Bakan Ersoy’un da katılım sağladığı Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümü törenle kutlandı
Çanakkale’de ‘Çanakkale Geçilmez Destanı’nın dönüm noktası olan ‘Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümü, Tarihi Gelibolu Yarımadası’ndaki Conkbayırı’nda törenle kutlandı.
Çanakkale Boğazı‘nı geçemeyeceklerini anlayınca Gelibolu Yarımadası’na karadan çıkarma yaparak buradan Boğaz’a ulaşmayı deneyen İtilaf Devletleri’nin umutlarının yok edildiği 10 Ağustos Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümü kutlandı.
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ev sahipliğinde, Gelibolu Yarımadası’ndaki Conkbayırı’nda Atatürk Anıtı önünde düzenlenen törene, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Grup Başkan Vekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Gelibolu 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Mustafa Oğuz, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Belediyesi Başkan Vekili Süleyman Canpolat, Avustralya Hükümeti adına Avustralya Askeri Ataşesi Albay Richard Campbell katıldı.
Törende, Atatürk Anıtı’na, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çanakkale Valiliği, 2’nci Kolordu Komutanlığı, Avustralya Hükümeti ile Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı çelenkleri sunuldu. Şehitler anısına saygı duruşunda bulunuldu ve saygı atışı gerçekleştirildi. Türk bayrağı, İstiklal Marşı eşliğinde göndere çekildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşan Gelibolu 2’nci Kolordu Komutanlığı’nda görevli Albay Hakan Tek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milleti önündeki üstün kumandan ve yetenekli bir asker olduğunu ilk kez Çanakkale’de kanıtladığını söyleyerek, “Çanakkale’de devleşen, gönüllerimizde ebedileşen ve tarihin altın sayfalarında destanlaşan yüce kahramanlar, huzur içinde uyuyunuz. Geçit vermediğiniz bu vatan emin ellerdedir. Uğruna hiç düşünmeden canlarını feda ettiğiniz bağımsızlık ve özgürlüğümüzün sembolü şanlı bayrağımız, bu aziz vatan toprakları üstünde sonsuza kadar dalgalanacaktır” dedi.
‘ANAFARTALAR KAHRAMANI’
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, “1915 Ağustos’unda, bugün üzerinde durduğumuz bu tepede, Conkbayırı’nda, düşman kuvvetlerinin vatanımıza dair beslediği tüm umutları kıran, yok eden bir zafer kazanılmıştır. Dünyanın yazgısına egemen olan, büyük ulusların ve hükümetlerin geleceğini belirleyen bir dünya savaşının yönünü değiştiren Çanakkale’de, İstanbul’un işgali de önlenmiştir.
Tarihte bir kişinin, bir tümen komutanının, üç ayrı noktada böylesine geniş etkilere sebep olacak davranışlarda bulunması elbette çok nadirdir. 25 Nisan günü Anzak birliklerini başarısızlığa uğratan, Anafartalar çıkarmasını yenilgiye dönüştüren ve hemen ardından Conkbayırı’nda parlak bir zafer kazanan Mustafa Kemal Atatürk ve askerleri, dünya savaşının belki de üç yıl daha uzamasına neden olmuşlardır. Çanakkale’de Türk milletine kendisini tanıtan ve ispat eden Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak çıkmıştır” diye konuştu.
‘MUAZZAM BİR ZAFER’
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise, “20’inci yüzyıl tarihinin, emperyalistlerin hiç ummadığı bir yöne doğru değişimini başlatan zaferlerin toprağındayız. Bomba, kurşun ve şarapnel yağmuru altında ölümün en dehşet verici yüzünü görüp, hepsini güzel bir şehadet rüyası gibi kabullenen ve tereddütsüz üzerine koşan yiğit erkek ve kadınlarımızın aziz hatırası önünde sizleri saygıyla selamlıyorum. 106’ncı yıl dönümünü idrak etmekte olduğumuz Anafartalar Zaferi her anı cesaret, metanet, inanç destanı olan Çanakkale Savaşları’nın şanlı bir sayfasıdır.
