Malazgirt Zaferi sıradan bir zafer midir, o zaferi diğerlerinden ayıran nedir ve niçin milletimiz için bu kadar değerlidir?
Kıymetli okurlarım bu hafta sizlerle hem dünya hem Türk tarihine damga vuran önemli olaylardan birini ve o olayın mimarı büyük hükümdarı konuşacağız.
Büyük Selçuklu Devleti kurucularından Horasan Valisi Çağrı Bey’i oğlu olan Alparslan, 20 Ocak 1029 yılında yani hicri takvime göre, 1 Muharrem 420’de doğdu. Henüz bir boy olan Kınık’ların zorlu zamanlarında geçen çocukluğu mecburen ve doğal olarak at üstünde, elinde silahla doluydu. Kendi akranı olan gençlerle çocukluktan beri birlik hâlinde hareket eden Alparslan’ın hayatı hep komutanlık ve liderlikle geçti. Gençlik yıllarına gelindiğinde Kınık Boyu artık devlet olmak üzere gelişmiş ve büyümüştü. 1040 yılında Selçuklular ve Gazneliler arasında yapılan Dandanakan savaşında Alparslan kendi birliğiyle yer aldı ve büyük başarılar gösterdi. Sonraki dönemlerde ise daha büyük gayelere yelken açtı.
armaşık bir taht kavgası dönemi sonrasında kardeşi Süleyman, Ağabeyi Kavurd, Amcası Musa İnanç Yabgu gibi diğer varisleri saf dışı bıraktı ve Selçuklu tahtına oturdu. Ordu içinde ismi bilinen ve sevilen Alparslan’ın asıl mücadelesi taht sonrasında başlayacaktı. Onun mefkûresi, amcası Çağrı ve babası Tuğrul Beylerce çizilmişti. “Batıya gidin! Kılıcınızı sonsuz sulara (denizlere) vurana kadar durmayın. Türk’e yeni bir yurt edinin.” Bu mefkûre onun bütün ömrünce durmadan çalışmasına neden oldu. Azerbaycan, Gürcistan, Ahlât ve sonrasında Bizans içlerine kadar ilerleyişi hep bu amaca yöneliktir.
Türk’e kapanmamak üzere açılan Anadolu kapısının ilk ayağı Ahlât idi. Sultan ve onun veziri Nizamülmülk, Ahlat’ı bir ordugâh olarak kullandılar. Kuzeyden güneye, doğudan batıya her yöne stratejik olarak yakın olan bu yer bir süre sonra gerçekten devlet için özel bir alan hâline dönüştü. Elbette bu sıralarda Anadolu’da fetihlere devam ediliyordu. Saltuk Beyliği, Danişmend Beyliği, Artuk Beyliği, Mengücük Beyliği gibi birçok Türk boyu fetih ve akınlarda bulunuyor, Bizans’ı yıpratıyordu. Bu duruma son vermek isteyen Bizans İmparatoru harekete geçti. Selçuklu Devleti ve Bizans İmparatorluğu tarihin en önemli savaşlarından birine adım adım yaklaşıyordu.
Selçuklular, 26 Ağustos 1071 tarihinde bir Cuma günü Bizans İmparatoru Romen Diojenes komutasındaki 200.000 civarındaki Bizans Ordusuyla karşı karşıya geldi. Türk kuvvetleri 50.000 civarındaydı ama savaş sayıyla değil, strateji ile kazanılıyordu. Bu sebeple, Sultan Alparslan geri durmadı. Kuşandığı silahıyla tüm ordusuna “Ön safta savaşacağım,” mesajsı verdi. Savaş, Türklerin ustaca kurguladığı özel bir taktikle, sahte ricat taktiğiyle kesin bir zafere dönüştü. Bu zafer, Bizans için çok tehlikeli sonuçlar doğurmuş ama Türklere, Anadolu’yu yurt edinme imkânı sağlamıştır.
Kıymetli okurlarım önceki yazılarımda tarih çağlarına dair konuyu işlemiştim. Bu zafer aslında bir çağ açıp kapatmaya yaraşır bir zaferdir lakin sonuçları tüm dünyayı etkilemediği için çağ açıp kapatmamıştır. Yine de şunu ifade etmek isterim, eğer Türk Tarihi Çağları diye bir kronoloji hazırlansa Malazgirt Zaferi kesinlikle Türk Tarihi için yeni bir Çağ olurdu. Bu zafer; İstanbul’un Fethi, Türklerin İslâm ile şereflenmesi, Mete Han’ın düzenli ordu ve devlet sistemi, Çanakkale Harbi, İstiklâl Mücadelesi gibi çok önemli olaylardandır.
Malazgirt, sıradan bir zafer değildir. Dünyaya, Türkleri sorgulatan, Bizans’a en büyük darbeyi vuran ve bugün bile etkilerini görebildiğimiz sonuçları olan bir zaferdir. Bugün bu topraklarda özgürce yaşıyorsak elbette ödediğimiz bedellerle birlikte o büyük hükümdarın bize mirası sayesindedir. Bu vesileyle Sultan Alparslan ve o muzaffer ordunun her neferini rahmetle yâd ediyorum. Kıymetli okurlarım, sözlerimi Sultan Alparslan’a ait olduğu söylenen ve benimde çok sevdiğim bir kıssa ile bitirmek istiyorum.
Sultan, ordusuyla Anadolu’ya ilerlerken casuslar aracılığıyla kendisine bir haber iletilir. Derler ki, “Sultanım! Romen Diojenes 200.000 kişilik ordusuyla bize doğru yaklaşıyor.” Sultanın bu mesaja cevabı çok net ve çok cesurcadır,
“Biz de onlara doğru yaklaşıyoruz!”
Herkese esenlikler diliyorum efendim.