Mevlana, “Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.” Sufiler aşk olsun der, aşk olsun aşk olsun her zaman aşk olsun..
Herkese merhaba sevgili yol arkadaşlarım, istedim ki bugün aşk olalım, aşık olalım, aşktan geçip, nüşi badeden içip sarhoş olalım….
Bugün aşkı yazıcam size… Aşkı en iyi anlatan şiir dolu, edebiyat dolu bir yazı olacak…
Ne güzel demiş Fuzuli: “Aşk imiş her ne varsa şu alemde, ilim bir kıylu kal imiş” Aşk olmuş herşey Her yer diyor, okadar ki, aşksız ilim bile bir dedikodudan ibaret… Ne güzel diyor…. Aşk, benim yaram, benim olma sebebim, yaratılışın yegane sebebi…. Aşk, hırçın ve zordur. Sabır ister, fedakarlık bekler. Yeri geldiğinde bencildir aşk.. Tek ona müptela olmanı ister.. Leyla eder insanı…. Mecnun gibi firari.. Ferhat gibi deli divane… Ahh mine aşk….
Sufiler için tek bir aşk vardır. Oda ilahi aşk. O yüzden” leyladan geçmeden Mevla’ya varamazsın” derler. O hazzı almayan, beşeri aşkta yanmayan ilahi aşka varamaz… Mecnun Leyla’ ya aşkından Mevla’yı bulmuştur. Yunus Emre ne güzel diyor “Bir ben var bende benden içeri” .. Yunus Emre ‘nin içindeki ilahi aşk, onu özüne ve içindeki yunusla yüzleştirdi…
Ahh aşk, içimde bir nar
Söyle senden gayrı ne var
Beni anca sözlerin yaralar
Ağlıyor gözlerim yaban hep buralar….
Sen gittin
Geride kaldı, bir tutam hasretin
Açılan ellerim, duada sözlerim
Gel artık sevgili, lal oldu dillerim..
Aşk, bu dünya üzerinde en güzel şeydir… Yaşamanın ve kul olmanın güzelliğidir. Aşk, yanan bir ateşe dokunmaktır bazen, bazen küçük bir gülümseme için dünyayı yakmaktır… Bazen bir çiçektir, bize sevgiliyi hatırlatan…. Bazen deniz kenarında otururken burnumuzda gelen yosun kokusudur… Bazen ılık bir meltemdir. Bazen gözyaşlarımızın sebebidir..
Bazen onunla içtiğimiz sıcak bir kahvedir Aşk. Paylaştığımız bir parça çikolata…. Her ne kadar şiirler ve kitaplar yazsa da aşkı kalem kırılır, dil hamuş olur, anlatamaz içimizdeki yangınları….
Onu görünce ellerimizin terlemesi, kalbimizin deli gibi atması, gözbebeklerimizin büyümesi ve tarifsiz bir karın ağrısı….
Her ne kadar aşkın biyolojik tanımı bu olsa da, bunun çok ötesindedir aşkın halleri… Aşk yakar, parçalar, bağırırsınız sesiniz çıkmaz. Aşk incitir, hoyrat sever… Ama güzel sever…
Ne güzel diyor Mevlana :”Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.” Aşk nefisten kurtulmaktır. Benlikten kurtulup ona varmaktır… Onda yok olmak, onla var olmaktır. Aşk ikilik değil tekliktir. Aşk vahdaniyet değil, ahadiyettir.. Aşk, secdede ağlamaktır. Aşk ‘Allah’ diye zikrettikçe içinden vecd ile coşmaktır. Aşk, ölümden bile korkmamak, ona gidiyorum diye Vuslatım diye sevinip hamd’a varmaktır.
Aşukun derdi ne olur,
Çekecekse maşukunu anca hamuş olur.
Yanıyorsa içi aşukun, maşuk söndürür içinin yangınını
Hemhal olur acılarla,
yanar pişer piştikçe halden hale girer
. Girdikçe daha çok yanar….
Küllerinden tekrar Anka kuşu gibi doğar.
Aşuk tutmazsa elinden maşuk ölür ne gelir elinden….
Aşka dair ne varsa güzeldir. Aşka yazılır tüm şarkılar, tüm sözler aşka dair,aşk dolu filmler çekilir… Yakışıklıdır jön hep, kız ise hep güzel… Daha başka olamaz ki, Aşkın kendi güzel…..
Sufiler AŞK olsun der, AŞK olsun aşk olsun her zaman aşk olsun..