Hepimizin malumudur ki İtilaf Devletleri’nin Gelibolu harekatı, uzun tartışmalar sonrası uygulamaya konulmuştu. Hedef İstanbul’du. Osmanlı İmparatorluğu’na vurulacak bu darbe, nihai zaferin kapısını açacak bir adım olacaktı. Onlar için büyük bir şan ve şöhret fırsatıydı. Ne de olsa güçlüydüler, silah, sayı ve lojistik üstünlükleri vardı. Ama bekledikleri, istedikleri hiçbir şey gerçekleşmedi. Türk askerinin cesareti, azmi ve kurmay zekasıyla Çanakkale Savaşları tüm dünyanın gözü önünde eşsiz bir vatan savunmasına ve muazzam bir zafere dönüştü.
1915’in Çanakkale’sine baktığımızda görüyoruz ki, İtilaf Devletleri önce birleşik bir donanmayla boğazı geçmek istemiştir. Kıyı hatları boyunca yerleştirilmiş olan kalelerimiz, tabyalarımız, tabyalarımızda görev yapan topçularımız ve boğaza döşediğimiz mayınlar marifetiyle bu girişim ağır bir hezimete uğratılmıştır. Çok kısa sürede, sorunsuz şekilde Boğazı geçeceğini düşünen İtilaf Devletleri, yaşadıkları bu hezimet sonrasında kara harekatını başlatmıştır.
Denizde yedikleri ağır sille kibirlerinden bir şey eksiltmemişti. Karada kısa sürede kesin bir zafer kazanacaklarını düşünüyorlardı. Yine yanıldılar. Arkalarında deniz, önlerinde vatan sevdasıyla sinesi kabaran Türk askeri, adeta sahile çakıldılar. Yaklaşık sekiz buçuk ay, Mehmetçiğin çelik iradesi karşısında şaşkınlığı, çaresizliği ve nihayetinde yeniden mağlubiyeti yaşadılar” dedi.
Çanakkale Kara Savaşları’nı adım adım zafere taşıyan, her biri kahramanlık destanı nice taarruz harekatı olduğunu söyleyen Bakan Ersoy, “Fakat 10 Ağustos Conkbayırı Süngü Hücumu, düşmanın geri çekilmeye karar vermesi açısından çok önemli bir etki bırakmıştır. Gazi Mustafa Kemal, komuta ettiği hücumu, ‘Kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim. Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini, verilmiş işarete yöneltmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar’ ifadeleriyle tarif etmektedir.
Sabaha karşı başlatılan taarruzda, işgalciler silah kullanmaya bile zaman bulamamıştır. Boğaz boğaza, süngü süngüye verilen mücadele sonunda, ilk hatta bulunan düşman tamamen imha edilmiştir. Şüphesiz ki, bu zafer Türkün iradesini daha da keskinleştirmiş, düşmanın iradesi üzerinde ise kırılma etkisi göstermiştir. Tarihi boyunca, hüküm sürdüğü coğrafyalarda benzer nice tehdidi kanı ve canıyla bertaraf etmiş olan milli ruh Conkbayırı’nda şahlanmış, millet olma şuuru, birlik ve beraberlik bir kez daha şuursuz kalabalıkların sömürgeci hırslarını galebe çalmıştır” diye konuştu.
ÇANAKKALE RUHU
Bakan Ersoy, Çanakkale Savaşları’nın, hem parçası olduğu tarihi süreç içinde hem de 20’nci yüzyılın şekillenmesinde kader tayin edici bir özelliğe sahip olduğunu belirerek, “Avrupa’da askeri ve siyasi ciddi değişimlerin sebebi olmuş, Kurtuluş Savaşı’nın manevi meşalesi buradan bütün yurt sathına yayılmış, dünyanın dört bir yanındaki mazlum halkların sömürge zincirlerini kırabileceklerine dair inançlarının yeşermesine zemin hazırlamıştır.
Hüseyin Avni, Mehmet Şefik, Ezineli Yahya Çavuş, Yusuf Kenan gibi nice kahraman sayesinde bugün ‘Çanakkale Ruhu’ hepimizin ortak manevi hazinesi olmuştur. Onlar 1915’te Seddülbahir, Kumkale, Arıburnu, Kanlısırt, Anafartalar ve Conkbayırı gibi sayamayacağımız daha pek çok mevzide kahramanca hayatını feda ederek ya da sinesinde onurla taşıyacağı yaralar alarak, Çanakkale’yi Türk kimlik ve karakterinin timsali kılmışlardır. Dünya döndükçe hatırlanacak ve daima ilham alınacaktır” diye konuştu.
