Sadece insana has bir özellik olan ‘unutmak’ olmasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu..? Her şey hatırımızda an be an kalsaydı durumumuz ne olurdu?
Başımıza gelen iyi veya kötü olaylar ,ömrümüzün sonuna kadar aynı etkiyi yaratsaydı nasıl dayanırdık? Dünya herhalde yaşanmaz bir hal alırdı. Acılar hep taze kalırdı. İnsan ise buna hiç dayanamazdı…
Düşünsenize yaşadığınız tüm acıları her gün her yaşta, an be an hatırlıyoruz.. Hayatımız zehir olurdu… Unutmak gibi bir haslete sahip olmamız bize Allah’ın bir mucizesidir.. Unutmak kelimesini Türk Dil Kurumu’nda araştırdığımızda karşımıza 6 farklı anlam çıkıyor. Bu anlamları sıralayacak olursak;
- Aklında kalmamak, hatırlamamak
- Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak.
- Bir şeyi yapamaz duruma gelmek
- Bağışlamak
- Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak
- Hatırdan, gönülden çıkarmak.
Bu maddeleri inceleyince unutmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu anlayabiliyoruz. Tabii sağlık yönünden iyi bir şey değildir. Özellikle Alzheimer hastalığını bu tasvipten uzak tutuyorum. Keza kolay bir hastalık değildir. Allah tüm hastalarımızın yardımcısı olsun.
Biz daha çok beşeri yönünü alacağız unutmak kelimesinin. Bildiğimiz gibi insanın başına doğumundan ölümüne kadar başına iyi veya kötü olaylar geliyor. Bu olaylarda kötü olanları ele alacak olursak ; ölüm, kaza, ayrılık, başarısızlık, gibi vb. negatif durumlar… Unutmak bu durumlar için en iyi ilaçtır. Sevdiğiniz birinin ölümü sizi derinden etkileyebilir, başınıza gelen bir kaza hayatınızı altüst edebilir, sevdiğinizden ayrılmak sizde derin yaralar açabilir veya bir işte, sınavda başarısız olabilirsiniz ama bunları yıllar sonra unutursunuz.
Hatırlarsınız lakin sizde ilk andaki etkiyi yaratmaz…
Ya unutmasaydık bu saydığımız anları hep an be an hatırlasaydık.
Hayata tutunabilir miydik? Tabii ki asla…Ama insan unutuyor…
Adı ve soyadı, zamanı, mekanı , tarihi hep unutuyoruz… İnsan için verilen büyük bir veli nimettir unutmak hasleti. Yoksa hali nice olurdu. Dünya yaşanmaz olur, hayatın bir manası olmazdı.
Sevenler unutmaz diyenlere üstat Abdurrahim Karakoç‘un dizeleriyle cevap vereceğim. Ne diyordu gönül şairi;
“Unutmak kolay mı? ” deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.
Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban’ım.”
Dinlediğimiz bir parçada bir yazıda anımsarız sevdiğimizi sevdiklerimizi. Lakin Unutmak isteriz. Unutmak yaşadığımız acılara merhemdir. Yıllarımızı alır ama unuturuz. Şair Metin Soydeveli’nin dizelerinde ifade ettiği;
“Yaşanır mıydı hayat, kalsaydı acılar hep aynı
Törpülenmeseydi sivri uçları duygularımızın
On sekizindeki gibi, altmışında da kaynasaydı
Dalgalanıp durulmasaydı duygular, delikan”
Aslında bu dizeler tüm ifade etmek istediklerimizi açıkladı. Ama çağımızda unutmuyoruz…
Unutamıyoruz maalesef. Bunda da yine sosyal mecraların etkisi var. Şahsımıza yapılan hataları, yanlışları unutmuyoruz. Halbuki unutmaya çok ihtiyacımız var. Tahammülsüzlük had safhaya çıktı.
Bağışlamıyor, affetmiyoruz. Cinayetler ve şiddetler bu sebepten yaşanıyor.
Bir yerde hata görünce şahsımıza dahi yapılsa hemen onu düzeltmeye çalışmalıyız. Kaba kuvvet kullanmak çözüm olmamalı. İyilik ve güzellikle sorunlara yaklaşmalıyız. Unutmalıyız tüm kötülükleri hayatı daha güzel kılmak için…Kindar olmamalıyız.
Hayat devam ederken aynı acı ve kederle yerinde kalman hiç doğru olmaz. Bu da bunalım ve strese neden olacaktır. Huzur ve mutluluk için unutalım. Ama tarihimizi ve milletimizi ilgilendiren yaşadığımız olayları ve süreçleri değil. Kendimizi de unutmamak dileğiyle…