Cumhurbaşkanı Erdoğan “Başta Avrupa olmak üzere Batılı ülkeler Aylan bebeğin dramından gerekli dersleri çıkarmamıştır.” dedi
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, İzmir’de ‘Adalar Denizi ve Yunanistan ile Komşuluk İlişkileri Sorunları Sempozyumu’na video mesaj gönderdi. Erdoğan, “Başta Avrupa olmak üzere Batılı ülkeler Aylan bebeğin dramından gerekli dersleri çıkarmamıştır. Türkiye, Suriye kaynaklı düzensiz göçün önlenmesine karşı verdiği mücadelede yalnız bırakılmıştır” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) ev sahipliğinde, Başkent Üniversitesi’nin katkılarıyla 9-10 Eylül tarihlerinde düzenlenen ‘Adalar Denizi ve Yunanistan ile Komşuluk İlişkileri Sorunları Sempozyumu’, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın videolu katılımıyla DEÜ Sabancı Kültür Sarayı’nda başladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, milletvekilleri ve bilim insanlarının katılımıyla düzenlenen sempozyumun ilk gününde, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili ilişkiler ve iki ülke arasındaki tarihsel süreç anlatıldı. Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun da katıldığı sempozyumda video mesajı gösterilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
“Atalarımızın Adalar Denizi olarak adlandırdığı Ege Denizi, tarih boyunca şarkılar söylenen bu güzel deniz iş birliği ve barışın sembolü olması gerekirken maalesef son yıllarda insani trajedilerle gündeme gelmektedir. Suriye’de yaklaşık 11 yıldır süren iç savaş ve katliamlardan kaçan binlerce göçmen Ege Denizi’nde hayatını kaybetmiştir.
Bundan 6 yıl önce minik bedeni sahile vuran Aylan bebek modern dünyanın utanç vesikası olarak hafızalara kazınmıştır. Başta Avrupa olmak üzere Batılı ülkeler Aylan bebeğin dramından gerekli dersleri çıkarmamıştır. Mültecileri kendi topraklarından güven ve huzur içinde yaşatacak adımların hiçbirisi atılmamıştır. Türkiye, Suriye kaynaklı düzensiz göçü engellemesine yönelik verdiği olağanüstü mücadelede tek başına bırakılmıştır. Suriyeli mazlumlara kapanan kapıların ülkemizde darbe girişiminde bulunmuş, 251 vatandaşımızın kanını dökmüş FETÖ’cü canilere sonuna kadar açılması ise insanlık adına hicap kaynağıdır.
Bu tablo karşısında komşumuz Yunanistan ülkemizin iyi niyetli çabalarına anlamlı katkı sunmak yerine maksimalist politikalarına hız vermiştir. Mülteci krizi iki ülke arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesine vesile olabilecekken bu tarihi fırsat Yunanistan’ın uzlaşmaz tavrı sebebiyle heba edilmiştir. Türkiye olarak tarihte dün olduğu gibi bugün de Ege Denizi’ni gerilim ve çekişmeden ziyade barış ve dostlukla anılmasını arzu ediyoruz. Bu anlayışla şimdiye kadar gerimi artıracak taraf olmamaya özen gösterdik. Deniz yetki alanları, Adalar’ı gayri askeri statüsünün ihlali ve Navtex ilanları başta olmak üzere komşumuz Yunanistan’ın tansiyonu yükselten adımları karşısında daima suhuletle davranıyoruz.
Meselelerimizi müzakere ile çözülmesine öncelik verdik. Tarihten ve uluslararası hukuktan meşru haklarımızı sonuna kadar savunurken, diplomasiye alan açmayı asla ihmal etmedik. Bugün de bu müspet tavrımızı koruyoruz. Komşumuz Yunanistan’ın hak ve menfaatlerimize saygı göstermesini, oldu bittilere ve tek taraflı eylemlerden kaçınmasını bekliyoruz. Evlatlarımıza sorunlar yumağı yerine daha istikrarlı daha huzurlu daha güvenli bir gelecek bırakmak istiyoruz. Kendi alanlarında uzman kişilerin katılımıyla gerçekleştirilen bu sempozyumu bizlere bu arayışımızda yol göstereceğini düşünüyorum. Sempozyumda emeği geçenleri canı gönülden tebrik ediyorum.”