ANAFARTALAR ZAFERİNİN 106’NCI YILI
Çanakkale Zaferi’nin, İmparatorluğun başkenti İstanbul’u kurtardığı gibi aynı zamanda vatan kurtaran, devlet kuran komutanların ve liderlerin doğmasına da vesile oldığunu söyleyen Bakan Ersoy, şöyle konuştu:
“Komuta ettiği ve emir verdiği her askerin ‘yüce ruh halini’ anlayarak özümseyen ve buna göre kararlar alarak önemli zaferlere imza atan komutanlar sayesinde Çanakkale sükunetli bir vatan toprağı olmuştur. Göğsüne şarapnel isabet ettiği halde ‘Asker yaralandığımı duymasın’ diyerek, büyük bir metanet örneği gösteren, kendi ifadesiyle ‘ölümden daha ağır bir sorumluluk’ ile görev yaptığı Çanakkale’de ‘Anafartalar Kahramanı’ olan Gazi Mustafa Kemal, üstlendiği vazifeyi, ‘Böyle bir sorumluluğu yerine getirmek basit bir iş değildir. Fakat ben vatanım mahvolduktan sonra yaşamamaya karar verdiğim için kemali iftiharla bu sorumluluğu üstüme aldım’ diyerek anlatmaktadır.
O, hayatı boyunca bağımsızlık ülküsüyle ve vatan toprağına beslediği sevdasıyla en ağır sorumlulukların altına girmiş, en zor kararları alarak ve daima milletinin ruh haline tercüman olarak yeni bir istikbal yolu çizmiş, verilmiş bir unvan olmanın çok ötesinde adanmış bir ömrün gerçeği olarak dünya ve Türk tarihine Atatürk adıyla geçmiştir. 106’ncı yıl dönümünde Anafartalar Zaferi’nin ve Çanakkale’nin büyüklüğünü tarifsiz bir gururla idrak ederken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, Mehmetçiklerimizi, aziz şehit ve gazilerimizi huzurlarınızda bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sizlere hitap etme imkanı bulduğum bu kutlu yıl dönümü vesilesiyle ifade etmek isterim ki, içeride ve dışarıda Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin yoluna taş koymaya, ilerleyişimizi engellemeye, bizi hedeflerimizden uzaklaştırmaya çalışan herkes tarihte daima olduğu gibi bugün ve gelecekte de hezimet ve hüsrana uğramaktan bir adım öteye geçemeyecektir.
Yüreklerimize korku, umutsuzluk, yılgınlık salabileceklerini sananların hepsi bu milletin bükülmez iradesi, boyun eğmez karakteri karşısında hezeyanlara boğulmaya mahkumdur. Topraklarımıza düşen her ateş devletimizin gücü, milletimizin birlik ve beraberliği karşısında sönecek, vatandaşlarımızın bütün yaraları sarılacak, toprağımız üzerindeki küller savrulup yerini yeniden yeşile ve yaşama bırakacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, orman yangınlarında vefat eden bütün vatandaşlarımıza, vazifelerini bihakkın yerine getirme kararlılığıyla alevlerin önüne set çeken, bu uğurda şehit olan bütün görevlilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yaralılarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.”
Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından şehitler için dua edildildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş ve Gelibolu 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Mustafa Oğuz Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı şeref defterini imzalamasıyla Conkbayırı’ndaki tören son buldu.
ANAFARTALAR’I DA GEÇEMEDİLER
Çanakkale Savaşları sırasında, İtilaf birlikleri Seddülbahir ve Arıburnu’ndaki çarpışmalardan sonra Gelibolu Yarımadası’nı buralardan geçmenin imkansız olduğunu görerek, kuzeydeki Anafartalar’da yeni bir cephe açtı ve Conkbayırı’nı ele geçirdi. Ancak 10 Ağustos 1915’te Mustafa Kemal’in emriyle başlatılan süngü hücumuyla, düşman püskürtüldü ve İtilaf Devletleri, Anafartalar’dan Gelibolu Yarımadası’nı geçemedi.
