Yanan ormanların rehabilitasyonunun mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Metin Turan, fidan dikiminin hemen yapılmaması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’nin dört bir yanında çıkan orman yangınları herkesi yasa boğdu. Yanan ormanların rehabilitasyonunun mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Metin Turan, fidan dikiminin hemen yapılmaması gerektiğine dikkat çekerek, ‘Sulama koşulları doğru olursa, ormanların yüzde 99’unu geri kazanabiliriz. 15 yılda yerine gelecek ormanlar rehabilitasyonla 2 yılda kendine gelebilir’ dedi.
İnsanları, hayvanları ve yerleşim alanlarını tehdit eden yangınlarda birçok orman kül oldu. Oksijen kaynağı ormanların rehabilitasyon sürecinden geçerek eski haline dönmesinin mümkün olduğunu ifade eden Yeditepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Turan, “Önemli olan hemen toprağa fidan dikmeye çalışmamaktır” diye konuştu.
“TOPRAK 3 YILDA KENDİNİ TOPARLAYABİLİR”
Toprağın, 0-30 ila 0-40 santimetre derinliğinde canlı ve dinamik sistemler olduğunu söyleyen Turan, “Toprağın bu kısmı mikroorganizmalar, solucanlar, protozoalar gibi pek çok organizma barındırıyor. Bunların tamamı, yangın nedeniyle, ortamdan uzaklaşıp gittiği için toprak tamamıyla bir materyal haline geliyor. Doğrudan ağaç ya da herhangi bir plantasyon yapmaya çalıştığımız zaman o yetiştiricilik çok fazla başarılı olmayacaktır. Yapılacak rehabilitasyon çalışmalarıyla en fazla üç yıl gibi bir zaman zarfında toprağın daha önce sahip olduğu dinamiğe yakın değerlerde bir dinamik oluşturulup, daha sonra ağaçlandırmaların yapılması, işin başarıya ulaşmasında son derece önemli olacaktır” diye konuştu.
Küresel ısınmanın süreçteki etkisine değinen Prof. Dr. Metin Turan, şöyle konuştu:
‘Bazı bilim insanları ormanların doğal süreçte kendini yenileme kapasitesinden bahsederken ve ormanlar doğal olarak kendi ekolojisini kendi oluşturur tezini savunurken gözden kaçırılan durum, küresel ısınmanın meydana getirdiği değişkenlerdir. Normalde, orman alanlarında meydana gelen doğal yangınlar ve yangın sonrasında orman alanlarının tekrar geri dönmesi, mevcut iklim koşularının devam etmesi durumunda doğal süreçlerle belli zaman dilimlerinde olur.
Ancak yağışlarda, sıcaklıklarda ve ekolojide değişikliğin olması; yağışların normallerin çok altına düşmesi ve nem ile sıcaklık değerlerinin değişkenlik göstermesi nedeniyle düşünüldüğü gibi tahrip olan orman alanlarının çok kısa sürede kendiliğinden yenilenmesi mümkün olmayacak ve çok daha fazla zaman alacaktır. Bu nedenle alanların yönetimi ve ıslahı oldukça önemli bir süreç ve planlama gerekmektedir. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı önderliğinde bir ekip kurularak üniversiteler ve sivil toplum örgütlerini de barındıran bir model ile orman ekolojisi ve yönetimi birimi oluşturulmalıdır.’
REHABİLİTASYONLA İLGİLİ GİRİŞİMLERİMİZ OLACAK
Rehabilitasyonun 2-3 yıl gibi bir süre içerisinde yapılabileceğini dile getiren Prof. Dr. Turan, “Üniversite olarak Avrupa Birliği projeleri içerisinde orman alanlarının yangınlar sonrasında geri kazandırılması ve kendi ekolojisine dönüştürülmesine yönelik çalışmalarımız vardı. Hepimizin bir an önce yanan yerlerin yeniden ağaçlandırılması ile ilgili bir hassasiyeti var. Çocuklarımızdan büyüklerimize, sivil toplum kuruluşlarından devlete kadar herkesin yüreğinde yangın var. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın izniyle bizim de girişimlerimiz olacak. Rehabilitasyona destek için bedelsiz yerler isteyeceğiz. Yurt dışındaki Türk firmaları da Türkiye için ellerinden gelenleri yapacaklarına dair haber gönderdiler. Türkiye’deki tarım kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte sırt sırta verip bu işi başaracağız” ifadelerini kullandı.