DÜZENSİZ GÖÇ SORUNU
Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunları sıralayan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise kıta sahanlığı, arama- kurtarma, kara sularının genişliği, adaların silahsızlık statüsünün ihlali, Doğu Akdeniz’de KKTC’nin ve Türkiye’nin hak ve menfaatlerini göz ardı eden iddiaların bunlardan bazıları olduğunu dile getirdi. Akar, “Bu sorunlara düzensiz göç de eklenmiş durumdadır. Tüm sorunların uluslararası hukuka uygun çözümü için çaba harcıyoruz.
Yunan muhataplarımız çoğu zaman gerginliği tırmandıran her türlü saldırgan eylem ve söylemlere devam ediyor. Kıta sahanlığı kara suları hem ayrı ayrı hem de birbiriyle bağlantılı sorunlardır. Yunanistan Ege denizinin tamamı üzerinde haksız iddialarda bulunmaktadır. Sınırların uluslararası hukuk kurallarına uygun anlaşmayla çizilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yunanistan kara sularını tek taraflı olarak 12 mile çıkarmak istemektedir. Bu durumda Ege’nin yalnızca beşte biri açık deniz alanı olarak kalacak, 3’te ikisi Yunan suyu haline gelecektir. Yani 12 mil demek Ege denizinin tamamının Yunanistan hakimiyetine geçmesi demektir.
Deniz Kuvvetlerimizin Akdeniz’e ulaşması imkansız hale gelecektir. Türkiye’nin bunun kabul etmesi asla mümkün değildir. Ege Denizi üzerindeki hava sahası hattına ilişkin sorunlar var. Hava sahasının sınırı kara suları sınırlarını aşamaz. Ancak Yunanistan, kara suları genişliği 6 mil olmasına karşın, 10 mil hava sahasının olduğunu iddia etmektedir. Bu akıl, mantık ve hukuk dışı iddiayı sadece Yunanistan ileri sürmektedir. Ne tarihte ne de günümüzde böyle bir uygulama yoktur. Yunanistan bunların boş hayaller olduğu görmelidir. Türkiye’nin sahasında da arama- kurtarma yapmak istemektedir. Adaların silahlandırılması, Yunanistan askeri birlik silah bulundurarak en az 16’sının statüsünü ihlal etmektedir” diye konuştu.
‘ÇARPIK VE DÜŞMANCA BİR ZİHNİYETİN ÜRÜNÜDÜR’
Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de yayılmacı iddialarını dayatmaya devam ettiğini, Türkiye’yi Antalya körfezine hapsetmeye çalıştıklarını belirten Bakan Akar, şunları anlattı:
“Yunanistan, Türkiye’nin doğal gaz ve balıkçılık gibi kaynaklardan yararlanmasını engelleyerek Türkiye’yi emrivakilerle karşı karşıya bırakmak istemektedir. Kaynakların adil paylaşımının mutabakatla belirlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu kapsamda KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Kıbrıs Barış Harekatı ile Ada’da masum insanların katledilmesi engellenmiş, akan kan ve gözyaşı durdurulmuştur.
Garantör devlet olan Türkiye’nin Ada’daki askeri varlığını farklı göstermeye çalışmak Yunan ve Rum tarafına hiçbir şey sağlamayacaktır. Esas sorun Kıbrıs Türklerinin hakları konusunda Rum- Yunan ikilisinin haklarını hiçe saymasıdır. Son olarak önceki gün Güney Kıbrıs okullarında okutulan ders kitabında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anlatıldığı sayfanın yırtılması talimatı da bu çarpık ve düşmanca zihniyetin yeni bir örneğidir. Bu olay kimlerle uğraştığımızı açıkça göstermektedir. Şiddetle kınıyorum. Pes doğrusu. Türkiye barış adına üzerine düşeni yaptı. İyi niyet yaklaşımlarının son örneğini Cenevre’de bir kez daha ortaya koymuştur. Uzlaşmaz inatçı bencil tavrı nedeniyle AB kendi ilkelerini çiğneyerek Güney Kıbrıs’ı üye yapmış ve çözümsüzlüğü desteklemiştir. Bunun izahı yapılamamıştır.
Kıbrıs konusunda üçüncü tarafların objektif olmalarını, sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirilmesini istiyoruz. Stratejik körlüğü bir yana bırakmalarını talep ediyoruz. Kıbrıs, milli meselemizdir. Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Bu azim ve kararlılığın iyi anlaşılması gerekir. Oldu bittiyle Ege’de haklarının gasp edilmesine göz yummayacağız. Azimliyiz, kararlıyız. Defalarca ifade ettiğimiz gibi Türkiye tehdit değil, güvenilir ve etkin bir müttefiktir. Etraftaki sorunlarla ilgilenirken yayılmacı bir anlayış içinde olmadık. Yunanistan suçlayıcı açıklamalarda bulunmaya devam ediyor. Bazı siyasetçiler her gün başka bir yerde ortaya çıkarak gerçeklikten uzak sahte gündemler oluşturuluyor.”