BAKAN ERSOY, SU ALTI MİLLİ PARKI HAKKINDA BİLGİ ALDI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, beraberindekilerle Conkbayırı’ndaki Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümü kutlama programı sonrası Mehmetçik Feneri’ne geçerek, burada ‘Gelibolu Tarihi Sualtı Parkı Bilgilendirme Programı’na katıldı. Sanat Tarihçisi Yusuf Kartal ve Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Bakan Ersoy’a proje hakkında bilgilendirme yaptı. Bakan Ersoy ardından Alçıtepe’deki Çanakkale Muharebeleri Sıhhıye Müzesi açılışına geçti.
BAKAN ERSOY, ÇANAKKALE SAVAŞLARI SIHHİYE MÜZESİ AÇILIŞINI YAPTI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Gelibolu Tarihi Sualtı Parkı Bilgilendirme Programı’nın ardından Alçıtepe köyüne geçti. Ersoy, burada 1915 Çanakkale Savaşları Sıhhiye Müzesi açılış törenine katıldı. Programa Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Gelibolu 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Mustafa Oğuz, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya’nın Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl katıldı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program açılış konuşmalarıyla devam etti.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, yeni bir müzenin açılışını yapmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, “Çanakkale Cephesi’nde cephe hattında birbirinden büyük fedakârlıklarla kahramanlaşan, askerlerimizin yanında cephe gerisindeki kahramanlarımızı da anmak gerekir. Tüm yurdun tek yumruk olduğu o günlerde Kızılay’ımız o gün de bugün olduğu gibi milletimizin yanında olmuştur. Kızılay, Çanakkale’den İstanbul’a uzanan geniş bir ağda açılan Hilâl-i Ahmer Hastaneleri ile yaralı ve hastalarımıza merhametli elini uzatmıştır.
Tarihi alanın en çok ziyaret edilen noktalarından biri haline gelen Alçıtepe, 1915 Hilâl-i Ahmer Hastanesi Canlandırma Alanı ile 1’inci aşamasını tamamladığımız çalışmalarımızın 2’nci aşamasını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duymaktayız. Müzemizde sağlık çalışanlarımızın yaralı ve hasta asker ve sivillere nasıl hizmet verdikleri canlandırmalarla anlatılmaktadır. Bu, gerçek fotoğraflardan esinlenerek oluşturulan canlandırmalarda, son iki senedir yaşamakta olduğumuz pandemi sürecinde gösterdikleri millet ve görev aşkıyla bir kez daha kahramanlaşan sağlık çalışanlarımızın, 106 yıl önce de aynı ruhla hizmet verdiği görülmektedir. ‘Çanakkale Ruhu’nu gelecek nesillere aktarmakla görevli başkanlığımız, çalışmalarını bu sorumluluğun bilinciyle sürdürmektedir. Dünya tarihini değiştirmede yüzölçümüyle kıyaslanamayacak kadar büyük bir rol oynayan Gelibolu Yarımadası’nda savaşın izlerini ve anılarını taşıyan bu toprakları dünyaya tanıtmak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
‘SAĞLIK HİZMETLERİ SEFERERLİĞİ YARALARA MERHEM OLDU’
Bakan Ersoy, Anafartalar Zaferi’nin 106’ncı yıl dönümünde manevi kudreti en yüksek, iradesi en sağlam kahramanların; yaşam ve ölüm arasına vesile kılınan eşsiz insanların hatıralarına bir kapı açacaklarını söyleyerek, “Hilal-i Ahmer’in nuru; umut ve metanet timsali sıhhiyecilerimizin anısını güzel bir eserle ölümsüzleştireceğiz. Yakın tarihimizde Trablusgarp Savaşı ile başlayıp İstiklal Harbi ile biten yaklaşık 11 yıllık süreç sağlık hizmetlerinin iyi yürütülmesinin, cephe hattındaki asker ihtiyacını ikame etme konusundaki ciddi etkisini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bakınız, Çanakkale Kara Savaşları’nda sekiz buçuk ay boyunca, özellikle de siperlerin birbirine çok yaklaştığı çarpışmalarda düşmanın kullandığı top mermileri, şarapneller ve süngü hücumlarının etkisiyle Mehmetçik ağır yaralar almıştır.
