Mücevherin değerini kuyumcu bilir. Sizdeki özü, yeteneği, elması keşfedebilecek değer verecek ve bir sarraf gibi işleyip bir kuyumcu gibi fiyat biçecek kişiler olsun hayatınızda…
Merhaba sevgili yol arkadaşlarım, bugün size kendinizin kıymetini bilmekten, cebinizdeki elmasın değerinden bahsedeceğim. Kendimizi ne kadar tanıyoruz, özümüzü, yeteneklerimizi ve kendimizin ilgi alanları ilgili daha birçok şeyi biliyor muyuz?
Bunu öğrenmek ve keşfetmeye, içindeki ‘SEN’ e ulaşmaya ne dersiniz haydi başlayalım…
Size küçük tatlı bir hikaye anlatacağım. Vaktiyle bir dilenci varmış. Bu dilenci her gün aynı yerde dilenir. Allah rızası için fakire bir sadaka dermiş.
Bir gün, onun dinlendiği yere yakın bir yerde kuyumcu soyulmuş. Polis, hırsızın peşinde koşuyormuş. Hırsız ise, elindeki çaldığı elması kaptırmamak için hızla kaçıyormuş. Tam dilencinin önünden geçerken hırsız cebindeki elması polisten kurtulmak için dilencinin cebine koymuş. Daha sonra gözden kaybolmuş. Tabii poliste onun peşinde. Bizim hırsız, hiçbir zaman cebinde bir elmas olduğunu anlamamış. Dilenmeye devam etmiş. Halbuki cebinde çok değerli bir elmas taşıyormuş. Bunu bilmeden de ölmüş. Cenazesinde cebinden çıkan elması bulanlar şok olmuşlar. Şaşırmış kalmışlar.
Eğer bir gün cebini karıştırsaymış herşey çok farklı olurmuş.
Sayın okurlar, bu hikayeden de anlaşıldığı gibi, hepimizin cebinde birer elmas var ve biz çoğu zaman değerini anlayamadan ve kimseye de fırsat vermeden yaşıyoruz. Hatta Bazılarımız hayata veda ediyor. Hepimizin cebinde elmas var. Yeter ki, bunu keşfedelim. Kimimizin elması sesi, Kimimizin elması hatipliği, Kimimizin elması yazması vs. Hepimiz içimizdeki BİZİ keşfedelim. Ona değer verecek ve değerini anlayacak insanlarla da olalım. Sizi sürekli destekleyen, yeteneklerinizi keşfeden, saygı duyan insanlarla kendinizi keşfetme yolculuğunuz daha da anlam kazanır.
Mücevherin değerini kuyumcu bilir. Sizdeki özü, yeteneği, elması keşfedebilecek değer verecek ve bir sarraf gibi işleyip bir kuyumcu gibi fiyat biçecek kişiler olsun hayatınızda…
İnanın o zaman, etrafınızdaki o enerji bile farklı olacak. İnsanların size değer vermesi, sizde olan yetenekleri desteklemesi, sizi yüceltmesi size psikolojik olarak çok iyi gelecek. Kötü, sürekli tenkit eden, kendinde olmadığı için sürekli eleştiren, narsist insanlar sizi psikolojik olarak öldürür.
İnanın siz çok değerlisiniz. O elmas sizin cebinizde. Ve gerçekten değer veren, o elmastan anlayanlarla olmalıyız.
Size bir hikaye daha anlatmak istiyorum.
“Altının Kıymetini Sarraf Bilir”
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar .
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der.
İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu der” benim semerlere iyi süs olur. Bundan “kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.”
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. “Buna kaç lira istiyorsun?” Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.”
Öğrenci, “Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: “Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.” Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?”
Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir.”
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadır..
Umarım bu güzel hikayeden bir hisse çıkartmışsınızdır. Toparlayacak olursak sizde kendi özünüzü, kendi yeteneğinizi ve kendi benliğinizi keşfedin.. Esaret değil cesaret gösterin… Kalbinizin sesini dinleyin…..
Cebinizdeki elmasla bu dünyadan göç etmeyin… Sadece biraz cesaret ve doğru bir kuyumcu…
Hayatınızda gerçek kuyumcularla tanışmanız dileğiyle….. Unutmayın değerli olan elmas sizsiniz ve bunu en iyi işin ustası bilir….
Aşkla kalın HOŞÇAKALIN….