Ertuğrul Firkateyni’nin hazin hikâyesi Türk ve Japon milletleri arasında kederli bir meseleden başlayan dostluğun köprüsü olmuştur.
Kıymetli okurlarım bugün sizlerle 100 yıllık acı ve 100 yıllık dostluğu konuşacağız. İsmi her ne kadar kulağa hoş gelse de yaşanmış elim hadise tarihimizde acısı kapanmayacak meselelerden birisidir. Ertuğrul Firkateyni’nin hazin hikâyesi Türk ve Japon milletleri arasında kederli bir meseleden başlayan dostluğun köprüsü olmuştur.
Sultan II. Abdülhamit Han döneminde payitahta ziyarete gelen Japon heyette dönemin Japon Prensi Komatsu Akihido vardı. Ziyaretten sonra değişen dünya siyasetinde denge politikasını en akılcı şekilde kullanan padişah Japonya’nın konumu ve denizlerdeki gelişmelerini takip ediyordu. O dönemde Japonlar ve Ruslar arasında yaşanan bazı olumsuz gelişmeler Osmanlı Hakanına bir yol gösterdi.
İadeyi ziyaret, Japon dostluğu hem de halkın genelinin dini inancı Budizm olan Japonlara İslâm dinini tebliğ ederek uzakta da olsa güçlü bir dost ve müttefik kazanmak için bir gemi hazırlandı. Dönemin Bahriye Nazırı (Deniz Kuvvetleri Komutanı) ve üst düzey generalleri yolculuk için Ertuğrul Firkateynini seçtiler. Miralay Osman Bey gemi komutanı seçildi. Sultanın özel hediyeleriyle birlikte yolculuk 1889 yılının temmuz ayında başladı.
Süveyş Kanalında başlayan aksaklıklar yolculuk boyunca gemiyi takip etti. Kanalda kum birikintisine çarpan geminin bodoslaması kırıldı ve bakımı yeniden yola çıkması bir ay gibi bir süreyi buldu. Gemimiz yol boyu limanlara uğradı. Özellikle Müslüman coğrafyaya ait limanlarda özel törenlerle karşılandı. Singapur, Aden, Bombay limanları bunlardan bazılarıdır.
Sultan II. Abdülhamit Han bu yolculuk ile hilafet sancağını gemide dalgalandırmayı ihmal etmedi. Bu makamın gücünü ve varlığını da sahneye çıkararak özellikle sömürgeci İngilizlere karşı bir tür politik hamle yapmış oldu. Bu hamle sonraki dönemlerde gerçekten de çok işe yaradı. İngilizlerin atacakları bazı adımları geri koymalarına, sömürge konusunda Müslüman beldelere daha dikkatli davranmalarına neden olduğu bunlardan bazılarıdır.
Denizlerin Süsü ismini verdiğim bu nadide gemi ve yolculuğu konusunda henüz yayınlanmamış fakat yazılmış bir eserim kısmetse ileride bir gün okuyucu ile buluşacak. İsmi “Kuşatma ve Fırtına” olan bu eserde konuyla ilgili çok detaylı ve geniş bilgileri sizlerle paylaşacağım lakin bugün o detayları aktarmak konuyu çok fazla uzatacağından şimdilik konuyu genel hatlarıyla geçiştirmek durumundayım ve bunun için affınıza sığınıyorum.
Uzak denizlerde aylarca süren yolculuk gemimizi yıpratıyor ve her denizin kendine özgü hava koşulları yani rüzgârları, fırtınaları mürettebatımıza yabancı geliyordu. Basit görünebilir lakin Çin Denizinin “Devvar Tayfunları” “Girdapları” Akdeniz veya Karadeniz gibi küçük denizlerde bulunmayan cinstendir. Hâliyle o bölgelerdeki gemiler bu hava koşullarına uygun yapılmaktadır, lakin bizim gemilerimiz doğal olarak o coğrafyaya pek de uygun değildir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen gemimiz Japonya’ya ulaşmış, Miralay olan Osman Bey, Mirliva yani “Paşa,” olmuştur. Böylece Osmanlı Sultanı, Japonya’ya bir general göndermiştir. Ziyaret sonrası dönüş yolculuğu için payitahta bir tarih bildiren Mirliva Osman Paşa o tarih geldiğinde yola çıkmak ister fakat Japon komutanlar beklenen tayfunlara karşı bu yolculuğu biraz geciktirmesinde ısrarcı olur. Ancak acı kader bir kere yazılmıştır ve değiştirilemez.
Osman Paşa 15 Eylül 1890 tarihinde yola çıkar. Yolculuğun ikinci gecesi yakalandıkları şiddetli tayfundan sığınmak için en yakın limana rota çizerler lakin geminin mizana direği yani ana direği kırılır ve motorlardan birisi arıza yapar. Şiddetli tayfun ve girdaplar gemiyi sürükler. Kazanlardan birinin infilak etmesiyle gemi kontrolü tamamen kaybedilir.
131 yıl önce bu gece gemi, içindeki 600 civarındaki mürettebatıyla Kuşimoto kıyılarının sert ve keskin kayalıklarına savrulur. Sabahında yöre halkının fark ettiği kazada 69 mürettebat dışında yüzlerce er, komutan, hizmetli şehit düştü.
Bu elim olay iki milletin birbirine bağlanmasında temel adımlardan birisi olmuştur. Bu bağ 131 yıldır var ve Ertuğrul Firkateyni şehitleri hem ülkemizde hem Japonya’da yas tutulan ortak günlerden birisidir. Orada şehitlerimizin hatırası için yaptırılan şehitlikte her yıl törenler düzenlenir. Japonları o gün şehitliğimizde kendi inançlarının gerektirdiği gibi dua ederken, çiçek bırakırken görebilirsiniz.
Kazanın yıldönümü olması hasebiyle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Acıyla başlayan ve yüz yılı aşkın süren Türk, Japon dostluğunun sonsuza dek sürmesi dileğiyle tüm okurlarıma esenlikler dilerim.