Bu denli şiddetli çarpışmaların yol açtığı neticeler artık cephe hattındaki sağlık imkânlarının ötesine geçmiş, Çanakkale’den hastane gemileriyle getirilen binlerce yaralının bakımı için İstanbul’daki bazı resmi binalar ve okullar bile hastaneye dönüştürülmüştür. İşte böylesi bir ortamda vatanın tüm sathında canla başla çalışan Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yürüttüğü hastabakıcılık ve sağlık hizmetleri seferberliği, insanlarımızın bedenindeki ve ruhundaki yaralara merhem olmuştur” dedi.
‘KENDİNE MEDENİ DİYEN GÜÇLERİN VAHŞETİNE SAHNE OLDU’
Yarımadanan kendine medeni diyen güçlerin vahşetini, kirli yüzlerini ortaya çıkaran, asli kimliklerine ayna tutan bir sahne olduğunu ifade eden Bakan Ersoy, “Adım attığınız her noktada gazi olmuş bir kale, tabya, karargâh görebilirsiniz. Düşman uçakları savaş hukukunu ihlal ederek hastanelere, hastane çadırlarına, sargı yerlerine ve yaralı nakleden hastane gemilerine de ateş açmıştır. Bununla birlikte Eceabat gibi bazı sivil yerleşim yerleri de bu bombardımanlardan olumsuz etkilenmiştir. Yine Akbaş ve Ağadere gibi yerlerdeki hastane çadırları Hilal-i Ahmer bayrakları ile donatılmasına rağmen bu bombardımanların hedefi olmuşlardır. Ecdadın nasıl bir fiziki kuvveti alt ettiğini bilmek kadar ne tür bir zihniyeti bu topraklardan kazıyıp attığını da bilmek ve asla unutmamak gerekiyor. Bunu unutmak geçmişimize karşı büyük bir vefasızlık, geleceğimizi de kendi ellerimizle baltalamak demektir.
Çanakkale, mermi ile kolu boydan boya parçalanan Bingazili Ahmet oğlu Mehmet’in kesilen kolunu gördüğünde ‘Ben milletime bir daha nasıl askerlik edeceğim’ sözlerindeki vatanseverliğidir. Hastaneden kumandanına yazdığı mektupta ‘Sağ kolumu kaybettim; ziyanı yok sol kolum var. Hastaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni affediniz muhterem kumandanım’ diyen Kadir oğlu Mehmet Çavuş’un kahramanlığıdır. Anılarında ‘Ben ellerimle kaç askerin gözlerini, bir daha açılmamak üzere kapattım?’ diyerek Çanakkale’de kaybettiğimiz genç ve yetişmiş neslimizi anlatan hemşire Safiye Hüseyin Hanım’ın derin metanetidir. Ateş hatlarında görev yaptığı Çanakkale’yi ‘Medeniyetin en gelişmiş silahlarıyla yaratılan kıyamet’ olarak ifade eden doktor Behçet Sabit Bey’in tahammül gücüdür. Çanakkale kısıtlı malzemelerin doğru kullanılması adına önüne gelen yaralı bedenlerden hangisine müdahale edileceğinin kararını omuzlayıp, ömür boyu vicdanında acaba sorusunun ağırlığını taşıyabilenlerin zaferidir” diye konuştu.
‘HUZUR İÇİNDE YATINIZ’
Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi’nin 1915’te cephe gerisinde neler yaşandığına dair etkili canlandırmalar içermekte olduğunu belirten Bakan Ersoy, şöyle devam etti:
“Temennimiz odur ki ziyaretçilerimiz 1915’i ve Çanakkale ruhunu anlayarak, hissederek, yaşanan mücadeleye ve acıya ortak olarak buradan ayrılsınlar. Hafızaları tazelensin, iradeleri pekişsin, bilinç ve farkındalıkları yükselsin. Zira borçluyuz değerli misafirler. Bir ömür boyu ödeyemeyeceğimiz kadar borçluyuz. Sözlerimi noktalarken Çanakkale cephesinin sıhhiyecilerine seslenmek isterim. Huzur içerisinde yatınız. Biliniz ki şanlı ruhunuz dimdik ayaktadır ve neslinizin emin ellerindedir. Onlar sizden aldıkları ilhamla bugün de kâh Mehmetçiğin ardında cephe cephe mücadele etmekte kâh dünyayı sarsan salgının önüne kendini siper edip eşinden evladından ayrı kalma, kendi canını ikinci plana atma pahasına milletinin dayanağı, gururu ve umudu olmaktadır. İstiklal ve istikbalimiz yolunda ömrünü adayan bütün geçmişlerimizi, şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyor; hepinize saygılar sunuyorum. Hayırlı, uğurlu olsun.”
