Vatanımızın bir karış toprağına göz dikenlere en iyi cevabı Türk Milleti her zaman vermiştir, vermeye de devam edecektir.
Atatürk’le başlayan milli mücadele 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ile bitti. Osmanlı Devleti’nin yanlış yaptığı uygulamalar sonun başlangıcı oldu . Atatürk‘ün etrafında toplanan ve yapılan mücadelelerin hep ön saflarında yer alan ve gelecek güzel günlerin hep inancında olan Türk Milleti Allah’ın izniyle yapılan savaşların hepsinden galip çıktılar. Bu uğurda binlerce vatandaşımız şehit oldu. Çanakkale, Dumlupınar , İnönü savaşlarında düşman her taraftan kuşatmıştı Türk Askerini. Ama herkesin dilinde , yüreğinde aynı duygular vardı. Tek bir şey düşünüyorlardı: “Zafer”.
Çocuk, yaşlı, genç, kadın demeden kağnılarla yol yürüdüler. Aç, susuz kaldılar. Cepheye ne lazım ise yetiştirmek için gece gündüz çalıştılar. Kağnılarla gidilen yollar bir umut, bir hayat, sevda, gelecek, hürriyet, hayal, eşitlik, adalet, eğitim, dayanışma ve en önemlisi kurulacak bir Cumhuriyet’i taşıyordu. Göklerde dalgalanacak ve hiç inmeyecek bayrağımızı taşıyordu. İstiklâlimizi , hürriyetimizi, özgürlüğümüzü, düşmana karşı olan korkusuzluğumuzu, vatan uğruna, namus ve şeref uğruna, gelecek aydınlık uğruna, yapılan savaşlarda bu cennet vatan için şehit olanların uğruna , millet, barış, uğruna, hak ve adalet uğruna çekilen çile , açlık, cefa, sefalet uğruna yazılabilecek bir yarışma düzenlenmeye karar verilmişti.
Dünya ; Türk Milleti’nin kararlılığı karşısında boyun bükmek zorunda kalmıştı. 23 Nisan 1920 yılında TBMM açılmasından sonra Türkiye’yi anlatan tarih boyunca ilelebet kalacak , destanımızı anlatacak ve marşımız kabul edilecek , hafızalardan silinmeyecek, şiirler mecliste toplanmaya başlanmıştı. Para ödülü konulan bu yarışmaya katılım vardı. Savaştan yeni çıkılmış ve halk yoksulluk çekiyordu.
Bunlarda biri de Mehmet Âkif Ersoy’du. Vatanını çok seven bu uğurda bir çok savaşa da katılmış olan Mehmet Âkif önce bu yarışmaya para ödüllü olduğu için katılmak istemedi. Arkadaşının ısrarlarına daha fazla direnemez ve yurdumuzun güzelliklerini anlatan , hangi zorluklarla alındığını, bu uğurda şehit olanları, dualarını, gelecekten beklentilerini, vatanımızın bir karış toprağının değiştirilemeyeceğini, Türk Milletinin onurunu, şerefini, yurdumuzu neden sevmemiz gerektiğini, üstüne bastığımız toprakların, şehitlerimizin kanıyla, kefensiz yattıklarını, bayrağımızın göklerden asla indirilemeyeceğini anlatan on kıtalık bir şiir yazdı ve meclise sundu. Mecliste okunan bu şiir alkışlar eşliğinde sona erdi ve 12 Mart 1921 yılında Milli marşımız olarak kabul edildi.
Bizler de her yıl 12 Mart günü bayraklarımızı göklerde sallandırarak hem vatan uğruna şehit düşen, memleket sevdasıyla tutuşan yürekleri anarak hem de İstiklâl Marşımız’ın kabulünü yürekten kutluyoruz.
Bu güzel vatanın kurtuluşunda en önlerde saf tutan ve bu uğurda şehit olanları saygı ve özlemle anıyoruz. İstiklal Marşımız ve onunla özdeşleşmiş bayrağımız hiç bir zaman sönmeyecek. Gerekirse bu uğurda can veririz vatanımızın bir karış toprağına göz dikenlere en iyi cevabı Türk Milleti her zaman vermiştir, vermeye de devam edecektir.
BU İSTİKLÂL İLELEBET SÜRECEKTİR.