BİYOÇEŞİTLİLİĞİ ARTIRACAK YÖNTEMLER KULLANILMALI
Rehabilitasyon çalışmalarında gerekli olan detayları paylaşan Prof. Dr. Turan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz rehabilitasyon çalışmaları yaparken öncelikle topraktaki biyo-çeşitliliğin artması için toprağa organik madde içeren katı ve sıvı ürünler (Hümik asit, aminoasit v.b.), enzimler, mikroorganizmalar ilave etmeliyiz. Çünkü topraktaki enzimler de tıpkı insanlardaki gibi tüm olayları düzenleyebilen yapılardır. Enzimler, organik maddeler ve mikroorganizmalar olmazsa bitkilere verdiğimiz besinlerin bitki tarafından alınması etkin bir şekilde gerçekleşmemektedir. Bunun yanı sıra, toprak ıslahında kullandığımız baklagil bitkilerinin de rehabilitasyon çalışmalarında kullanılması da önemli bir yöntemdir.
Baklagil bitkileriyle hem havanın serbest azotunu toprağa bağlamamız, hem de yanarak kaybettiğimiz ağaçların fotosentez etkinliğinin yerine bu bitkilerin fotosentez etkinliği ile karbondioksiti toprağa bağlamamız mümkün olmaktadır. Ayrıca, bu bitkilerin daha sonra çiçeklenme döneminde sürümü yapılıp yeşil gübre olarak toprağa karıştırılmasıyla toprağın kalite indeksinin ve dolayısıyla biyo-çeşitliliğin artılımasını sağlanmaktadır. Böyle uygulamalar yaptıktan sonra yönetimini sağlayabileceğimiz bitki plantasyonları yapılmalıdır. Çok fazla su istemeyen, stres koşullarına dayanıklı, yaklaşık 2 yıl içerisinde toprağın daha önce sahip olduğu dinamiğe yakın değerde bir dinamik oluşturulduktan sonra ağaçlandırmaların yapılması işin başarıya ulaşmasında son derece önemli olacaktır.”
TOHUM EKEBİLİRİZ
Rehabilitasyon çalışmalarının ardından toprağa fidan ekmekten ziyade tohum ekilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Turan, “Acele edip hemen ağacı oraya dikmeye çalışırsak yıllarca o fidanlar orada büyümeyecek ya da çok geç büyüyecektir. 10-15 yıllık bir rehabilitasyon söz konusu olacaktır. Biz bunun öncesinde alanları rehabilite edip, tohumları dikip daha sonra ağaçlandırma yapmalıyız. Sulama koşulları doğru olursa, ormanların yüzde 99’unu geri alabiliriz” diye konuştu.
ORMANLARDA ARA ALANLARIN OLUŞTURULMASI LAZIM
Ormanlarda sık ağaçlandırmadan ziyade, ara alanların oluşturularak ağaçlandırma yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Turan, “Çam alanlarının yerleşim yerlerine çok yakın olması, ağaçların reçine içermesi yanma sürecini hızlandırırken, aynı zamanda çamların kozalarının yanma anında direkt sıçrama yapması nedeniyle yangının kontrol altına alınmasını zorlaştırarak yerleşim bölgelerini tehdit etmektedir’’ dedi. Bunun yerine özellikle 800 metre rakıma kadar ekonomik ürün alımı bile söz konusu olan zeytinlik plantasyonlarının yapılması özellikle yerleşim yerlerine yakın yerlerde yangın bariyerinin oluşturulmasına da hizmet edecektir.
Bu tür ağaçlandırma plantasyonlarında, ekolojiye dayanıklı aynı zamanda gelir getirici, karbon emisyonu olarak düşündüğünüzde de aynı parametreleri yaratan farklı bitkiler ve ağaçlar da belki işin içerisine katılarak çeşitler artırılabilir. Rakımlar çok önemli. Her bitkiyi istediğiniz her yere taşıyamazsınız ama köy ve ilçe alanlarına yakın yerlerde koruma bandının oluşturulması felaketlerin önlenmesi açısından düşünülmesi gereken bir faktördür” dedi.