Konuşmalarından ardından Bakan Ersoy, protokol üyeleriyle birlikte kurdele kesilerek 1915 Çanakkale Savaşları Sıhhiye Müzesi’nin açılışı gerçekleştirildi. Bakan Ersoy ve beraberindeki protokol üyeleri müzeyi gezdi. Çanakkale Savaşları’nda Gelibolu Yarımadası’ndaki muhabereler sırasında cephe gerisinde devam eden sağlık hizmetleri, 1915 Çanakkale Muharebeleri Sıhhiye Müzesi ile gelecek nesillere aktarılacak. Doktor, hasta bakıcı ve diğer sağlık çalışanlarının Hilal-i Ahmer Hastanelerinde yaralı asker ve sivillere verdikleri sağlık hizmetlerinin dönem fotoğraflarından esinlenerek anlatıldığı müzede, cephe gerisinden getirilen askerlere yapılan müdahale ve ameliyatların, hastanelerde bulunan laboratuvar çalışmalarının, ağız ve diş tedavilerinin, yaralı asker koğuşları ile yaralı kadın ve çocuk koğuşu canlandırması bulunuyor.
KİLİSELERDEN ÇALINAN 12 ESER’İ BARTHOLOMEOS’A TESLİM ETTİ
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2007 yılında Çanakkale’nin Gökçeada ilçesindeki kiliselerden çalınan 12 eseri, Troya Müzesi’nde düzenlenen törenle Fener Rum Patriği Bartholomeos’a teslim etti. Törene; Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük katıldı.
BARTHOLOMEOS: ÖNEMLİ BİR OLAY
Fener Rum Patriği Bartholomeos, bugün kendileri için çok önemli ve özel bir gün olduğunu belirterek, “Emniyet mensupları sayesinde adadaki kiliselerimizden çalınan bu 12 ikonanın bize iade edilmesi çok önemli bir olaydır. Sayın Bakanımıza, emniyet mensuplarına patrikhanemiz, Gökçeada ve Bozcaada metropolitliğimiz ve cemaatimiz, şahsım adına en samimi şükranlarımızı ifade ediyorum” dedi.
‘SÜMELA’DA MERYEM ANA’NIN GÖĞE ÇIKIŞINI KUTLUYORUZ’
Pazar günü Sümela Manastırı’nda Meryem Ana’nın göğe çıkışını kutlayacaklarını belirten Bartholomeos, “İlgili makamların izinleriyle tekrar ayin yapma şansına nail olacağım. 2010 yılından başlamak üzere 2015 yılına kadar 6 defa oradaki ayini yönettim. 2010-2011 yıllarında Ukrayna’dan gelen din adamlarıyla beraber bu ayinleri yönettim. Ondan sonra restorasyon çalışmaları başladı. 5-6 sene bir ara verildi. Geçen sene bize verilen izinlerle yine ayinleri tekrarladık. Bu sene şahsen ben gidip bu ayini yöneteceğim. Bildiğim kadarıyla aldığım haberlere göre yurt dışından önemli bir katkı olacaktır. Gelen turist ve mümin sayısı yüksek olacak” diye konuştu.
ERSOY: KÜLTÜR VARLIKLARI HİÇBİR ZAMAN AYRIMA MARUZ BIRAKILMADI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise, “2019 yılında Sayın Patrik ile Türk ve İslam Eserleri Müzemizde bir araya gelmiştik. İstanbul Çarşamba Mehmet Ağa Camii’nden çalınan, 16’ncı yüzyıl Osmanlı çini sanatının nadide bir örneği olan Ayet’el Kürsi işlemeli panomuzun, İngiltere’den ülkemize iadesinin mutluluğunu bizlerle paylaşmışlardı. Aynı mutluluğu bugün de bu özel eserleri, kiliselerle yeniden buluşması için Sayın Patrik’e takdim ederken yaşıyoruz. Ben de bu eserlerimizi bölge halkımıza yeniden kazandırmanın en güzel yolunun, ait oldukları kiliselerde korunması olduğu düşüncesindeyim” ifadelerini kullandı.
