Empati, karşımızdaki insanın duygu durumunu, düşünce ve davranışlarının bütününü yargılamadan olduğu gibi anlayabilmeyi, hissedebilmeyi esas alır.
Bu kavram ilk kez 1897 yılında kullanılmaya başlanmış olup, yıllar içerisinde psikoloji dalında önemli bir kavram halini alarak bu dalda insan ilişkileri için gerekli ve son derece önemli bir hale gelmiştir.
Özellikle günümüz ilişkilerini ele alırsak, birbirimizi anlayabilmenin oldukça zor bir durum olduğunu görmekteyiz. Kurulan ilişkilerin çoğu, ne yazık ki çıkar ilişkisinden ibaret. Hal böyle olunca ortaya, kurulan sağlıksız iletişimlerin olumsuz sonuçları çıkıyor. Olumsuz sonuçlar beraberinde güven problemiyle başlayan birçok köklü sorunları sıralıyor. Bu da birey için psikolojik travma haline gelip, bireyin insanlara bakış açısını olumsuz yönde etkilemenin yanı sıra toplumdan soyutlanmasına sebep oluyor. Empati yoksunu olan bireylerde bu davranışlar sürekli bir hal almakla beraber kişiye her alanda kötü sonuçlar doğuruyor.
Empati bize ne kazandırır?
Bizim aslında çokta üzerinde durmadığımız, yaşantımızda gereklilik arz eden bu kavramın aslında insanların üzerinde nasıl büyük bir getirisi olduğunu, ilişkilerimizi düzene koyarak karşımızdaki insana nasıl daha ılımlı yaklaşabilmeyi öğreneceğimizi bilseydik, bu kavramın temelden getirdiği tüm güzel durumları kabul etmemiz pek te zor olamayacaktı. Hangimiz ilişkilerinde anlaşılmak istemez ki?
Tabi buradaki önemli nokta anlaşılmaktan ziyade karşımızdaki insanı o an ki duygu durumunu, tutumunu anlayabilmek. Anlayabilmek ilişkilerimizin uzun soluklu bir hal almasını sağlar. Olaya daha objektif bir bakış açısı kazandırmanın yanı sıra merhamet, yardımlaşma duygularımızın önünü açarak sevgi bağlarının güçlenmesine ışık tutar. Bunu becerebilmek tüm mesele.
Peki, neden insan ilişkilerinde önümüze çektiğimiz seti aşamıyoruz? Neden bir adım atmak yerine ön yargımızı konuşturuyoruz?
Çünkü insanlar ilişkilerinde ben dilini kullanmak yerine genel de sen dilini kullanmayı tercih ediyorlar. O an duygu ve düşüncelerini içlerinden geldiği gibi aktarmak istiyorlar fakat burada kişinin karşısındaki insana bir şey aktarırken ne aktardığından çok nasıl aktardığıdır önemli olan. Çoğu kez olumlu duyguların dahi sen dili ile ifade edilişi yanlış anlaşılmaya sebebiyet veriyor. Çünkü sen dilini konuşurken kişi istemese de karşısındaki insanı suçlayıcı bir konuşma tarzıyla karşı karşıya kalıyor.
Böyle sonuçlara mahal vermek istemiyorsak üslubumuza her zaman dikkat etmemiz gerekir. İnsan olabilmek temelde anlayışlı olmaktan geçer. İkili ilişkilerimizde de anlayış sahibi, empati kurabilen bireyler olabilmeyi, topluma yön vererek ışık tutabilmeyi her zaman hedef edinmekten kendimizi alıkoymamalıyız. İlişkilerde kendimizi geliştirebilmek için her zaman empati kurabilmeyi ilke edinmeliyiz.