı, dünya nimetlerinin her türlüsünü hak ediyor demektir. Eğitim de bunlardan biridir. Hiçbir fiziksel engel buna mani değildir. Her insanın sosyal hayatta yer alma, eğlenme, gezme, eğitim gibi hakları vardır. Kimsenin kimseye fiziki ya da maddi açıdan üstünlüğü yoktur. Peygamber efendimiz: “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyaz tenlinin siyaha, siyahın beyaza karşı üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva (Allah karşısında sorumluluk bilinci) iledir.” (İbn Hanbel, V, 411)
Sağlıklı olsun ya da olmasın doğan her bebek ailesine emanettir. Ama engelli olan bireylerin bir farkı vardır. Onlar her zaman çocuktur. İhtiyaçları farklıdır. Okuldaki durumları farklıdır. Sosyalleşmeleri bambaşkadır. Öğrenme adımları daha zor, ortama uyum sağlamaları uzun zaman alabilir ama onlarında başarılı olduğu bir alan sabırla ve sevgiyle bulunup keşfedilebilir. Vazgeçmeden, yılmadan yapılacak olan bu eğitimler belki bir çocuğun hayatını bambaşka bir duruma getirecek belki birinin hayatını kurtarıp binine umut olacaktır.
Hatırlayacak olursak: Peygamberimizin amcasının oğlu olan ve “Kur’an’ın tercümanı” lakabıyla anılan âlim sahabe İbn Abbas, yıllarca görme engelli olarak yaşamıştı. Bestekâr Beethoven, ömrünün son 26 yılını işitme engelli olarak geçirmişti. Günümüzde dünyanın dört bir yanında verdiği kişisel gelişim ve motivasyon seminerleri ile tanınan Nick Vujicic ise elleri ve ayakları olmadan hayata gözlerini açmış ve niceleri.
( Karabulut, H. 2014: 25)
Evet, Allah’ın yaratmasında kimsenin kimseye üstünlüğü olmamakla birlikte hepimiz farklı fiziksel, duygusal, biyolojik, zihinsel yapılarda olabiliyoruz. Engelli olmak diğerlerinden farklı olmak anlamına gelse de onlardan geri kalmak, eksik kalmak anlamına gelmemektedir. Bu noktada önce aileye, daha sonra eğitimcilere ve devlete düşen görevler vardır. Engelli bir birey nasıl topluma kazandırılmalı, nasıl çalışmalar yapılmalı ve engebeli hayatından taşlar nasıl temizlenmeli bunun derdine düşmeliyiz. Zaten zor olan yollarına bir taşta biz koyan değil o taşları temizleyen kişiler olmalıyız.
Engelli çocukları eğitime dâhil ederken nelere dikkat etmeliyiz kısaca bunlara da değinecek olursak şu şekilde toparlayabiliriz:
Öncelikle engelli bireyler zor hayat şartlarından eğitim ortamına katıldıkları için kırılgan olmaları çok normal. Kırılgan yapılarını göz önünde bulundurarak onları alay edilebilecek bir konuma getirmemeli, bu konuda uygun bir dille diğer öğrenci ve velileri bilgilendirmeliyiz. Kararlarına saygı duyup, işlerini basitleştirmeli ve anlayabilecekleri dil ve yöntemleri tercih etmeliyiz. Kolay öğrenmedikleri noktada sabrımızı, hoşgörümüzü, merhametimizi, sevgimizi elimizden, dilimizden en önemlisi yüreğimizden bırakmamalıyız.
Ailelerinden sonra bizlere emanet edilen canlara, el olmak gerekiyorsa el, ayak olmak gerekiyorsa ayak olmak bize ceza değil hem bu dünya da hem de ahrette ödüldür unutmayalım.
Her çocuğun yaşama hakkı olduğu gibi eğitim hakkı var.
ENGEL OLMA!
ENGELLERİ KALDIR!
KAYNAKÇA
- Ahmed b. Hanbel, Müsnedü Ahmed b. Hanbel, (I-VI), (nşr. Bedrettin Çetiner), İstanbul: Çağrı Yayınları,1992.
- Halime Karabulut, Ailemde Bir Engelli Var, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 3. Baskı, 2020.
- Kur’an-ı Kerim Meali, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 5. Baskı, 2009.
- Malik b. Enes, el Muvatta’ (Yahya b. Yahya Rivayeti) (thk. Beşşar Avvad Maruf), Beyrut: Daru’l –garbi’l İslami,1997.