TÜRK AZINLIK OKULLARI
Batı Trakya’daki Türk azınlık okullarının sayısının yıldan yıla azaltıldığına dikkat çeken Bakan Akar, “Son 25 yılda okul sayısı 231’den 103’e düşmüştür. Yunanistan Türk kimliğinin inkarı başta olmak üzere Türklerin eğitim dernek kurma vakıflar, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda baskılayıcı tavrını sürdürmektedir. 1985’ten itibaren müftü atamalarını kendi yapmaya başlamıştır. Yunanistan bu hukuksuz uygulama nedeniyle 1999’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkum edilmiştir. Türklere ait okul ve dernekleri kapatmak tarihi gerçekleri inkar etmektir. Türkiye dünyanın neresinde olursa olsun mazlumların haklarının takipçisi olmaya devam edecek” dedi.
Yunanistan ile yaşanan bir diğer sorunun komşu ülkenin teröre verdiği destek olduğunu belirten Bakan Akar, “Teröristlere eğitim verdiği FETÖ’ye ev sahipliği yaptığı herkesin malumudur. Dini fanatikliğin yayılmasından şikayetçi olmaları riyakarlıktır. NATO’da en yüksek bedeli ödeyen müttefik Türkiye’dir. Türkiye’nin terörden en fazla zarar gören üye olduğumuz açıkça ifade edilmiştir. Özellikle son 15-20 yılda Ortadoğu ve Asya’da yaşanan çatışmalar nedeniyle ülkemize ve Avrupa’ya hacmi her yıl artan düzensiz göç ve mülteci akını yaşanıyor. Dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye’dir. Mülteciler konusunda evrensel ilkelere aykırı insanlık dışı uygulamalar sergileniyor. Ege Denizi’nde kadın ve çocuklar dahil olmak üzere göçmenleri geri itmeye devam etmekteler. 7 Ağustos’ta askeri bir botla göçmenler bırakılarak, ölüme terk edilmiştir. Bu faaliyetleri İHA ile saniye saniye görüntülenmiştir” dedi.
‘MASUM İNSANLARA YAPILAN İNSANLIK SUÇUDUR’
Türkiye’nin mültecilere ev sahipliği yapmaması durumunda tüm dünya ülkelerinin büyük sorun yaşayacağına dikkat çeken Akar, “Yunanistan ve onun güdümünde olanlar gibi 9 milyon göçmenle AB sınırına dayansaydı ne olurdu? Mülteci sorunu tüm ülkelerin ortak sorunudur. Yunanistan’ın sığınmacılara yönelik temel hak ihlalleri sığınma hakkı ihlalleri Yunan sahil güvenliği tarafından alıkonması kabul edilemez. Masum insanlara yapılan insanlık suçudur. Türkiye’nin iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen Yunanistan eylemlerine devam etmektedir. AB üyeliğine sığınarak ört bas etme telaşı içindeler. Uzlaşmaz tavırlardan kaçınması, bizimle iş birliği yapması en doğru çözümdür. Yunan siyasiler bizi tehdit unsuru olarak değil gerçek bir komşu olarak görmeyi başarsa bundan bölgemiz kazançlı çıkar” diye konuştu. Bakan Akar, yaşanan sorunları güvene dayalı ikili ilişkiler temelinde çözmeyi tercih ettiklerini belirtti.
‘ARKAMIZDA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ VAR’
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da konuşmasında 450 yıl önce Kıbrıs’ın fethinin 80 bin şehit vererek tamamlandığını hatırlatarak, Türk varlığının istikrarı için Kıbrıs’ın önemli olduğunu kaydetti. Lozan Antlaşması’nı hatırlatan Tatar, “Zaman içinde hatsizlik yapıldı. Bazı şeyleri kabul etmek mümkün değil, bunların ötesinde oyunlar var. Müzakere notlarında oynanan oyunu okuyoruz. Kıbrıs’ın kuzeyini ele geçirerek Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki etkinliğini azaltıp Ege adalarında tehlikelerin uzantısında bizleri Anadolu’ya kilitlemek istiyorlar. Biz 1571’den beri mücadelemizi sürdüren bir halkız. Arkamızda güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti var. Yalnız değiliz. Türkiye Cumhuriyeti hamdolsun güçlenerek devam ediyor. Kıbrıs Osmanlı’nın, daha sonra Türkiye’nin kopmaz bir parçasıdır” diye konuştu.