Kıymetli okurlarım bu hafta sizlerle tarihi bir mesele ve tarihi şahsiyetler hakkında günümüz dünyasının tutumunu konuşacağız. Akka müdafaasının öğrettikleri!
Bilindiği üzere dünya tarihine bakıldığında ön plana çıkan askeri ve politik isimler haklı olarak genellikle övülür. Kişi eğer Avrupa kökenliyse göklere çıkarılır. Hayatında birkaç başarı kazanmış veya askeri deha olan isimlerin hep kazandıkları zaferler konuşulur. Oysa hepsinin hayatında yenilgiler ve başarısızlıklar büyük yer kaplar. Hayatında savaş kaybetmemiş askeri dehalar, siyasi şahsiyetler genellikle Türk ve Müslümanlardan çıkmıştır. Lakin bu isimler pek konuşulmaz. Göklere çıkarılmaz hatta övgüyle bahseden kişiler de bazen bağnazlıkla suçlanır.
Mesela Napoleon Bonaparte bunun için güzel bir örnektir. Hayatına bakıldığında askeri olarak bir deha olduğu ortadadır fakat öyle bahsedildiği gibi tüm yaşamı başarılarla ve zaferlerle dolu değildir. İnsani yanına bakılması gerekirse, Mısır işgali sonrasında Akka Kalesini ele geçirmek için ordusunu yürütürken 5 Mart 1799’da Yafa’yı ele geçirmiş ve sırf gözdağı verebilmek için 4000 Müslüman’ı katletmiştir. Bu olaydan sonra Napoleon’un insani yanını konuşmaya gerek duymuyorum. Bu kısmının değerlendirilmesini tarihe bırakmakta yarar var. Diğer yandan hayatı boyunca girdiği yüze yakın savaştan hiçbirini kaybetmeyen Hz. Halid Bin Velid pek konuşulmaz. Oysa elindeki kısıtlı askeri güçle yola çıkmış bir komutan idi ve başarıları İslam coğrafyasını genişletmişti.
Bu iki isim arasındaki fark birinin Müslüman diğerinin Hıristiyan olmasıdır. Ne yazık ki, bu ayrım günümüz dünyasında övülmeye, konuşulmaya sebep bir konudur. Eğer Müslüman veya Türk iseniz başarılarınız ne olursa olsun maça birkaç fark geriden başlarsınız. Elbette tarih böyle işlemez. Tarih, olanı olduğu haliyle kaydeder ve haklının hakkını teslim eder. Daha evvelki yazılarımda bu konuda bazı meseleleri konuşmuştuk bu sebeple bu konuya daha fazla girmemeyi uygun buluyorum.
Hazır Napoleon Bonaparte’dan konu açılmışken oradan devam etmekte yarar var. Napoleon; askeri zaferler ve siyasi manevralarla hızla yükselmiş bir şahsiyettir. Askeri zekâsına sözüm yok. O zekâ Yüce Allah’ın ona verdiği bir lütuftur. Ancak Nopoleon’un hayatı tümüyle zaferlerle dolu bir yaşam değildir. Birkaç kez yıkıcı boyutta mağlubiyet yaşamıştır ve bu mağlubiyetleri örtmek için ya yeniden saldırmış ya da siyasi manevralarla durumu kurtarmıştır. Tabi ki, bu da büyük bir beceri ve zekâ işidir. Bu iki önemli özellik Napoleon’u zirveye taşımaya yetmiştir.
İngilizlerle giriştiği deniz harbinde büyük bir mağlubiyet almıştı. Yüzen gemilerinin çok büyük kısmı batırılmıştı ve orduyu taşımak için gemiye ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılayabileceği en yakın yerde Akka Kalesi duruyordu. O kalede ise Cezzar Ahmet Paşa adında büyük bir Osmanlı komutanı vardı. Çetin cevizdi ve Napoleon’a karşı İngiliz topçularıyla anlaşma yapmıştı. Napoleon, Yafa kentinde 4000 Müslüman’ı katlederken aklında donanmayı ele geçirmek vardı. İnsan hayatının bu denli basite indirgendiği bir mesele beni derinden üzmektedir. Katledilen 4000 kişi Müslüman değil de, Hıristiyan olsaydı bu olaya bakış nasıl olurdu, aydınların bu duruma kelimeleri ne denli olurdu merak etmiyor değilim?
Konumuza dönecek olursak eğer; Akka Kalesi müdafaası 64 gün sürdü. Savaşın sonunda, 10. 05. 1799’da Napoleon Bonaparte mağlup olup Cezzar Ahmet Paşa zafer kazanmış oluyordu. Lakin kimse Cezzar Ahmet Paşa’nın kim olduğunu bilmez. Nasıl bir kimlik olduğunu ve askeri olarak tek başarısının Akka Müdafaası olmadığını hatırlamaz. Çünkü o bir Türk ve Müslüman! Peki ya Napoleon? İsmi en büyük komutanlar arasında geçiyor, Fransa denilince, büyük komutan denilince internette ilk sıralarda yer alıyor. Hak etmiştir elbette fakat onu mağlup eden adam hatırlanmaz, işte bahsetmek istediğim mesele de tam olarak budur. Bu meseleye sayısız örnek verilebilir. Bugün Napoleon’u konuştuk ama yakın gelecekte başka örnekleri de konuşacağız.
Kıymetli okurlarım, muhtemelen yazımı okuyanlarınızdan bazıları şöyle düşünecek; çok keskin bakılan bir açı veya bazıları beğenmeyip bu yazımı unutacak kimileri ise haklılığımdan dem vuracak oysa sevgili okurlarım derdim asla kişilerin fikirlerini değiştirmek olmadı. Yalnızca doğrudan bahsetmek istiyorum. Çünkü doğrular acıdır ve çoğu kez dudak bükülerek dinlenir. Oysa doğru doğrudur ve değiştirilemez.
Kıymetli okurlarıma esenlikler diliyorum.