Kültür varlıkları devlet malı niteliğinde olduğunu söyleyen Bakan Ersoy, şöyle devam etti:
“Bunları çalmak, izinsiz bulundurmak, bulmak için kazı yapmak ve hatta tesadüfen bulup haber vermemek hapis cezası ile yaptırıma bağlanmış olan suçlardır. Yurt dışına kültür varlığı çıkarmak ise 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası gerektirir. Şunu gururla söylemeliyim ki Osmanlı İmparatorluğu döneminde yürürlüğe girmiş ilk yasal düzenlemelerden tutun da bugün yürürlükte olan mevzuatımıza kadar uzanan süreçte, kültür varlıkları hiçbir zaman din, dil, ırk gibi ayrımlara maruz bırakılmamıştır. Ülkemizde kültür varlıkları ait oldukları dönem, işlev ve üretim amaçları gözetilmeden hassasiyetle korunmakta, her bir parça yasalarımızın güvencesi altında titiz bir şekilde muhafaza edilmektedir. Dilerim ki herkes medeniyetimizin bu hoşgörü ikliminden feyz alsın; kültür varlıklarının barış, dostluk, kardeşlik ve diyalog unsuru olduğunu anlasın.”
ANADOLU OPERASYONU
Anadolu operasyonu hakkında da bilgi veren Bakan Ersoy, “İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nca uzun süredir titizlikle yürütülen ve Bakanlığımızın da uzman desteği sağladığı Anadolu operasyonu ilk sonuçlarını vermeye başladı. Bu operasyon, Cumhuriyet tarihinin suçtan elde edilen gelire yönelik ilk tarihi eser kaçakçılığı operasyonudur. Eş zamanlı olarak Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye’de gerçekleştirilmiş olup, toplam 4 bin 122 tarihi eser ele geçirilmiştir. Ülkemize ait pek çok eserin yurt dışına kaçırılmadan yakalanmış olmasının yanında sınırlarımız dışına çıkarılarak müzayede evlerinde satılan çok sayıda eserin de tespiti yapılmıştır.
Bunların ülkemize iadesine yönelik gerekli girişimleri de ilgili kurumlarımızla koordineli olarak gerçekleştireceğiz. Anadolu operasyonu, Türkiye’nin bütün imkânlarıyla topraklarımızın kültürel mirasına nasıl sahip çıktığını ve bunlara yönelik suçlarla mücadeledeki kararlılığını tüm dünyanın gözleri önüne sermiştir. Başta İçişleri Bakanımıza, operasyonu gerçekleştiren Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımıza ve bu operasyona uzmanlıkları ile katkı sağlamış olan çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Mücadelemizden ve kararlılığımızdan asla ödün vermeyeceğimizi bir kez daha belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum” ifadelerini kullandı.
Yapılan konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 12 eseri Fener Rum Patriği Bartholomeos’a teslim etti. Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Fener Rum Patriği Bartholomeos ve protokol üyelerine ikonalar hakkında bilgi verdi.
2007 YILINDA OPERASYONDA ELE GEÇİRİLMİŞTİ
Gökçeada’nın Zeytinli, Eski Bademli ve Dereköy köylerindeki kiliselerden 2007 yılında çalınan tarihi eserler, aynı yıl Eceabat İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince gerçekleştirilen operasyonda ele geçirilmişti. Gökçeada Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında ağırlıklı olarak ikonalardan oluşan kültür varlıkları Çanakkale Arkeoloji Müzesi’ne teslim edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinasyonunda başlatılan çalışmada aralarında Hz. İsa ve Aziz tasvirlerinin bulunduğu dini kültür varlıklarına ilişkin adli süreç Çanakkale Arkeoloji Müzesi ile Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce takip edildi. Mahkeme kararının kesinleşmesi üzerine müzede hassasiyetle korunan 12 tarihi eserin teslim edilmesi kararlaştırıldı.
Bakan Ersoy, beraberindeki protokol üyeleriyle, Troya Müzesinde ‘Perdeler Açılıyor’ projesi kapsamında Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel eşyalarının konservasyon çalışmalarını izledikten sonra kentten ayrıldı.