Televizyon izleme oranı karşısına çıkan tüm teknolojik rakiplerine rağmen düşmedi.
Teknoloji her geçen gün ilerlese televizyon izleyicisinin büyük bir çoğunluğu halen büyük zevkinden vazgeçmedi. Televizyon bir eğlence aracı gibi görülse de herkesin bildiği gibi aslında bir haberleşme aracı. Günümüze geldiği şu döneme kadar halen yüzyılın icadı olma unvanını koruyor.
Televizyonun çıktığı ilk yıldan itibaren artık alışkanlığımız var. Bu alışkanlıklar beslenmek, giyinmek kadar gündelik ihtiyaçlarımız. 07.00 ve 19.00 özelikle 19.00 ana haberlerini izliyoruz. Ev kadınlarının saat 10’dan başlamak üzere; magazinli, yemekli, kaynanalı-gelinli ve en sonunda Güney Amerika dizilerinde bile az rastlanacak entrikalı program rutinleri var.
Spor? Doğduğumuz günden beri tuttuğumuz, onunla yaşadığımız bir takımımız ve hiç kaçırmadığımız maçlarımız var. Maç bitince rutin biter mi? Tabiki de hayır. Maç 90 dakika, tartışması sabah kadar…
Ve dizilerimiz… Herkesin izlediğini söylemeye utandığı veya fan sayfaları açtığı dizilerimiz var. Onların tartışması bir pozisyonun gol olup olmadığından daha hararetli tartışmalara yol açtığı bile olabiliyor.
Sosyal medyaya, uygulamalara rağmen herkesin bir televizyon saati var. Yerini halen dolduran bir icat halen bulunmadı. Her şeyin ötesinde ailecek bir araya gelinen herkesi toparlayan bir alet televizyon. Bu yönden, sosyoloji olarak incelense uzun bir tez konusu bile olabilir. Daha önceden senaryosu yazılıp filmi çekilmişliği bile var. (Vizontele). İçerik olarak yeni fikirleri platformlarda görsek de, oradaki içeriklerin süreleri bakımından televizyondaki benzerlerine yetişme gibi bir hedefleri olmadığını da çıkartabiliriz. Çağ değişse de alışkanlıklarımız sürüyor. Televizyon da bir çağı aşan ve belki de daha bir çok çağı aşacak bir etkiye sahip. Emin olun yaşasaydı John Logie Baird bile ben ne yapmışım be derdi. O derece…