Şimdi dünyadaki en muhteşem aşkları düşünün ki, örnek vereyim Hürrem Sultan – sultan Süleyman, Ferhat – Şirin, Leyla ile Mecnun. Kerem ile Aslı ve Yusuf ile Züleyha,.. Daha da çoğaltılır… Bütün evrendeki bu aşkların en güzeli ve tek tecellisi, İlahi aşk, Allah aşkıdır. Her şey ondan tecelli eder. Tüm aşklar, tüm sevgiler.. Biz beşeri halimizle birini seviyorsak, onda Rabbimizi gördüğümüz içindir.. Rabbin en güzel isimleri ve sıfatları onda toplanmıştır. Sende Rabbim gördüm deriz ya, aynen o hesap… Bazen aşk karşılıksız olunca bizi çaresiz naçar bırakır. O zaman malayani çırpınışlarımız faydasız olur.. Böyle durumlar, bizi Allah’a daha çok yaklaştırır. Oda bizi sevsin diye dua ederiz. Allah’ a yaklaşırız. Onunla olduğumuz her dakika için şükrederiz. Halbuki farkında değilizdir ki, biz Allah’a yaklaşırız. Onun tecellisine ona aşığız… O değil midir, her yaratılanın sebebi… Biz halbuki onla rabıta kuracağımıza beşere bağlanır. Ona tutunuruz. Hatta öle abartırız ki, hayatımızın en önemli merkezine koyarız, o olmayınca dünya bize boş ve anlamsız gelir… Bir de umutsuzluğun dibine düşersek sonuç vahim noktalara gidebilir. Halbuki Allah var dimi….
Ne güzel demiş Kuddusi :”aşkı edegör başına tac deme mecazi,
Aşık olanın gönlüne irfan gelir elbet “
Size sıcacık bir hikayeyle veda etmek istiyorum :
Vaktiyle birbirine çok aşık bir çift varmış. Bu çift 1.yıldönümlerinde birbirlerine hediye almak istemişler. Bir yerde sözleşmişler. Genç kadının yeteri kadar parası yokmuş. Genç Adamında yokmuş. İkisi de birbirlerine güzel bir şeyler almak istiyorlarmış. Çaresizlik içinde düşünmeye başlamışlar. Genç kadının saçları çok güzelmiş. Sapsarı upuzun saçları varmış. Çok beğenirmiş saçlarını sevgilisi. Genç adamın bir tane köstekli saati varmış. Baba yadigarı genç kadın içinden geçirmiş: Demiş ki, “bir zincir alsam o saate ne güzel kullanır.” Gitmiş sormuş dükkana. Duyduğu rakam çok yüksekmiş. Aklına bir fikir gelmiş. Saçlarını satmak.’ Nasıl olsa kökü bende’ diye düşünmüş.’ Satarım güzel bir zincir alırım. Ondan değerli değil..’ Gitmiş ve o çok güzel saçlarını bir kuaföre satmış. Ve saçlarının parasıyla da gidip zinciri almış. Aynı sıralarda genç adam, baba yadigarı saate bakıp durmaktaymış. ‘Zaten çok eski satsam ne olur ki,’ demiş içinden… Tam bir vitrinin önünde durmuş. Gümüş iki tane saç tarağına bakakalmış.” İşte” demiş. “Tam benim sevgilimin saçlarına yakışır bunlar..” Sonra saati bir yerde bozdurup, parasıyla o dükkanda almış soluğu…. Paket yaptırmış
Daha sonra ikisi de buluşma yerine gelmişler… Genç adam demiş ki: aynı anda açalım… Lütfen.
Genç kadın :’tamam’ demiş. İkisi de çok heyecanlıymış. Genç adam, elini cebine atmış. Genç kadın da aynı anda elini çantasına… Aynı anda” yıldönümümüz kutlu olsun “demişler… İlk başta genç adam açmış hediyesini.” İnanmıyorum gümüş zincir” diyebilmiş. Şaşkınlıktan…” babamın saatine zincir mi aldın. Çok pahalıdır ama bu nasıl olur” demiş. Kız yavaşça başındaki eşarbı çıkarmış… Kesilen saçlarını genç adama hüzünlü ama gene de mutlu bir ifadeyle göstermiş. Genç adam şaşkınlıktan küçük dilini yutacakmış . “Nasıl yani!! nasıl yaptın bunu o güzel saçlarına, benim için nasıl kıydın. Halbuki bende sana” diyebilmiş. Elindekini açmış. Bu sefer şaşırma sırası genç kadındaymış.” Gümüş saç tarağı almıştım” diyebilmiş. Genç kadın :”nasıl yani! sen bunu nasıl aldın.” demiş. Genç adam acı bir gülümsemeyle: “Babamın yadigar saatini sattım” diyivermiş. O an ikisinin de gözlerinden yaşlar sicim gibi akmaya başlamış.. İkisi de birbirine büyük fedakarlık yapmışlar ve en değerli olan şeylerden bile vazgeçmişler…
Evet bu güzel hikayeyi umarım beğenmişsinizdir. Aşk yanmaktır. Aşk bir vazgeçiştir. Aşk fedakarlıktır. Aşk susmaktır çoğu zaman ve aşk tıpkı bu hikayedeki gibi aynı şeyleri aynı anda düşünmek, kalp gözüyle görüp, onunla gönül diliyle konuşmaktır… Aşk, a minel aşk. Aşk olsun aşk olsun aşk olsun.